BUGÜN HİCRİ 10 MUHARREM 1441

Bugün, 9 Eylül 2019 Pazartesi. Hicri 1441 senesinin ilk ayı olan Muharrem ayının 10.günü.

“Şehrullahi’l-Muharrem” olarak meşhur olan, yani “Allah’ın ayı Muharrem” olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır.

Allah’ın ayı, günü ve yılı olmaz, ancak Allah’ın rahmetine ermenin
önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz tarafından bu şekilde ifade
edilmiştir.

Âşura Günü ise Muharrem’in 10. günüdür. Âşura Gününün Allah katında
ayrı bir yeri vardır. Bugünde Cenâb-ı Hak on peygamberine on çeşit
ikramda bulunmuş ve kudsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak
çok faziletlidir.

Hicrî Senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü Âşura Günüdür.
Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, Âşura
Gününün de diğer günler içinde daha mübarek ve bereketli bir konumu
bulunmaktadır.

Âşura Gününün Allah katında da çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr
Sûresinin ikinci âyeti olan “On geceye yemin olsun” ifâdelerinin
tefsirinden öğrenmekteyiz.

Bazı tefsirlerimizde bu on gecenin Muharrem’in Âşurasine kadar geçen gece olduğu beyan edilmektedir. (1)

Cenâb-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve bereketini bildirmektedir.

Bugüne “Âşura” denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:

1. Allah, Hz. Musa’ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.

2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.

3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.

4. Hz. Âdem’in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.

5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.

6. Hz. İsa (a.s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.

7. Hz. Davud’un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.

8. Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.

9. Hz. Yakub’un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.

10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur. (2)

Hz. Âişe’nin belirttiğine göre, Kabe’nin örtüsü daha önceleri Âşura gününde değiştirilirdi.

İşte böylesine manâlı ve kudsî hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek
gün ve gece, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep kutlana gelmiştir.
Bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, başka günlere nisbetle
daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü, Cenab-ı Hakkın
bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tevbeleri kabul edeceğine dair
hadisler mevcuttur.

Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır.

Muharrem ayı ve Âşura Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler
tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtü
Vesselam Medine’ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin
oruçlu olduklarını öğrendi. “Bu ne orucudur?” diye sordu.

Yahudiler, “Bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı
Firavun’u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç
tutmuştur” dediler.

Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, “Biz, Musa’nın
sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz” buyurdu ve o
gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti. (3)

Âşûra günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan
itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslâm öncesi Cahiliye dönemi
Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak
biliniyor ve oruç tutuluyordu.

Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:

“Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü.
Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine’ye hicret edince bu
orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz
kılınınca kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra
Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı.” ‘Buharı,
Savm: 69.

O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve
Sahabileri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan
orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı.
“İsteyen tutar, isteyen terk edebilir” buyurdu. (4) Böylece Âşura orucu
sünnet bir oruç olarak kalmış oldu.

Âşura orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir.

Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:

“Ramazan’dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?”

Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, “Muharrem ayında oruç tut.
Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir
kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir”
buyurdu. (5)

Yine Tirmizî’de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir
senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.” (6)

“Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem
ayında tutulan oruçtur” (7) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan
orucun faziletini ifade etmektedir.

Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazali, “Muharrem ayı Hicrî senenin
başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha
güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir” (8)
demektedir.

Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Aşura Gününe denk
getirmemek için, Muharrem’in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde
oruç tutulması tavsiye edilmiştir.

Bu mânâdaki bir hadisi îbni Abbas rivayet etmektedir. Bunun için,
müstehap olan, aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra
oruç tutmaktır.

Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin
de yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nisbetinde
ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini
bildiren hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat
kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, mü’minin aile efradına Âşura
Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.

Bir hadiste şöyle buyurular: “Her kim Âşura Gününde ailesine ve ev
halkına ikramda bulunursa, Cenâb-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına
bereket ve genişlik ihsan eder.” (9) Bu aile mefhumunun içine
akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat,
bunun için fazla külfete girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur.
Herkes imkânı ölçüsünde ikram eder.

Âşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem’ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ’da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi îbni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber verdiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin’i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.

Şehitler mükâfatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır, Yüce
Allah’ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde
vereceğinden şüphemiz yoktur. Kaderi hükme boyun eğen her mü’min bu
olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları
yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar
ezelî takdirin bir hükmüdür. Bu açıdan bunu bir “yas merasimi” haline
dönüştürmek ehl-i sünnetin itikat ve inancına aykırıdır.

(1) – Hak Dini Kur an Dili, 8:5793.
(2) – Sahihi Müslim Şerhi, 6:140.
(3) – İbni Mâce. Sıyam: 31.
(4) – Müslim. Sıyam: 117.
(5) – Tirmizî, Savm: 40.
(6) – A.g.e., Savm: 47.
(7) – İbni Mâce, Sıyam: 43.
(8) – İhya, 1:238.
(9) – et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2:116.

KAYNAK: SORULARLA İSLAMİYET

Aktif kaynak link: https://sorularlaislamiyet.com/blog/muharrem-ayi-ve-asura-gunu