CUMHURBAŞKANIMIZ ERDOĞAN; ÜLKEMİZE YAPILAN TEKNOLOJİK ENGELLEMELERİ, TEHDİT VE OYUNLARI ANLATTI

*İstanbul Yeni Havalimanı’nda 20 Eylül 2018 Perşembe günü açılan ve Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) öncülüğünde düzenlenen TEKNOFEST etkinliklerini 22 Eylül 2018 Cumartesi günü ziyaret eden Cumhurbaşkanımız Erdoğan burada yaptığı konuşmada ülkemiz üzerine oynanan oyunlarla ilgili çok çarpıcı tarihi bilgiler verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Teknoloji Takımı (T3) Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilen, Anadolu Ajansı’nın (AA) global iletişim ortağı olduğu TEKNOFEST’te düzenlenen törende “Ülkemizin ‘Milli Teknoloji Hamlesi’nin başarıya ulaşması, teknoloji üreten bir toplum haline dönüşmemizle mümkündür. ” dedi.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan; burada yaptığı konuşmada tarih boyunca ülkemize yapılan teknolojik engellemeleri, tehdit ve oyunları böyle anlattı.

Cumhurbaşkanımızın konuşmasından bazı bölümler şöyledir:

*TEKNOFEST’ı Türkiye’nin ‘Milli Teknoloji Hamlesi’nin sembolü olarak görüyoruz.

* “Günümüz dünyasında gerçek anlamda bağımsızlığın birinci şartı, teknolojiyi tasarlayan, geliştiren, üreten ve ihraç eden ülke konumuna ulaşmaktır. Teknoloji konusunda sadece kullanıcı olarak kaldığımız sürece hiçbir alanda özgürlüğümüzü garanti altına alamayız. Son yıllarda yaşadığımız her hadise, özellikle bizlere bazı uyarılar yapıyor.”

*”Her yenilik gibi teknolojik gelişmelerin de ilk aşaması hayal edebilmektir. Bizim milletimiz bu bakımdan gerçekten çok ileri bir seviyededir. Ecdadımız asırlar boyunca hep daha ileriyi, daha fazlasını hayal etmiş, bunun peşinden gitmiş, mücadelesini vermiş ve çoğunlukla da hedefine ulaşmıştır.”

* Sadece bu etkinliğin düzenlendiği şu havalimanı bile ülkemizin teknoloji konusundaki vizyonunun en somut ifadesidir. Hezarfen’in, Ali Kuşçu’nun, Uluğ Bey’in başlattıkları hamleyi işte bu gün burada yeni havalimanımızda çok farklı bir yere taşıyoruz. Yıllardır başka yerlerdeki gösterilerini hayranlıkla izlediğimiz pek çok etkinlik, artık ülkemizde düzenleniyor.”

* “Tank, helikopter, insansız hava aracı gibi pek çok ürünün hazır alım projelerini iptal ederek, tamamında milli ve özgün model geliştirme çalışmalarını başlattık. Bu sayede Türkiye, savunma sanayi ihtiyaçlarının yüzde 65’ini kendisi üretebilen bir ülke durumuna gelmiştir.”

*T3 Vakfı öncülüğünde yürütülen DENEYAP Teknoloji Atölyelerinin yüzlerce yetenekli öğrencinin tespitine vesile olduğunu, projeyi 81 ile yaygınlaştırıp gençlerin ufkunu ve yollarını açmakta kararlı olduklarını vurguladı.

