Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Sosyal Medya

Bilim Adamı Prof. Dr. Âdem Tatlı’dan “Safsatacılara” Cevap

Üsküdar Üniversitesi’nde geçtiğimiz ay

Üsküdar Üniversitesi’nde geçtiğimiz ay yapılan “Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi” nde yüzü aşkın yerli ve yabancı bilim adamının pozitif bilimler ışığında “Allah’ın Varlığını ve Yaratılış Gerçeğini” konuşup, bunu bilim alemine ve kamuoyuna bir manifesto ile deklere etmeleri bir kısım çevreleri rahatsız etti.

Bilim gerçeklerini ve İslam’ı bilmeyen bu kendini bilmez safsatacılara Bilim Adamı Prof. Dr. Âdem Tatlı yaptığı yazılı açıklama ile gerekli cevabı verdi.

Prof.Dr. Âdem Tatlı’nın “safsatacılara” verdiği cevap şöyledir:

EDİPLER EDEPLİ OLMALI
Prof. Dr. Âdem TATLI

Yaklaşık iki yüz yıldır bir grup azınlık veya onların temsilcileri, bu milletin din ve imanına her vesileyle saldırmayı kendilerine meslek edinmiştir. Tabu kabul ettikleri ateizme dayalı pozitif felsefe görüşlerine alan açma adına, İslâm dinine safsata diye saldırıp, millî bayramlarda ezbere şiir okuyan çocuklar gibi gerici, yobaz, dinci gibi sloganlarla güya bilim yaptıklarını zannetmektedirler.

Yaratılış kongresi sonu deklare edilen bir beyana bilimsel cevap verme yerine ediplere yakışmayan hakaretamiz bir ifade ile hem bilim insanlarına hem de bu milletin kahir ekseriyetinin inancı olan İslam’a saldırmaları cahilliğin bir göstergesidir.

Zihinler pozitivist felsefe ile öyle ipnotize olmuş ki, çorba olacak fakat onu pişiren ustası olmayacak. Gözlüğün ustası olacak fakat göz tesadüf ve tabiatın eseri meydana gelecek.
İslâm dini, “Eser varsa mutlaka ustası olmalıdır. Ayakkabının ustası insan olduğu gibi ayağın ustası da Allah’tır” diyor.

Bu azınlık zihniyeti temsilcileri de; “Ayakkabının ustası insan, ayağın ustası ise tabiat veya tesadüftür ve bu düşünce bilimseldir. Ayağı Allah’ın yaptığını kabul etmek safsatadır” diyor.

Şimdi lütfen söyler misiniz, bu ifadelerin hangi safsatadır?

Bu safsata görüşün altında yatan esas gayenin ne olduğunu, onun tellallığını yapanlar bilmiyor olabilir. Yaklaşık iki asır önce, Asya ve Afrika ülkelerinin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürmek, insanlarını da öldürmek ya da köle olarak kullanmak için gerekçe lazımdı. Darwin’nin kuvvetliler yaşar, zayıflar ölür görüşü tam da onlar için biçilmiş kaftandı. Güya onlara göre “maymunluktan yeni çıkmış bu ülke insanlarının öldürülmesinin kuvvetlinin hakkı olduğu” şeklindeki felsefe ile insanlarını eğitip milyonlarca Doğu ve Uzakdoğu insanı katledilip servetleri talan edildi.


Peki, bu uygulama geçmişte mi kaldı? Hayır. Bu konuda fazla söze ne hacet. Böyle maymun felsefesiyle eğitilen ve kendilerini medeni addedenlerin yukarıda sözü edilen ülkelere ve insanlarına şimdi herkesin gözü önünde yaptıkları bunun en açık delili değil midir?

Bir şey daha kaldı. Onu da arz etmek isterim. Kendi ırkını dünyanın hâkimi gören bir ülke insanlarından bazılarının Kur’an’da maymun şekline getirildiği ithamından kurtulmak için bütün insanlarının geçmişini maymunluğa bağlayıp onlar bununla meşgul gerekiyordu. Onu da gayet güzel başardılar. Çizdikleri yarı maymun yarı insan resimleriyle bütün toplumları aldattılar.

