AYNI YERDEN İKİNCİ KEZ VURULMAK H(ARAP) DEVLETLER

Arap dünyası maalesef ki aynı yerden
ikinci kez sokulmuştur. 1900’lü yıllarda batılı devletler nasıl ki casus
lawrens’in,  aracılığı ile “Türkler nasıl halifeliği temsil eder,
Peygamber sizin soyunuzdan” diyerek Arap dünyasını Osmanlı devletine 
karşı kışkırttı ise, günümüzde de Türkiye’nin bölgesinde güç sahibi olmaya
başlaması ile yeniden Arap devletlerini benzer yalanla kandırdılar. Bu kez de
“Türkler nasıl Müslümanların hamisi olabilir, Müslüman devletlerin birliği
ve  koruyuculuğu Araplar  tarafından sağlanmalıdır” diyerek onları
aynı yerden iki kez sokmuşlardır.

Özellikle ABD’nin başına 2016 yılında
Trump’un seçilmesiyle birlikte Arapların üzerindeki baskı arttı. Evvela Türkiye
düşmanı bir veliaht olan Selman, Suudi Arabistan’ın devlet  yönetiminde
söz sahibi yapıldı. Ardından Birleşik Arap Emirlikleri’nde benzer bir yönetim
seçildi ve Mısırda  Mursi’nin devrilmesi ile Türkiye bölgede
yalnızlaştırıldı.

Trump, seçilmesinin hemen ardından
İsrail’den sonra Arabistan’ı ziyaret edip “sizin güvenliğinizi biz sağlıyoruz
öyle ise bize olan minnet  borcunuzu ödemek zorundasınız” deyip ardından
300 milyar dolarlık silah ihracatı antlaşmasını Suudilerle yaparak onlara “Bundan
böyle Türkiye ile değil ABD ile yakın olacaksınız” mesajını vermiştir. Yani it
itliğini yapmış fakat yiğit yiğitliğini yapamamıştır. Aslında Araplar hiçbir
zaman yiğit olamamışlardır. Binlerce tır dolusu silah yardımı yapıp sözde DEAŞ
ile mücadele ediyoruz diyen ABD’nin Kuzey Suriye’de bir Kürt devleti kurmasına,
Suriye’nin %50 sini işgal etmesine ses çıkarmayan bu sözde Arap birliği bizim
barış pınarı harekatımızı ikinci gününde kınama  acziyetine düşmüşlerdir.
İnsanın “zavallılar” diyesi geliyor.

Peygamberimizin ve ashabının  o
milletten olması hürmetine ağzımıza gelen hakaretlerin çoğunu söyleyemiyoruz.

700’lü yıllarda Müslümanlığı kabul
eden Türkler o tarihten bu güne hep Arapların yanında yer almış, onlara
Müslüman kardeşim demiş, Filistin başta olmak üzere her türlü müşküllerinde
yanında olmuş, bazen dünyayı karşısına almıştır. Hatta bölgesinde çıban başı
olan İran’ın bile  ABD’nin saldırı ihtimaline karşı yanında yer almıştır.
Şimdi nedir bu kınamanın açıklaması?

ABD, Suriye’nin yarısında insanları
topraklarından atıp orda İsrail için yeni bir kardeş Kürt devleti kurması sizi
rahatsız etmiyor ama bizim güvenliğimiz için ,barış için, bölgenin istikrarı
için yaptığımız bir harekat sizi rahatsız ediyor…!

Yazıklar olsun…!

Bu hareket ile Türk devletlerinin
bizim yanımızda, Müslüman Arapların ise karşımızda olması bize bir ders
vermiştir.

Bu köşeden defalarca Türkiye’nin dış
politikasında Türkî cumhuriyetleri ihmal etiğini bunun yanlış olduğunu yazan
kişilerden birisiyim. Haklı çıktım diye sevinemiyorum çünkü çok geç kalındı.
Çok ihmal edildi bu devletler. Azerbaycan’dan öteye geçemedik, doyasıya Türk
kardeşim diyemedik. Hatta kendi ülkemizde yaşayan ve kendilerine Kürt diyenler
küsmesin diye kendimize bile Türk’üz diyemedik. Oysa onlar hepsi toplanıp biz
Türkiye’nin ve Türk kardeşlerimizin yanındayız dediler. Demek ki dindar nesil
yetiştirme politikamızda eksiklikler var. Demek ki dindar, aynı zamanda milli
hassasiyetleri olan nesillere ihtiyacımız var. Çünkü vatan sevgisi, bayrak
sevgisi, özgürlük ve bağımsızlık sevgisi veremediğimiz insanların tek başına
dindar olmaları yetse idi Filistin bizi kınamazdı. FETÖ terör örgütü 
yurtdışında PKK ile bir olup bizim aleyhimizde faaliyette bulunmazdı.