*” Cumhuriyet döneminde Osmanlı’dan devralınan tecrübeler ve teknik birikimin üzerinde dönemin şartları itibarıyla asla küçümsenmeyecek birtakım teşebbüsler başlatılmıştır. Mesela 1925’te Haliç’te yerli sermaye ile gerçekten önemli bir savunma sanayi fabrikası kurulmuştur. Devlet de askeri fabrikalar kurarak, aynı yönde birtakım adımlar atmıştır. 2. Dünya Savaşı yıllarında bu çabalar hız kazanmıştır. Nuri Demirağ, kendi geliştirdiği uçakları, kendi kurduğu bir fabrikada üretmeye başlamıştır. İlk etapta çok sayıda eğitim uçağı ile küçük yolcu uçakları üreten bu fabrika, dönemin tek parti yöneticilerinin basiretsizliğinin kurbanı olmuştur. İngiltere ve Amerika’nın askeri yardımları bahane edilerek, bu fabrika atıl hale getirilmiştir. Öyle ki Nuri Demirağ’ın uçaklarını almayan dönemin Türk Hava Kurumu Başkanı kendisini, ‘Amerika’nın verdiği bedava uçak dururken, fabrikanıza parayla sipariş verirsem yarın bu millet beni asar.’ diyerek savunmuştur. Bununla da yetinilmemiş, Nuri Demirağ’ın uçak fabrikasının dışarıya ihracat yapmasına dahi izin verilmemiştir. Tüm hayatını uçmaya ve uçaklara adayan Vecihi Hürkuş’un gayretleri ve samimi çırpınışları görünmeyen engeller tarafından sürekli engellenmiş, sabote edilmiştir. Uçak bombaları ve motor üreten Şakir Zümre ise karşısına çıkartılan engeller sebebiyle işini önce tarım aletleri yapımına, orada da destek bulamayınca soba imalatına çevirmek zorunda kalmıştır.”

*Kafkas İslam Ordusu’nun dağıtılmasının ardından uzun yıllar yurt dışında yaşamak zorunda kalan Nuri Paşa’nın 2.Dünya Savaşı öncesi yeniden ülkesine dönüp savunma sanayi projelerine giriştiğini, Zeytinburnu’ndaki bir depoyu satın alarak, burayı görünüşte madeni eşya ama aslında silah üreten bir fabrikaya dönüştürdüğünü anlattı. İşler büyüyünce fabrikanın Sütlüce’ye taşındığını aktaran Erdoğan, “1949’da bu fabrika, aralarında Nuri Paşa’nın olduğu pek çok kişiyle birlikte şüpheli bir şekilde havaya uçmuştur. Öyle ki ölenlerin cesetlerine dahi ulaşılamamıştır. Böylece ülkemizin önemli bir savunma sanayi hamlesi daha resmen yok edilmiş oldu.”

*Erdoğan, kendi başına uçak imal edip uçuran bir gazi astsubay pilotun hapis cezasına çarptırılmasının, yerli ve milli savunma sanayine karşı sergilenen hoyratlığın bir başka ifadesi olduğunu belirterek, “Bundan 59 yıl önce Bandırma Füze Kulübü’nü kurarak füze denemeleri yapan Kirkor Divarcı ve ekibinden oluşan gençlerimizin başlarına gelmeyen kalmamıştır. Kamuya ait savunma sanayi fabrikaları da Makine Kimya Endüstrisi Kurumu altında toplanmış ama hiçbir zaman arzu edilen atılımları ne yazık ki gerçekleştirememiştir.”

*”Kıbrıs Barış Harekatı’nda ülkemizin mühimmattan yedek parçaya ve tüm bunlarla birlikte telsiz muhaberesinde bile haberleşme sistemlerine kadar her alanda yaşadığı ambargo, durumun vehametini anlamaya başlamamıza vesile olmuştur. Buna rağmen gereken adımlar uzun yıllar boyunca yeterli düzeyde atılamadı. Benzer sıkıntıları otomobilden bilgisayara teknolojiyle ilgili kadar her alanda görmek mümkündür. Yerli otomobilimiz Devrim’in hikayesi malumunuzdur. Hazırcılığın cazibesi bir kez daha üretim iştiyakına galip gelmiştir. Rahmetli Özal bu gerçeği fark ettiği için bu alandaki projeleri bütüncül değerlendirme yoluna gitmiştir. Dönemin şartları ve imkanları çerçevesinde birtakım önemli çalışmalar başlatılmışsa da 2003’e geldiğimizde savunma sanayimizin ihtiyaçlarının ancak yüzde 20’si yerli imkanlarla karşılanabilir durumdaydı. Üstelik bu yüzde 20 içinde de yüksek teknolojiye dayalı maalesef pek bir şey göremiyorduk. Başbakanlığım döneminde bu alanı kişisel himayem altına alarak büyük bir atılım başlattık. Projelerin tasarımından finansmanına kadar her aşamasını bizzat takip ettim. Tank, helikopter, insansız hava aracı gibi pek çok ürünün hazır alım projelerini iptal ederek, tamamında milli ve özgün model geliştirme çalışmalarını başlattık. Bu sayede Türkiye, savunma sanayi ihtiyaçlarının yüzde 65’ini kendisi üretebilen bir ülke durumuna gelmiştir.”

