Hasan Pir
İnsanlar gibi, ülkelerin de çetin imtihanları vardır.
İnsanımız da ülkemiz de 6 Şubat 2023’ten bu yana çetin bir sınavdan geçiyor.
6 Şubat ve akabinde yaşanan deprem süreci hepimiz için büyük bir imtihan oldu. Bazılarımız bu büyük imtihanın doğrudan içinde iken, bazılarımız da dolaylı olarak içinde oldu. Ve nihayet bu deprem imtihanı 85 milyon vatandaşımızı içine aldı.
Anadolu’da bir söylem vardır: “Allah; kör’ü körlükle imtihan ederken, kör olmayanları da köre bakışlarıyla imtihan ediyor.” Dolayısıyla depremin vurduğu canlara bakışımız hepimizin imtihanıdır.
6 Şubat günü depremin oluş anından itibaren bütün Anadolu deprem bölgesine akın etti. Anadolu insanı elinde avucunda ne varsa depremzedelere götürdü. Bu yardım bir emir, bir talimatla değil, gönül, muhabbet ve Allah rızası anlayışı ile yapıldı. Anadolu ruhu dün de böyleydi, yarın da böyle olacak inşallah…
Bu büyük afetin izlerini silme süreci içine milletimiz için demokrasi sınavı olan seçimler de girmiş oldu… 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimleri yapılacak. Demek ki Allah (c.c.)’ın takdiri böyle imiş. Bu deprem ve seçim kesişmesindeki Murat-ı İlahi’nin ne olduğunu elbette ki önümüzdeki aylar, belki de yıllar bize gösterecektir. İnşallah bu iki büyük sınavı milletimiz hakkıyla verir.
Deprem sonrası milletimizde görülen şefkat, milli birlik ve dayanışma ruhu seçim sürecine de yansımalıdır. Nasıl ki yaşanan büyük deprem bir ayrışmayı değil, kaynaşmayı sağlamışsa, 2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri de bir ayrışma seçimi değil, bir birlik ve kaynaşma seçimi olmalıdır.
Vatandaşımız; seçimlerde anayasamızın ve yasalarımızın verdiği haklardan biri olan seçme hakkını rahatça kullanmalı, hiçbir tesir altında kalmadan, hür iradesi ile milletin ve vatanın bölünmez bütünlüğü ve Büyük Türkiye’nin geleceği için oyunu kullanmalıdır. Vatandaşlarımızdan seçim için destek isteyecek siyasi partiler ve adaylar ise ayrışmaya sebep olacak sivri çıkışlardan, iftira, yalan, hakaret, sövme, küfür ve zorbalık gibi toplumu geren hallerden uzak durmalıdırlar. Kimse kimseye hakaret etmeden vatandaşımızdan destek istemelidir.
Yaşadığımız bu büyük deprem olayında olduğu gibi, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde de milli birlik çok önemlidir. Milli birlik ve bütünlüğümüz için herkesin birbirine saygılı olma mecburiyeti vardır. (tabii ki terör örgütleri ve terör yandaşları bu kapsamın dışındadır.)
Onun için diyoruz ki, biz muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yoktur.
Millet olarak birliğimizi diri tutmamız gereken zaman dilimleri içindeyiz. Bediüzzaman Hazretleri’nin şu güzel birlik mesajlı tavsiyeleri ile yazımı bitirmek istiyorum.
“…Evet tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbü ister. Ve vahdet-i itikad dahi vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder. Evet, inkâr edemezsin ki sen bir adamla beraber bir taburda bulunmakla, o adama karşı dostane bir rabıta anlarsın ve bir kumandanın emri altında beraber bulunduğunuzdan arkadaşane bir alâka telakki edersin. Ve bir memlekette beraber bulunmakla uhuvvetkârane bir münasebet hissedersin. Halbuki imanın verdiği nur ve şuur ile ve sana gösterdiği ve bildirdiği esma-i İlahiye adedince vahdet alâkaları ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri var.
Mesela, her ikinizin Hâlık’ınız bir, Mâlik’iniz bir, Mabud’unuz bir, Râzık’ınız bir, bir bir bine kadar bir bir. Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir, bir bir yüze kadar bir bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir, ona kadar bir bir.
Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak manevî zincirler bulundukları halde; şikak ve nifaka, kin ve adâvete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mü’mine karşı hakiki adâvet etmek ve kin bağlamak; ne kadar o rabıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münasebat-ı uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve i’tisaf olduğunu; kalbin ölmemiş ise aklın sönmemiş ise anlarsın!”
Güzel günler dileğiyle.