Niyazi Karabulut
Neşvü nema bulamaz düşmeyecek hâke nebat
Mütevazı olanı rahmeti rahman büyütür.
Laedri
Kibir, insanoğlunun en zayıf özelliklerinden biri. Kibir olgunlaşma kâmil insan olma önündeki en büyük engellerden. Eksiklerini ve yanlışlarını bilmeyen ya da onlarla yüzleşmek istemeyen kimselerin ortak özelliği. Alçak gönüllük ve tevazu erdemlerinin zıt kutbu.
Kibir, kendinden başkasını hor ve hakir görmek; ucub ise, kendini beğenmek ve şahsını başkalarından üstün bilmektir. Bu iğrenç huylar, kişinin kalbi ile güzel ahlâk arasına çekilen birer manevi afet perdesidir. Ha kibrit, ha kibir. İkisi de yakıcı, diyor İbrahim Tenekeci.
Kibir insanın haddini bilmemesidir. Pişmemiş ham ruhların bir hastalığıdır kibir. Kibir insanın cahilliğini ortaya koyması, sınırlarından haberdar olmaması durumu. Kibir hakikatten habersiz olmaktır. Hangi makamlara gelsek de, hangi payelere ya da maddi değerlere sahip olsak da yaşamlarımızda birer öğrenciyiz. Hakikat ve bilgelik ışığına doğru yapılan yolculuğa koyulan bilinçli insanlar, ruhlarını kaplamaya çalışan kibir gölgesini kendi aydınlıkları ile yakıp geçeceklerdir. Konfüçyüs: ‘Hikmet ile tamamlanmış ilim ve akıl insanı bilgeliğe götürür, onu kâmil insan olmak yoluna sokar’ der.
Nietzsche şöyle diyor: “Kibir ruhu kaplayan deridir.” “Kibir, kendinden habersizliktir! Tıpkı güneşten haberi olmayışı gibi buzun.” der Mevlana.
Firavunda Musa (as)a şöyle demişti. Alemlerin rabbi ne demek. İnsanın kendi varlığı hakkında bilgi sahibi olmamasının sonucu bu. Titanic armatürü Bruce Ismay Titanik için “Tanrı bile batıramaz” demişti. Bu insanoğlunun tanrıya başkaldırısı. Ama Titanik denizin dibini boyladı.
Challenger: rakip, meydan okuyan anlamına geliyordu. Bir nevi Titanikte olduğu gibi Tanrıya meydan okumak şeklinde yorumlanmıştı. Challenger Uzay Mekiği, 28 Ocak 1986 tarihinde mekiğin kalkışından 73 saniye sonra patlamasıyla parçalandı. Kazada 7 astronot öldü. Gariptir ki meydan okuma, kibir her iki olaydan sonra son bulmadı. Çünkü kibir, büyüklenme insanoğlunun nefsini okşayan eylemlerden.
Benlik, insanın, ilâhî kudret karşısında kibirlenmesidir. Yani kulluğunu unutarak elindeki, Allâh’ın ihsan ettiği birtakım emanet imkânlara aldanmak suretiyle kendisini büyük görmesi, kibirlenmesidir. Nitekim Firavun ve Nemrud’un ilâhlık iddiasına kadar varan kibirleri ve neticede ilâhî intikama duçar olmaları malumdur.
Zira kendi hâl ve mevkiini bilen her kul, ona göre hayat sürer, yani Yaratıcısını ve O’nun yüce emirlerini idrak ederek yaşar. “Nefsini bilen Rabbini bilir!..” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 361) düsturunu talim eder. Firavunlara azap denizinin ortasında çaresizlik ve acziyetin en fecisini tattıran kibir ve ucubun, bu nevi hazin akıbetlerinden ders almayan insanoğlunun her kibri ilahi kudretin duvarına toslamıştır.
İnsana yakışan, kibir değil, izzettir. İnsan için, izzette itibar ve şeref vardır. Kibrin insana yasaklanması, ancak ‘haddini bilme’ olarak açıklanabilir. Ölümlü olduğunu bilen ve ona göre tevazu içinde yaşayan insanlara fazlasıyla ihtiyacımız var. Çünkü tevazu, bizi insan olmaya ve insan kalmaya zorluyor. Kibri kendisini zulme sevkeden Esad’ın sonunu gördük. Kibrinin sonucu olarak Filistinli Müslümanları böcek mesabesinde görmeyen Siyonist İsrail’in sonunu da tahmin etmek zor değil. Zalimlerin bir gün ilahi gazaba uğrayacağını söylemek sünnetullahın gerçekleşeceğine olan imanımızın sonucu.