Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Sosyal Medya

BEDİÜZZAMAN’IN 109 YIL ÖNCE İRAT ETTİĞİ ŞAM HUTBESİ'NDEN MÜJDELER

“Hutbe-i  Şamiye” 1911 yılında,

“Hutbe-i  Şamiye” 1911 yılında, Bediüzzaman Said Nursî’nin, otuzbeş yaşında iken Şam’da, Şam ulemasının ısrarı üzerine “Câmi-i Emevî” de irat ettiği bir hutbedir.

Çok büyük bir ehemmiyeti haiz olması hasebiyle, o zaman Şam’da bir hafta içinde iki defa tab’edilmiştir. Bilâhare müellif Bediüzzaman Said Nursî tarafından tercümesi neşredilmiştir.

Hutbe-i Şamiye; İslam alemi ve tüm insanlığı ilgilendiren içtimai ve siyasi birtakım reçetelerin izhar edildiği mükemmel bir sosyal analizidir. Günümüz devlet adamlarının ve siyasetçilerinin bu tarihi analizi çok iyi tahlil etmeleri gerekir. Çünkü; bu hutbede gelecekte İslam alemi için büyük müjdeler verilmiştir. 1911’in geleceği ise yaşadığımız 2020 li yıllardır. Gelişen olaylar müjdeli günleri yaşadığımız hissini vermektedir…

Tüm kitaçılarda var olan Bediüzzaman Hazretleri’nin 1911 yılında Şam’da Emeviye Camii’nde verdiği bu önemli hutbenin kitabı olan “Hutbe-i Şamiye”  kitabının tam metninin PDF’sini  sizler için yayınlıyoruz.

52 sayfalık bu PDF’den “meşveret” konusunun işlendiği bir bölümü özellikle bugün İslam ülkeleri açısından  önemli gördüğümüz için yayınlıyoruz.

*******

HUTBE-İ ŞAMİYE’DEN  ALTINCI KELİME:

Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı, meşveret-i şer’iyedir. وَ اَمْرُهُمْ شُورٰى بَيْنَهُمْ âyet-i kerîmesi, şûrayı esas olarak emrediyor. Evet, nasıl ki nev-i beşerdeki “telahuk-u efkâr” unvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünununun esası olduğu gibi en büyük kıta olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûra-yı hakikiyeyi yapmamasıdır.

Asya Kıtası’nın ve istikbalinin keşşafı ve miftahı, şûradır. Yani nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıtalar dahi o şûrayı yapmaları lâzımdır ki üç yüz belki dört yüz milyon İslâm’ın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, meşveret-i şer’iye ile şehamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer’iyedir ki o hürriyet-i şer’iye, âdab-ı şer’iye ile süslenip Garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır.

İmandan gelen hürriyet-i şer’iye, iki esası emreder:

اَنْ لَا يُذَلِّلَ وَ لَا يَتَذَلَّلَ مَنْ كَانَ عَبْدًا لِلّٰهِ لَا يَكُونُ عَبْدًا لِلْعِبَادِ

لَا يَجْعَلْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ ۞ نَعَمْ اَلْحُرِّيَّةُ الشَّرْعِيَّةُ عَطِيَّةُ الرَّحْمٰنِ

Yani iman bunu iktiza ediyor ki tahakküm ve istibdat ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek ve zalimlere tezellül etmemek. Allah’a hakiki abd olan, başkalara abd olamaz. Birbirinizi –Allah’tan başka– kendinize Rab yapmayınız! Yani Allah’ı tanımayan; her şeye, herkese nisbetine göre bir rububiyet tevehhüm eder, başına musallat eder. Evet hürriyet-i şer’iye; Cenab-ı Hakk’ın Rahman, Rahîm tecellisiyle bir ihsanıdır ve imanın bir hâssasıdır.

فَلْيَحْيَا الصِّدْقُ وَلَا عَاشَ الْيَاْسُ فَلْتَدُمِ الْمُحَبَّةُ وَلْتَقْوَى الشُّورٰى

وَالْمَلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهَوٰى وَالسَّلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدٰى

Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin! Şûra kuvvet bulsun! Bütün levm ve itab ve nefret, heva ve hevese tabi olanlara olsun. Selâm ve selâmet hüdaya tabi olanlar üstüne olsun, âmin!

Eğer denilse: Neden şûraya bu kadar ehemmiyet veriyorsun? Ve beşerin hususan Asya’nın hususan İslâmiyet’in hayatı ve terakkisi nasıl o şûra ile olabilir?

Elcevap: Nur’un Yirmi Birinci Lem’a-i İhlas’ında izah edildiği gibi haklı şûra; ihlas ve tesanüdü netice verdiğinden üç elif, yüz on bir olduğu gibi ihlas ve tesanüd-ü hakiki ile üç adam yüz adam kadar millete fayda verebilir. Ve on adamın hakiki ihlas ve tesanüd ve meşveretin sırrı ile bin adam kadar iş gördüklerini çok vukuat-ı tarihiye bize haber veriyor.

Madem beşerin ihtiyacatı hadsiz ve düşmanları nihayetsiz ve kuvveti ve sermayesi pek cüz’î; hususan dinsizlikle canavarlaşmış, tahribatçı, muzır insanların çoğalmasıyla elbette ve elbette o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz hâcetlere karşı, imandan gelen nokta-i istinad ve o nokta-i istimdad ile beraber hayat-ı şahsiye-i insaniyesi dayandığı gibi hayat-ı içtimaiyesi de yine imanın hakaikinden gelen şûra-yı şer’î ile yaşayabilir. O düşmanları durdurur, o hâcetlerin teminine yol açar.

********

HUTBE-İ ŞAMİYE ESERİNİN PDFSİ İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKİ TIKLAYINIZ