Irkçılığa kaçmayan, etnik
milliyetçilikten uzak fakat milli duyguları içinde barındıracak bir politika
ile çocuklarımızı yetiştirmeliyiz. Bütün dünya insanını sevecek fakat söz
konusu vatanının savunması olduğunda çok şeyi bir kenara itip onu önceleyecek
bir nesil olmalı.

Barış Pınarı harekatında PYD nin
hapisten kaçmalarına göz yumduğu DEAŞLILARDAN yakalanan 236 militanın 150’si
Türk vatandaşı. Bu rakam bize kuvvetli bir mesaj veriyor. Yine şarlatan
K.K.T.Cumhuriyeti cumhurbaşkanının barış harekatını gölgeleyen sözleri göstermiştir
ki, milli hassasiyetleri olmayan insanların çağdaş, demokrat, insan haklarına
saygılı olmaları yeterli değildir. Bu şarlatanın hak ettiği cezayı Kıbrıslı
Türkler fazlasıyla vermişlerdir.

Barış pınarı harekatında bütün ülkemiz
insanlarının ilk kez bu kadar tek yürek oldukları gözlerimizi yaşarttı. Kıbrıs
Barış Harekatı’nda da benzer bir hava vardı. Hatta bundan daha güçlü olduğu ve
Diyarbakır meydanında halay çekildiği söylenir. Stadyumlar, sivil toplum
örgütleri, sokaklar, herkes asker selamında, herkes Mehmetçiğin atan kalbi
oldu, ailesi oldu, abisi, ablası oldu. Aziz milletimizin devrimcisinden
muhafazakarına, ülkücüsünden liberaline her görüşten insanına bu dayanışma için
müteşekkirim, müteşekkiriz. Sağ olsunlar.

Bütün bu güzel dayanışmayı  Trump
denilen at cambazının mektubunda kullandığı hakaret içiren  üslup ve
sözler gölgeledi. Şahsım ve herkesin kalbine hançer gibi saplandı bu mektup.
Ülkemin Cumhurbaşkanına söylenen bu ağır sözü tarihimize, milletimize, ailemize
ve şahsımıza söylenmiş saydık, incindik yaralandık. Arapların kınamasını
unuttuk.

Konu bir yerde ülkenin siyasi liderini
korumaya veya yanında olmaya gelince herkesin aklına bir yandaşlık, mevki ve
makam peşinde olmak gelir. Öyle davranmayan biri olduğum yakın arkadaşlarım
tarafından bilinir ancak sadece yazılarımız vasıtasıyla bizi tanıyanlara da
belirtmek isterim. Kaldı ki devletimizin Suriye politikasını başında haklı
fakat sonradan doğru sündüremediği kanaatinde olanlardanım. Bendeniz de bazı
muhalif görüşler gibi bu harekatın Suriye hükümeti ile birlikte planlanmasından
yanayım.

Dünyada Türkî cumhuriyetlerinden başka
PYD ye törör örgütü diyen ve onu şeytani bir örgüt gören tek devlet Suriye
hükümetidir. Mademki böyle bir müşterek bir yanımız var neden kullanmayalım.
“Ben sana küstüm senle konuşmuyorum” devlet politikası geleneğinde olmamalıdır.
Hele ki böyle bir fırsat asla kaçırılmamalıydı. Şimdi Suriyeli mülteciler için
açacağımız güvenli bölgeye bu mültecilerin geri dönüşü sağlanacak. 1-2 milyon
insanı başka bir ülkenin topraklarına yerleştirirken o devletle işbirliği
yapmaktan daha doğal ne olabilir. Bu insanlara kimlik ve vatandaşlık
tanımlanacak, yer ve yurt verilecek, tapu ve emlak işlemleri yapılacak.

H(arap) devletlerin bu son hamlesi
göstermiştir ki; Bu devletlerle dostluk ilişkilerimizi onların anlayacağı
dilden yapmak gereklidir. Müslüman oldukları kadar cesur, yürekli, kadir kıymet
bilen, Türkiye’yi ABD ye değişmeyen bir tutumun içine girmedikleri sürece bizim
resmiyetin dışında samimi ilişkiler kurmamamız gerekir, vesselam…