ŞAİR ALİ ÖZDOĞAN
NEFİS
Madem nefis köpektir
Âdemin başı dertte
O zaman düşman tektir
Görsen de bin bir fert’te
Ey ahali sözüm var
Herkes onu bağlasın
Onu serbest eyleyen
Tez otursun ağlasın
MÜPTELAYIM
Müptelâyım düştüm gama anlamadım hâlimi
İrdeledim hayâlimi içre buldum zâlimi
Lâl eyledi ah kâlimi kimseler bilmez benden
Ayıramam misl ü can ten nehar vü leyâlimi
NEFES
Nasıl eylemedim iz’an ikram imiş nefes her an
Ey nefesleri yaratan zâlim oldum sen bağışla
Düştüm kalktım gıll-u gışla tövbe açtığım ağuşla
Yöneldim cûş-u huruşla beni affeyle bağışla
Ey nefesleri yaratan zâlim oldum sen bağışla
GÖNÜL
Be hey gönül ne bu halin çokça elem bir dem neş’e
Üzülme gül o leyâlin sabahında yok endişe
Sana ödül olmaz asla fani hayat dolu yasla
Gel cennet ile kıyasla dünya kırılacak şişe
DÜNYA AŞKI
Hikmetini bilmeden düştük dünya aşkına
Dünya belâlarından dönüverdik şaşkına
GEL NEFSİNİ ARINDIR
Gel nefsini arındır tebliğ tahakküm değil
Kendine muhabbetin şer’î bir hüküm değil
Yalan o hamiyyetin hem pek düşük kıymetin
Bir muammâ tiynetin benliğin yüküm değil
KORKMA
Dilinde bin hakikat kursakta haram lokma
Hadi ordan edepsiz beni günâha sokma
Önce sen kendine bak yalanla bir olmaz hak
İçin kirin eyle pâk insan olmaktan korkma
MASUM OLMAK
Sınanmadan yerme yâresi onmaz
Yusuf olunmadan mâsum olunmaz
SON AN
Sergiler ya mimiğinden fırlatıp unvanını
Ağzı sussa beden söyler sallar dört bir yanını
Gurur desen çıkmış aya hak getire ar hayâ
Aşkı hevâ ucub riyâ unutmuş son ânı’nı
ÂN-I SEYYALE
Sarardı şu ümîdim bir gül gibi lâl iken
Bahara meftun idim saç kar gibi biriken
Yaşam diye bildiğim meğer ân-ı seyyâle
Dalıp durdum hayale ruhta var binler diken
YÂRAB LÜTFET
Varlığa râm olduk ah ayrılıkta bin pâre
Muammâ-yı müşkülün yok mu halli, bir çâre
Yârab lütfet basîret yandı köz oldu sîret
Yoluna râm esîr et yoksa kapanmaz yâre
VAHŞİ BATI
Aydınlığı mı kör etti göstermedi sanki rezil
Afrikayı aç bıraktı gördük amma dedik ezil
Diz dibinde bombalandı imdat ister çocuk gözler
Utanmadan ah onlara sarfeyledik kötü sözler
Fesada verdi dünyayı sırf keyf için vahşi batı
Kör mü olduk biz ne için onlara ettik biatı
Elbet sahib-i dünya var celbettiler gazabını
Dehşet içinde çekerler zulümlerin azabını
Ah Kendime de derim ki cana gelip girse virüs
Zalimlere sende sustun yüzün varsa kendine küs
BİN CEFADIR
Bin cefadır her sitemi hasreti neş’e dem’i
Ye’s-i sevdâ sor elde mi yakar durur âdemi
Nur-u nar kim ayan eyler elbet bin bâb-ı hikmet
İz’an ede bir hikmeti neş’e ola mâtemi
HAYAT-I DAİME
Bir hayat-ı dâimeye erişmenin vakti bu
Şeytan dersli rezil nefs’le didişmenin vakti bu
Lezzet için gelmiş sanır kimi âdem dünyaya
Cân-ü tenden kalb vü ruha yetişmenin vakti bu
TÖVBE ARTIK
Tövbe artık istemem kendim doğrulmadan hak
Dedim kendi kendime ah sen bir haline bak
Kanına dahi girmiş o pis hâlet iltimas
Temizlenmeden olmaz evvel sen ol pir-ü pâk
İMTİHAN
Bu üç gündür hem fani yan yine dayan gönül
İmtihan koymuş sânî can sana âyan gönül
Gündüz sana zulmet’se ağyâr sana zulmetse
Vaad edip hulf etse var onu sayan gönül
EHL-İ KİBİR
