Hasan Pir
Sevgi, yaratılışta insana verilen yüce bir duygu…
İnsan, fıtratına konulan sevgiyi geniş bir yelpaze içinde kullanma serbestiyetine sahip…
İnsan bir çiçeği sevdiği gibi, koca bir baharı da sever… Dünyada seveceği, sevmesi gereken pek çok şey vardır ama sevginin de aşırılığa kaçılmadan normal ölçüler içinde kullanılması gerekir…
Biz bugün sevginin iki önemli türü üzerinde duracağız: Aşk ve Şefkat.
Aşkı, karşılığı görülmeyince sönen sevgi diye tanımlamaktadırlar.
Karşı cinsler arasında kurulan sevgi akışı bu aşk grubu içine girer… Bunun bir diğer ifadesi de mecazi aşktır. Mecazi aşklarda, aşıkların yüzde doksan dokuzu maşukundan şikayet eder. Karşılık göremeyince de aşk sona erer, sevgi biter…
Şefkat ise, daha üst derecede saf ve safi olan, karşılık beklenmeyen bir sevgidir. Karşılığı gelmeyince sönmeyen bir sevgidir.
Bir anne-babanın çocuklarına olan sevgisi şefkattir. Onlar çocuklarını severken karşılık beklemezler… Çocukları onlara bırakın sevgi ile karşılık vermeyi, onları horlayıp, hakaretler etseler bile anne-babalarda bir sevgi halesi her zaman var olur, hiç kaybolmaz… Kanlı gözyaşları dökerlerken bile, yavruları için hiçbir kötü haber duymak istemezler… Yaramaz çocuklarından onlara gelen olumsuzluğa rağmen, onlar daima şefkatleri ile karşılık verir, çocuklarını korur, onlar için hayatlarını feda ederler, sağlıkları için duacı olurlar…
Yani her şeye rağmen anne babaların çocuklarına olan bu sevgisinin adı şefkattir. Aşkla karşılaştırıldığında her zaman şefkatin üstün geldiğini görürüsünüz… Bunun örneklerini hayatın içinden her an bulmanız, görmeniz mümkündür…
Şefkatin bu saf ve temizliği sadece insanlarda değil, hayvanî validelerde de görülür… Tavuğun bütün sermayesi hayatı iken, yavruları için kendisini itin ağzına atarak feda eder… Aç aslan, bulduğu eti yemeyip, karnının açlığına rağmen ağzı ile yavrularına getirir…
Şefkatin en büyüğü ise, Yüce Allah’ın (c.c.), başta insan olmak üzere yarattıklarına olan iltifatıdır… Cenabı Allah, kâinatı ve mahlukatı severek yaratmıştır. Bu sevginin içinde insana olan iltifatı ise şefkatlerin en büyüğüdür…
Allah (c.c.); Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e de ümmetine karşı büyük bir şefkat vermiştir.
Rivayet-i sahiha ile sabittir ki; mahşerin dehşetinden herkes hattâ enbiya dahi “nefsî, nefsî” dedikleri zaman, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm “ümmetî, ümmetî”’ diyerek müslümanlara şefkatini gösterecektir. Hatta denilebilir ki, Peygamberimizin ümmetine şefkati daha ilk doğduğu anda başlamıştır. Zira; Peygamberimiz, yeni dünyaya geldiği zaman Amine Vâlidemizin O’nun ağzından “ümmetî, ümmetî” duasını işittiği sahih rivayet olarak anlatılmaktadır.
Cenabı Allah bizi kendisine samimi kul, Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.)’ e ise samimi ümmet eylesin Amin.
Güzel günler dileğiyle.