İşte 150 yıldır insanla maymunun ortak atası olarak ileriye sürülen 5-6 örnekten bir kaçı.

1- Afrika Adamı (Australopithecus africanus)
Evrimcilerin kendi itiraflarına göre, farklı canlılara ait fosiller bir canlıya aitmiş gibi takdim edildi. Böyle bir varlık yaşamamıştır.

2- Java Adamı (Pithecanthropus erectus) (Homo erectus)
Hollandalı Eugene Dubois 1891 yılında Jawa’da bir kafatası, bir uyluk kemiğine dayanarak bunu neşretti. 30 yıl sonra bunun bir sahtekârlık örneği olduğunu, kafatasının maymuna, uyluk kemiğinin de insan ait olduğunu itiraf etti.

Dubois’in bu açıklamasına Arkeoloji Ansiklopedisinde şöyle yer verilmiştir:
“Dubois’in, önce ‘dik yürüyen insan’ ismini verdiği yeni statü, çok mu¬halefetle karşılaştı. Ama sonradan Dubois’in kendisi de fikrini de¬ğiştirip, bulduğu fosillerin büyük bir ape (iri yapılı maymun) ol¬duğunu söylemesine rağmen, bu kafatası genel bir kabul gördü” (1)

3- Nebraska Adamı (Hesperopithecus heroldcookii)
1922 yılında Henry Fairfield Osborn Batı Nebraska’da bir antikacı dükkânında büyük bir azı dişi bulmuş ve bu dişin 500 bin yıl önce yaşamış insanın atasına ait olduğunu, yarı maymun yarı insan özelliği taşıdığını ileri sürmüştür ve bu dişe dayanarak yarı maymun yarı insan şekli çizmiştir. 1925 yılında bu dişin bir yaban domuzuna ait olduğu anlaşılmıştır.

4- Piltdown Adamı (Eanthropus dawsoni)
1912 yılında İngiltere’nin Suxcess şehrinde bir çakıl çukurundan merasimle çene ve dişleri olan bir kafatası çıkarılmıştır. 1955 yılına kadar yarı maymun yarı insan şeklinde tasvir edilen bu fosille ilgili pek çok yazı yazılmıştır. 1955 yılında araştırıcı Zuckerman başkanlığında 5 kişilik bir ekip ciddi bir incelemeye alınca kafatasının insana, çenenin oranguton maymununa, dişlerin insana ait olduğu ve maymun çenesine uydurmak için eğeğlendiği, kafatasının da eskiye ait görüntüsünü vermesi için potasyum dikromat ile lekelendirildiği anlaşılmış bir sahtekârlık örneğidir.

5- MAĞARA ADAMI (Neanderthal Adamı) (Homo sapiens neanderthalensis)
1856 yılında Dr. Fuhtrott tarafından Almanya’nın Düssel­Dorf civarındaki Neanderthal vadisinin Feldhofor mağarasında bulunmuştur. Neanderthal adamı eğik iskelet yapısına sahiptir. Ivanhoe, bu yapının, D vitamini noksanlığının sebep olduğu eklem ve kemik hastalığından kaynaklandığını belirtir.(2)

SONUÇ:

İnsanın geçmişi ile ilgili ileri sürülen fosil materyallerinin hiçbirisi bir bütünlük arz etmemektedir. Yani eldeki fosil materyal, ait olduğu ileri sürülen organizmalarla bir ilgisi yoktur. Burada yapılmak istenen, toplumları insanın geçmişinin ilkel yapılı canlılardan meydana geldiğine, semavi kitapların bildirdiği tarzda insanın atasının topraktan yaratılmadığına inandırmaktır. Bunda da şimdiye kadar büyük oranda başarılı olunmuştur. İnşaallah bir gün sözleri geçen birileri kıralığın çıplak olduğunu itiraf eder.

1-Cottrell, L. The Concise Encyclopedia Arc¬heology. Hawthorn. New York. 1960, P. 394.

2-Anhoe, F. Neanderthals had rickets. 1970, Nature. 8. Aug.