15 TEMMUZ 2016’DAN 15 TEMMUZ 2017’YE FETÖ KAOSU

15 Temmuz 2016… Kanlı FETÖ darbe girişimi tarihi…

15 Temmuz 2017… Türk Milleti’ne yapılmak istenen kanlı darbe girişiminin birinci yıl dönümü…

Bugüne kadar Türk milletini “açık düşman” hiçbir zaman yenememiş…

Bunu bilen Avrupa ve Amerika zalimleri, “kurdu” gövdenin içinde büyütüp, Türk Milleti’ni can evinden vurmak istedi…

Allah’ın inayeti yetişmeseydi, bugün tarih sahnesine veda etmiş bir Türkiye Cumhuriyeti’nden bahsedilecekti.

FETÖ MENSUPLARI; “KATİLİNE ÂŞIK OLMA” SENDROMUNDAN ARTIK KURTULMALIDIR

Ortada hâlâ, 15 Temmuz FETÖ ihanetini göremeyen ve çözemeyen zavallı bir nesil var…

Hâlâ tevillerle, yorumlarla ihanetin başı olan FETÖ imamına toz kondurmayan bir zavallı nesil var…

Akıl; büyük bir nimet… Allah insanlara aklı sorgulamak için vermiş.

Ama; ortada kendisini robot yapan kişiyi sorgulayamayan bir nesil var…

Bu sorgulayamama, belki de FETÖ kurbanlarının en büyük noksanı…

Bir diğer acı nokta ise; FETÖ kurbanlarının “Stockholm Sendromu” yaşıyor olmasıdır.

Davranış bilimlerinde ve psikolojik bilimlerde; “Bir insanın kendisini zora sokan ve üzen koşulları kabullenmesi, benimsemesi, hatta savunması, sıkıntıya sokan koşulları oluşturan nedenleri görmemesi”ne “Stockholm Sendromu” ya da “katiline aşık olma sendromu” deniliyor.

“Stockholm Sendromu”na ait bir de tarihi olay var. Bu olay çok ibretliktir. Katiline âşık olan bir insanın durumu anlatılmaktadır.

Evet, “Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir” mukaddes emri ortada iken,  bir gecede bir hırs uğruna 250’ye yakın cana neden kıyıldığını sorgulayamayan bir nesil var karşımızda…

FETÖ elebaşı, elbette bu 250 Can’ın baş sorumlu…

Bunca olaya rağmen, bunca ölü ve yaralıya rağmen, aradan bir yıl geçmesine rağmen FETÖ mensupları, bu işin baş sorumlusu Amerika’daki FETÖ lideri için hâlâ “Kral Çıplak” diyemiyor…

FETÖ lideri; 15 Temmuz gecesi bu milletin 250 evladını katlettirdi… Ama; asıl büyük katlini kendi mensuplarına yaptı. Onların hem dünyalarını hem de ahiretlerini katletti, mahvetti…

Kendiliğinden düşünemeyen, sorgulayamayan, emirlere sorgusuzca boyun eğen binlerce vatan evladı kandırılmışlık girdabında -15 Temmuz 2016 dan bu yana bir yıl geçmesine rağmen- hâlâ “Katiline Aşık olma Sendromu”nu  yaşamaya devam ediyor.

Bu gencecik beyinlerin bu sendromdan bir an önce kurtulması gerekir.

Dolayısıyla; “FETÖ hipnoz nöbeti yaşayan” binlerce insanın, kerameti kendinden menkul reislerine “aşık” olmaları süreci sonlandırılmalı ve  bu sendromdan çıkmaları sağlanmalıdır. Yoksa kendilerine de, ailelerine de, çoluk çocuklarına da yazık olacaktır.

Bu FETÖ hayranı grup, bırakın “kral çıplak” demeyi, hâlâ kendi katillerine “kurtarıcı, mehdi, v.b…” manevi unvanlarla bakma hastalığı yaşıyor.

BİRİNCİ YIL DOLARKEN

15 Temmuz darbe girişiminin birinci yılı dolarken, işin güvenlik ve adli boyutunda büyük yol alındı. Örgütsel materyallerle örgüt çözüldü, çözülüyor. Ama, asıl bundan sonra önemli olan “yıkanmış beyinleri” uyandırabilmektir.

“Stockholm Sendromu” yaşayan FETÖ lideri hayranlarındaki bu körü körüne sevginin yıkılması gerekir. “Manevi lider, Mehdi, Ahirzaman’ın bekleneni, onu tenkit etmek en büyük günahtır…” gibi telkinler altında şu anda inim inim inleyen ve bu kaostan kaçmak isteyip de kaçamayan binler var… “Ayrılırsam acaba çarpılır mıyım…” sendromunu yaşayan binler var…

DİYANET’E BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR

Bu noktada özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’na, Din İşleri Yüksek Kurulu’na büyük iş düşüyor. “FETÖ liderini eleştirenlerin ve onun halkasından ve bağlılığından çıkıp ayrılanların dinden çıkmayacağı, çarpılmayacağı, dinsiz-imansız olmayacağı v.b…” gibi hususlar FETÖ kurbanlarına anlatılarak, FETÖ’ye karşı onlarda oluşan sanal ve yersiz manevi korkuların ve oluşan sendromların önüne geçilmelidir. Kısaca; bu kaostan, ve “Katiline Aşık Olma Sendromu”ndan ancak böyle bir çalışma ile kurtulma olabilir.

Bediüzzaman Hazretleri, özelde din alimleri, genel de ise toplumun önünde olanlar için bir ölçü verir. Münazarat adlı eserinde şöyle der: “Velayetin, şeyhliğin, büyüklüğün şe’ni tevazu ve mahviyettir. Tekebbür ve tahakküm değildir. Demek tekebbür eden, sabiyyi- müteşeyyihtir. Siz de büyük tanımayınız.”

Bu ölçü bile bize; toplumu geren, kibirlenip büyüklenen, tahakküm eden birisinin gerçek bir âlim olarak tanınmaması gerektiğini göstermektedir.  Kaldı ki; devletini, milletini, vatanını yıkma, bölme parçalama emrini veren hiçbir kimse İslam âlimi olamaz, Mehdi olamaz… Olsa olsa Anarşist olur, terörist olur, vatan haini olur…

GELELİM MİLLETİMİZİN NE YAPMASI GEREKTİĞİNE

Milletimiz cesur olacak. Vatandaşımız; devletine, vatanına, milletine, bayrağına, bağımsızlığına, dinine, ezanına sahip çıkacak. Korkmayacak. Devletine güvenecek. Devletine yardımcı olacak.

Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli devlet adamlarından İsmet İnönü’ye atfedilen bir önemli söz var. “Bir ülkede namuslular, en az namussuzlar kadar cesur olmazsa o ülke batar” dediği gibi, devlet, vatan, din, iman, bayrak, bağımsızlık, İstiklal Marşı ve Allah yolunda memleketini sevenler, yıkmak isteyenlerden daha çok çalışacaklar, uyanık olacaklar. Korkmayacaklar.

Allah; bir daha başımıza böyle 15 Temmuz FETÖ hainliği gibi olaylar getirmesin. Allah, birliğimizi, dirliğimizi, bayrağımızı, devletimizi, vatanımızı, ezanımızı, huzurumuzu kıyamete kadar baki kılsın. Amin

Güzel günler dileğiyle.