HASAN PİR’İN KÖŞE YAZISI
Dünya ihanet ve terör tarihine “15 TEMMUZ FETÖ DARBE GİRİŞİMİ” olarak geçen olayın ikinci yıl dönümüne altı gün kaldı.
Bilindiği gibi; 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan FETÖ darbe girişiminin milletçe püskürtülmesi sonrasında “2429 sayılı Ulusal Bayram Ve Genel Tatiller Hakkında Kanun”a 25.10.2016 tarihinde eklenen bir madde ile 15 Temmuz günü “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” olarak kabul edilmiş ve bugün için aynı zamanda resmi daire ve kuruluşlara bir gün tatil getirilmiştir.
İki yıl boyunca FETÖ örgütü ile ilgili her şey yazıldı, söylendi… Hâlâ da yazılıp söylenmeye devam ediliyor. Böyle büyük bir nankörlük ve ihanet kolayca unutulmamalı, kolayca hafızalardan silinmemeli.
İnsanoğlunda ego ve hırs olduğu müddetçe dün olduğu gibi yarın da karşımıza yeni FETÖ ihanetlerinin çıkmaması için her vatandaşımızın bu ihaneti iyi kavraması gerekir ki benzer oyunlara gelinmesin.
FETÖ olayı, dinin istismar edildiği bir şer organizasyondur. Bu milleti can evinden vurmuştur. Bu millet; tarih boyunca “Allah, İslam, din, diyanet”gibi mukaddes kelimeleri kullananları hiç sorgulamamış, bu kutsalları kim ağzına almışsa milletimiz hemen ona koşmuş, onu dost bilip ekmeğini, aşını onunla paylaşmıştır.
Bu milletin; dinine bu kadar sorgusuz ve şartsız bağlılığını bilen dünyanın şer üst akıl odakları milletimizin bu masumiyet teslimiyetini kullanarak Türkiye’nin başına FETÖ belasını açmışlardır. Bu yolla bu milleti ve onun çocuklarını avlayıp, kandırmışlardır. Öyle bir kandırılış ve aldatma ki önceleri masum dini teslimiyetler işin sonunda her söylenenin sorgusuz emir telakki edildiği bir robotlaşma girdabına dönüşmüştür.
Allah (c.c.); Kendisini, Kitabı Kur’an-ı Kerimi, Peygamberi Hz. Muhammed (a.s.v)i istismar edenlerden hesap sormaz mı? Onların oyunlarını bozmaz mı? İşte 15 Temmuz 2016 gecesi ne oldu. Allah, oyunlarını bozdu. Onları perişan etti.
15 Temmuz darbe girişimi Allah’ın lütfu ile engellenmiştir. Darbeciler ve onların destekçileri bugün artık Türk yargısına hesap vermektedirler. Ama, asıl hesap ötelerde, yarın Allah huzurunda görülecektir. Bu milletin dini, diyaneti ve mukaddesleriyle teröristlik yapma hesabı çok çetin olacaktır.
FETÖ olayından millet olarak gerekli dersleri çıkarmalıyız. Bu acı tecrübe ile biz bundan sonra dinimizi her zamankinden daha hassas, daha şuurlu öğrenmek ve yaşamak durumundayız. Ölçümüz “Kur’an, sünnet ve icmadır” Yani ifrat ve tefritten uzak istikamet üzere olan bir İslamiyet’i en güzel öğrenip, yaşamak ve yeni nesillere de aktarmak mecburiyetindeyiz. Çünkü din hayatın hayatıdır. Bu milletin ihyası ise doğru İslamiyet’i ve İslamiyet’e ait doğruluğu yaşamakla mümkün olacaktır.