*Halen ülkemizde 600’ün üzerinde savunma sanayi projesi yürütülüyor. Tanktan zırhlı araçlara, savaş gemisinden deniz altına, uçaktan helikoptere, silahlı ve silahsız insansız hava araçlarından milli piyade tüfeğine, uydulardan hava savunma sistemlerine, füzelerden lazer silahlarına kadar geniş bir ürün yelpazesine şu anda sahibiz. Açık konuşmak gerekirse şayet bu düzeye gelmemiş olsaydık, şu anda yürüttüğümüz sınır içi ve ötesi operasyonlarda çok büyük zorluklarla karşılaşırdık. Eğer Afrin’de başarı sağladıysak, Cerablus’ta sağladıysak,Cudi’de, Gabar’da arka arkaya başarılar geliyorsa, Kandil’de, Sincar’da başarılar geliyorsa, işte bütün bunların büyük bir kısmını artık ülkemizde üretir hale geldik.” dedi.

*”Şu insansız hava araçları… Bizzat oturduk, konuştuk. Paramızla vermediler. Ama terör örgütlerine görüyorsunuz 19 bin tır silah ve mühimmat gönderiyorlar, 3 bin kargo uçağıyla silah ve mühimmat gönderiyorlar. Bunlar, bize dost görünenler, stratejik ortak görünenler. Bize bunlar bunu yapıyor. Hatta ima yoluyla Nuri Demirağ’ların, Nuri Killigil’lerin akıbetiyle tehdit edildiğimiz anlar dahi oldu.”

* “1930-1940’lardaki hamlelerimiz ne ise, şimdi yeniden bu hamleyi kazanmak ve bu adımı atmak durumundayız. O zaman engellendiler. Bu dönemde de elbette projelerimiz sabote edilmeye çalışıldı. Bu projelere ön açan bir iktidar var. Ne diyorlardı bize? ‘Boş verin. Ne yapacaksınız yeni teknolojiyi geliştirmeyi? Size en gelişmiş teknolojiyi verelim.’ teklifleriyle karşılaştık. Sürekli daha iyisini, daha ucuza verme vaadiyle kandırılmak istendik. Şu insansız hava araçları… Vermediler. Bizzat oturduk, konuştuk. Vermediler. İki gün, üç gün, 48 saat… Paramızla vermediler. Ama terör örgütlerine görüyorsunuz 19 bin tır silah ve mühimmat gönderiyorlar, 3 bin kargo uçağıyla silah ve mühimmat gönderiyorlar. Bunlar, bize dost görünenler, stratejik ortak görünenler. Bize bunlar bunu yapıyor. Hatta ima yoluyla Nuri Demirağ’ların, Nuri Killigil’lerin akıbetiyle tehdit edildiğimiz anlar dahi oldu.”

*”Hiçbirine eyvallah etmedik, itibar etmedik. Allah’ın verdiği ömrü kimse kısaltamaz. Rabbimiz ne buyuruyor? ‘Ne bir an ileri, ne bir an geri…’ Allah’ın takdir ettiği bu ömrü kimse ne uzatabilir ne kısaltabilir. Önceliklerimiz çerçevesinde başlattığımız projeleri sabırla, dikkatle, dirayetle takip ettik, takip ediyoruz, takip edeceğiz. Sadece insansız hava araçlarımızın hikayesi bile filmlere konu olacak, gelecek nesillere ibret örneği olarak anlatılacak kadar ilginçtir, çarpıcıdır, düşündürücüdür. Hala attığımız her adımda benzer sıkıntıları yaşamaya devam ediyoruz. Allah’ın izniyle daha önceki sorunlar gibi bunların da birer birer üstesinden geleceğiz.”

