Başlı başına bir tez konusu olan “Batının Türkiye Düşmanlığı” kuşkusuz yeni değil. Bu düşmanlık her zaman sadece Türk halklarına karşı değil dünyanın her tarafındaki soydaşlarımıza özellikle Balkan Türklerine ve Müslümanlara karşı yönelik olarak da sürdürülmektedir. Bu düşmanlık batının “süreğen” hastalığıdır. Onun için diyoruz ki “Türkün Türk’ten başka dostu” yoktur.
Üçyüz yıldır süren batının bu düşmanlığı ve ihanetine karşı bizim daima güçlü ve uyanık olmamız gerekmektedir.
Pek fazla derine dalmadan son elli yıllık süreçte yaşadıklarımız Batıya yönelip medeniyeti yakalayalım diye çırpınıp durduğumuz meğer serap olayı imiş.
Yüzleri dost kalpleri düşman olan bu haçlı artıklarına karşı millet olarak güvenmemiz için haklı hiçbir sebep kalmadığını birebir yaşayarak görüyoruz. İşte örnekleri;
Yıl 1964. Rahmetli İnönü Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı. Kıbrıs olayları başlamıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri Adaya çıkarma yapmayı planlamaktadır. Tam bu aşamada; ABD Başkanı Johnson müdahaleyi engellemek için İnönü’ye tehdit vari yazdığı mektupta bu işten vaz geçmesini hatırlatır.
İnönü, bu tehdide karşı 14 Haziran 1964 yazdığı cevapta: “Dünya yeniden kurulur, Türkiye de yerini alır” dır. Ancak çıkarmadan da vaz geçilir. Bu da yetmez, “Sen misin bu cevabı veren” denir. Çok geçmeden koalisyon ortağı Demirel bütçeye “ret” oyu vererek İnönü Başbakanlıktan azledilir. Azmettiren ve yapan ABD’den başkası değildir.
1990’li yıllarda Güney Doğuda PKK militanlarına havadan yardım paketi atılır. Üzerlerinde ABD patenti vardır. Anlamak ve anlatmak mümkün olmamıştır.
Kronolojik sırayı bozmadan devam edelim. 1960 yılında Cumhurbaşkanı rahmetli Celal Bayar Amerika seyahatinde Başvekil Rahmetli Adnan Menderes’le beraberdir. Yapılan yardım talebinin ne iş için kullanılacağı sorulduğunda “Sanayi Hamlesi için” cevabı ABD’yi rahatsız eder. Yardım yapılmaz. Başvekil ABD’den eli boş döner.
Başvekil aynı birlikteliği kuzey komşusu Rusya ile sürdürmek ister. Bu iletişim ABD tarafından hoş karşılanmaz. Çok geçmeden Rahmetli Menderes’in hayatına mal olan 27 Mayıs 1960 darbesi gerçekleştirilir.
Yıl 1972. Enflasyon %0,5 kalkınma hızı 6-7 civarında ülkede bolluk. Türkiye’nin önü açılıyor diye Demirel Hükümetine muhtıra verdiriliyor. Hükümet düşüyor. Gençler ABD askerlerini denize atıyor diye sıkıyönetim mahkemeleri yaşları 20 civarındaki kuşaktan bazıları darağacında sallandırılıyor.
Dedim ya! “Batının Türkiye düşmanlığı” uzun ve biz tez konusu. 1980 ihtilalini bugünkü neslin çoğu biliyor. Ona değinmeyeceğim.
Özetleyecek olursak
Batı düşmanlığı 2002 den sonra sistemli olarak devreye girmiştir. 15 Temmuz 2016 kalkışımı ABD, Fetö ortak yapımıdır. AB tam olarak iş başındadır. Almanya, Hollanda faşizmi hortlatmanın çabası içindedir.
“One minüte “olayı ve “Dünya beşten büyüktür” ifadeleri ile şimşekleri üzerine çeken Türkiye Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir bedel ödetme konusunda işbirliği yapan batı, yani (ABD+Avrupa Devletleri) 2007 yılına kadar sürdürdükleri mücadeleyi önce sivil darbe sonra da askeri darbelerle denemeye çalıştılar, ancak muvaffak olamadılar.
Amaçları Türkiye’ye diz çöktürmek ve önünü kesmek.
Türkiye ve Türk halkı uyanmıştır. Kimlerin dost, kimlerin kuzu postuna bürünmüş düşman olduğunu gayet iyi anlamıştır. Yapısal değişiklik için emin adımlarla yol almaktadır.
Düşmanlar ne anladı. Onu da söyleyelim.
Türkiyesiz bir Ortadoğu planı artık çizilemez.