HASAN PİR’İN KÖŞE YAZISI
Kısmet olursa yarından sonra Ramazan Bayramı’nı idrak edeceğiz. Tüm okurlarımızın bayramını tebrik ediyorum.
Bayramlar sevinç ve neşe günleridir. Sevgi ve saygı gibi yüce duyguların coştuğu güzel günlerdir…
Bayramların dinî hayatımızda, tarihimizde, sosyal yapımızda ve millî kültürümüzde çok önemli bir yeri vardır.
Ramazan Bayramı, bir ay boyunca ilahi emre uymanın dünyadaki mükâfatı… Bir aylık orucun toplu, millî ve ümmetî iftarıdır…
Bugün hem hanelerimizde, hem de vatanımızda bayram yapıyoruz. Çünkü; vatan bir millî ailenin hanesidir.
Bir Müslümanın hür ve bağımsız olarak kendi hanesinde ve kendi vatanında oruç tutup, iftar açıp bayram yapması kadar güzel bir şey olabilir mi?
Bayramlar şükür günleri olduğu gibi, en büyük bayram ve en büyük şükrümüz de; alsancaklı şanlı bayrağımızın dalgalandığı, ezanımızın minarelerden okunduğu, istiklal marşımızın söylendiği bağımsız bir vatanımızın varlığıdır. Rabbimize bu konuda ne kadar şükretsek azdır.
Bayramlar aynı zamanda muhasebe günleridir. Hem ferdi, hem de milli muhasebe günleri…
NEYİN MUHASEBESİNİ YAPACAĞIZ, YA DA YAPMALIYIZ…
Allah’ın bize lütfettiği nimetlerin elimizden kaçmaması için neler yapabiliriz sorusuna cevap arama muhasebesi… Orucumuzu tutup, bayramlarımızı hür ve onurlu bir şekilde yaptığımız güzel vatanımızın ilelebet Müslüman Türk yurdu olarak kalması için üzerimize düşen görevleri derhatır etme muhasebesi…
Bunun da yolu ana değer ve gayelerle, tali menfaatleri ayırmaktan geçiyor. Yani; var olan nimet ve güzelliklerin, hayali ve ortada olmayan düşüncelere feda edilmemesi gerekiyor. İslam âlimi Bediüzzaman’ın dediği gibi “Muhakkak maslahat, mevhum mazarrata feda edilmemelidir.”
Yani dinimizi, vatanımızı, devletimizi ayakta tutmak bizim birinci vazifemizdir, hayatî gayemizdir… Bugün; Allah’a şükür Sayın Erdoğan Başkanlığındaki Cumhuriyet hükümeti de bu ana gayeleri tesis etmiş durumdadır. Seçmenlerin, özellikle de Sayın Erdoğan ve AK Partiyi destekleyen seçmenlerin bir menfi propagandaya kurban giderek tali menfaat ve gayeler için ana gayelerin sarsılmasına ve feda edilmesine müsaade etmemeleri gerekir. Vatanın bölünmez bütünlüğü ekmek, patates v.b. pahalılığı düşüncesine feda edilebilir mi?
Konuya tarihten bir örnek verelim isterseniz: Kur’an’ın yasaklandığı, ezanın Türkçeleştirildiği 1940’lı yıllarda yaşayan İslam âlimleri, bu yasakları getirenlerin ortaya koyduğu ulufe gibi nimetlere hiçbir zaman aldanmadıkları gibi 1950 li yıllardan sonra ezanı tekrar aslına çeviren merhum Menderes’in imkânsızlıklarını da görüp “az para veriyor, çok zam yapıyor v.b.” diyerek merhum Menderes’ten de desteklerini hiçbir zaman geri çekmemişlerdir. Yani; muhakkak maslahatı, mevhum mazarrata feda etmemişlerdir.
BU NEDENLE:
23 Haziran 2019 Pazar günü İstanbul’da yapılacak olan Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde Erdoğan ve AK Parti ekolü seçmenleri, ana gayelerine kilitlenip, Sayın Binali Yıldırım’ı belediye başkanı seçmeleri gerekir. Bu ekol, büyük fotoğraf okuma ekolüdür. Sayın Yıldırım’ın kazanması, hem Sayın Erdoğan başkanlığındaki Cumhuriyet Hükümetinin daha emin adımlarla yürümesine vesile olacak, hem de Büyük Türkiye’nin önündeki en büyük engel olan hem yerli, hem küresel terörizmin kökünün kazanmasında hükümete yeni bir moral dopingi olacaktır. Sayın Erdoğan’ın sık sık ifade ettiği dünya beşten büyüktür mesajının da yerini bulmasına neden olacaktır.
Seçimi Sayın Binali Yıldırım’ın kazanmasının İstanbul için özel anlamı da Ayasofya’nın aslına dönüş sürecinin hızlanması olacaktır.
Sözün özü; genelde İstanbul’daki tüm seçmenler, özel de ise muhafazakâr seçmenler ve AK Parti seçmenleri küçük menfaatleri, şahsi kırgınlıkları bahane ederek “Safiye’yi kafiyeye feda etmemelidirler”
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan da, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkan Adayı Sayın Binali Yıldırım da yalnız bırakılmamalıdır, desteklenmelidir.
Hayırlı Bayramlar dileğiyle…