* “Gençler, sizlere sesleniyorum. Sizden de cevap bekliyorum. Bugün burada ‘Karşımda kim var?’ diye seslenildiğinde sağına ve soluna bakmadan ‘Ben varım.’ diyen, ahlakının sahibi bir gençlik gördüğüm için Rabbime hamd ediyorum. Gençler, Anadolu kıtası büyüklüğünde dava taşını gediğine koyuyor muyuz? Surda mukaddes mi mukaddes bir gedik açıyor muyuz? Rüzgara ‘Artık ne yandan esersen es.’ diye meydan okuyor muyuz? İşte bizim gençliğimiz. İşte bizim geleceğimiz, işte bizim en büyük hazinemiz. Rabbim hepinizden razı olsun.”

*”Devletlerin ve milletlerin hayatında tesadüflere yer yoktur. Allah bize çalıştığımız kadarını vadediyor. Eğer teknolojide ileri bir düzeye gelmek ve şöyle aşırı bir sıçrama hareketini gerçekleştirmek istiyorsak bunun tek yolu çalışmaktır, çalışmaktır, çalışmaktır. Bugün ülkemizde neredeyse her üniversitemizde mühendislik fakültemiz var ama hala mühendis sayımız yeterli değil. Daha bu okullardaki eğitimin kalitesini konuşmuyorum bile. Yazılımdan donanıma kadar her alanda katetmemiz gereken çok mesafe bulunduğunun farkındayız. Geldiğimiz yeri küçümsemiyoruz ama önümüzdeki yolun uzunluğunu da inkar etmiyoruz. Buradan tüm gençlerimize sesleniyorum. Lütfen hayallerinizin peşinden gidin. Siz bu yola girdiğinizde yanınızda üniversiteleriyle, araştırma geliştirme destekleriyle, teşvik programlarıyla, hibe uygulamalarıyla, tüm imkanlarıyla devletinizi bulacaksınız. Şair ne diyor, ‘Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.’ Bugün dünyanın en zengin insanları arasında yer alan Asya kökenli bir girişimcinin kurduğu internet alışveriş sitesine gelinceye kadar yaşadıklarının hikayesi de azimle hedefinize yürüdüğünüzde nereye ulaşabileceğinizin örneklerinden biridir. Ülkemizdeki pek çok iş adamından da kendi benzer hikayelerini dinledim. Hatta kendi hayat hikayem de aynı şekilde gelişmiştir. Sizlerden isteğim, karşılaştığınız zorluklardan, hayal kırıklıklarından asla yılmadan yolunuza devam etmenizdir. Eğer Tayyip Erdoğan sizin yaşlarınızdayken ilk karşılaştığı zorluk karşısında pes edip evine dönseydi bugün burada olamazdı.”

*“Yüreğinizdeki iman asla bitmeyecek olan en önemli sermayenizdir. Şu aşamada size lazım olan tek şey gücünüzü imanınızdan alan kendi enerjiniz, azminiz, gayretiniz ve hedeflerinizdir. Kendinize güvendiğinizde, hatalarınızdan ders aldığınızda, kendinizi geliştirmekten vazgeçmediğinizde ve mücadeleyi bırakmadığınızda önünüzde kapıların birer birer açıldığını göreceksiniz. Günümüz dünyasındaki zenginlerin artık hep bireysel yeteneklerle takım çalışmasının birlikte anlam kazandığı teknoloji dünyasından çıktığını da unutmayın.”

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, TEKNOFEST’in herkese hayırlı olmasını dileyerek, emeği geçenlere teşekkür etti.

(Kaynak: AK Parti Genel Merkezi İnternet Sitesi)