İslamiyet’in öğrenilmesi ve yaşanılırlığı noktasında bu ülkenin Diyanet İşleri Başkanlığı, dini sivil yapılara hakem ve moderatörlük görevi üstlenmek durumundadır. FETÖleşme istidadı gösteren her yapı sorgulanmalıdır. Diğer taraftan İslam’ın Anadolu’da yerleşmesinde ve yaşanılırlığında önemli yeri olan dini sivil yapılar, FETÖ bahane edilerek zan altında bırakılmamalıdır. Zaten bu önemli nokta; FETÖ organizasyonunu dizayn eden Batı ve Amerika fesat şebeklerinin bir taşla iki kuş vurma oyunlarından biridir. FETÖ algısı içine diğer dinî sivil yapıları da dahil ettirerek bir taşla iki kuş vurmak ve İslam’a bu şekilde daha büyük darbe vurmak hesabını yapmışlardır.
FETÖ kalkışımından sonra geride kalan iki yılda şunu gördük ki; gerek devleti yöneten siyasi erk, gerek MİT ve emniyet teşkilatı, gerek adli yetkililer ve adli merciler, gerekse idari yetkili ve merciler tuzak senaryoları çok iyi bildikleri için elhamdülillah bir yanlışa düşmediler. FETÖ ihanetini ve organizasyonunu diğer dini sivil yapılardan çok hassas bir şekilde tefrik edip ayırdılar. Vatanını, milletini, dinini, diyanetini, bayrağını, ordusunu, milletini seven hiçbir sivil dini grup FETÖ ile karıştırılmadı.
FETÖ tuzağına insanlarımızın nasıl düşürüldüğü, nasıl kandırıldıkları her vatandaşımız tarafından çok iyi bilinmeli ve bu ve benzeri tuzaklara bir daha düşülmemelidir. Bu belki de ülkemizde ve tüm dünyada sosyolojinin en önemli araştırma konularından biri olacaktır.
KARŞIMIZA ÇIKACAK CEMAAT, DİN ADAMI, DİNİ SİVİL YAPILAR V.B.OLUŞUMLARI NASIL TANIYACAĞIZ VE NASIL SORGULAYACAĞIZ, ÖLÇÜMÜZ NE OLACAK?
Bu önemli sorunun cevabını Bediüzzaman Hazretleri Münazarat isimli eserinde şu şekilde veriyor.
“Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima sûret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge (ölçüye) vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge(ölçü) vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.” (Kaynak: Münazarat – Risale-i Nur Külliyatından)
Demek ki; araştırmadan, incelemeden, tartmadan, düşünmeden, ölçüye vurmadan “bu hocadır, bu şeyhdir, bu din adamıdır, bu benim partimin başkanıdır, bu hemşerimdir, bu âlimdir, bu emin insandır v.b.. gibi” şartsız, incelemesiz teslimiyetler insanları sonu belli olmayan girdaplara götürür ve sonunda da vatan haini yapar çıkar. Onun için bize verilen aklı çok iyi kullanarak, iyi tahlil ve analiz yapıp, “Kur’an, Sünnet ve İcma” ölçüleri ışığında önümüze konulan her durumu tahlil edip doğruyu bulmak mecburiyetindeyiz.
VATANDAŞLARIMIZ 15 TEMMUZ PROGRAMLARINA MUTLAKA KATILMALIDIR
Bu yıl, 15 Temmuz tarihi Pazar gününe denk geliyor. FETÖ kalkışımının 2. Yıl dönümünde bu ihanetin protestosuna ve bu ihanete karşı yürütülen Demokrasi ve Milli Birlik için devlet kurumlarınca yapılacak organizasyonlara vatandaşlarımız ve STK lar mutlaka katılmalıdır. Teröre gösterilen tepki ve milli birlik, terör odaklarının belini kıran en önemli mücadele yollarından biridir.
Gevşemeden, dağılmadan milli birliğimizi muhafaza ederek FETÖ ve PKK terör odakları başta olmak üzere tüm şer güçlere karşı sesimizi duyurmak ve tepkimizi en üst seviyeden ortaya koymak zorundayız.
Allah (c.c) dan istek ve duamız; devletimizin, milletimizin ve vatanımızın bir daha böyle bir ihanetle karşılaşmamasıdır.
Güzel günler dileğiyle.