Mü’min kardeşinden sana gelen bir fenalığı bütün bütün ona verip onu mahkûm edemezsin.
Çünkü;
* Evvelâ (Birinci olarak); kaderin onda bir hissesi var. Onu çıkarıp, o kader ve kazâ hissesine karşı rıza ile mukabele etmek gerektir.
* Saniyen (İkinci olarak); nefis ve şeytanın hissesini de ayırıp, o adama adâvet (düşmanlık) değil, belki nefsine mağlûp olduğundan, acımak ve nedamet edeceğini (pişmanlık duyacağını) beklemek.
* Salisen (üçüncü olarak), sen kendi nefsinde görmediğin veya görmek istemediğin kusurunu gör, bir hisse de ona ver.
* Sonra; bâki kalan küçük bir hisseye karşı, en selâmetli ve en çabuk hasmını mağlûp edecek af ve safh (suçunu bağışlama) ile ve ulüvvücenaplıkla (kerem ve cömertlikle) mukabele etsen, zulümden ve zarardan kurtulursun.
(Kaynak: Bediüzzaman S.Nursi – Uhuvvet Risalesi – Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)