Ehl-i kibrin naksından kim susmaz hiç vâveylâsı
Avâmın boş lafları ah züleyhâ vû leylâsı
Dirhem ile sözün söyler her dâim ehl-i kemâl
Lisan-ı hâl sükût illa gelene dek selâsı
BU RÜYA
İstesem mi şevke medar bir bahar
Fâniye şevk ne beladır yakar hâr
Kim acıyıp uyandırır bu rüya
Tatlı güya kabir bekler içi dar
AH NİDEYİM ŞİMDİ BEN
Gözler görür akıl görmez ah nideyim şimdi ben
Geçer ömür zaman durmaz çiledeyim şimdi ben
Bel bükülmüş diş dökülmüş dizler tutmaz yine de
Can sînede kimse almaz ki gideyim şimdi ben
HÜZÜN BESTESİ
Hüzün bestesi sanki rüzgarı sonbaharın
Ne gülün neşvesi var ne de sancısı hârın
Bir mâtem şarkısını dertle söylerken hezâr
Sesinde ümîdi var gelecek nevbaharın
GEL PÂK OL
Her adımda bir nimet her nimette şükür var
Her Şükürde bir fikir her fikirde zikir var
Ülfet ile unuttuk nimet vereni zâhir
Gelmeden ân-ı âhir gel pâk ol ruhta kir var
ALDANDIK EY ÂŞIK
Bil aldandın ey aşık o sevdiğin leylâ mı
Yusuftaki mecâza tek kanan Züleyhâ mı
Ol güneşten gelene hiç sahip olur mu cam
Cama can bahşedenden gâfil kalmak revâ mı
DOSTLUKLAR BOZULMUŞ
Dostluklar bozulmuş benlik izi var
Kuşatmış dört yanı kör vefasızlık
Bedenlerde sancı ruhta sızı var
Özlenir bir liman olmuş yalnızlık
Hezâr
Figân ile gelmez ki gül Perîşan olma ey bülbül
Nîcedir ağlar inlersin çâreni derd içinde bul
Yetişir bu ah-u zârın mezar olmasın bizârın
Terk eyle gamlı nazârın ol hikmete gel sen de gül
OL ŞAFİDEN GAFLET EDEN
Gelen derde demez neden derd ârife kâm olur
Ol Şâfi’den gaflet eden bin târife râm olur
AYNALI ÇARŞI
Ah sorgula evladım önce bırak marşı da
Vatanına göz koyan kimlermiş bak karşıda
Şaşma ezeli düşman kuyruk olduğun batı
Gizlenen sır biâtı çöz aynalı çarşıda
KÖR İNAT
Nef’s ırak tutar oyalar ah aniden olur icâd
Gör ahmetten selametten cenazeye döner de ad
Hâlâ bilmez nedir murâd nedir hayat niye ölüm
Bekler durur çözer bilim ah kör inad ah kör inad
SANİ’İN MURADI NE?
Neyleyeyim şu fânide ne bu mal vû câh bana
Lezzet içün çal nihavent çal segahtan ah bana
Amma başka sırrı olsa gerektir şu fâninin
Çün murâdı ne sânînin bilemezsem vah bana
FERYAD EYLEYİM
Hû de feryad eyleyen nâyinle feryâd eyleyim
Neyleyim bilmem şu fânî ben’de kaldım neyleyim
Ah kamışlıktan firaka inleyen neyler gibi
Hû deyû aşkın sesinden ben ebed yâd eyleyim
NE AYMAZ BİR HALE DÜŞTÜK
Velev bir kaç kusur ile âlûde oldu emir
Derdin hamiyyet mi senin çağırsınlar sen semir
Ne aymaz bir hâle düştük ne yazık hâl-i melâl
Pis hırsına hepsi helâl fırsat bekle sen kemir
CANAVAR İÇTE SAKLI
Yazık hıfz edemedik kaçtı bizden zerâfet
Nef’s tuzağında gönül beşer’çün büyük âfet
Güya özlem letâfet amma dillerde bin hâr
İçte saklı canavar ânı örter kıyafet
BAKİ’DEN GAFİL OLMAK
Cümle mâlumat âfâkî gâfil olunan tek Bâkî
Ar hayâ bilmez nef’s şâkî doldur getir der ey sâkî
Âmâ eyler de kendini görmez şol kabrini yakın
Gafili iken firâkın ah emr-i hak olur vâkî
AH GEDAYIM
Tez geçti ah dem-i safâ oldu hebâ sermâyem
Vâ esefâ hakk’içün gör olmamış zerre sây’em
Ah gedâyem neydi gâyem meğer ben bî vefâyem
Affeyle ey Gafur Rabbim şakî olmaya pâyem
Vâ esefâ hakk’içün hiç olmamış zerre sây’em