AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 31 Ocak 2020 Cuma günü AK Parti Genel Merkezi’de düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında konuştu.
Cezayir, Gambiya ve Senegal’i kapsayan Afrika seyahati gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, Cezayir ile 5 asırlık tarihi ve beşeri bağlar bulunduğunu, Oruç Reis’in Hristiyan istilacılara karşı yürüttüğü destansı mücadelenin Cezayir’in bir İslam toprağı olarak kalmasında çok büyük payı olduğunu anlattı.
Oruç Reis’in 1518’de yine Cezayir’i savunurken şehit düştüğünü belirten Erdoğan, Cezayir’in Fransa’dan bağımsızlığını yaklaşık 5 milyon evladını şehit vererek kazanmış, büyük ve asil bir devlet olduğunu söyledi. Erdoğan, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun’un göreve gelmesinin ardından Cezayir’e devlet başkanı düzeyinde ilk ziyareti gerçekleştirerek anlamlı bir mesaj verdiklerine inandığını belirtti.
Ziyaret esnasında Türkiye Cezayir Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyini kurarak ilişkileri en üst düzeye taşımış olduklarını aktaran Erdoğan, DEİK öncülüğünde düzenlenen iş konseyinde firmaları bir araya getirerek yeni ortaklıkların tesisine vesile olduklarını bildirdi. Erdoğan, Tebbun ile görüşmelerinde ikili ticareti en kısa sürede 5 milyar dolara çıkarma kararı aldıklarını söyledi.
Cezayir’in ardından FETÖ ile mücadelede Türkiye’ye ilk ve en güçlü desteği sağlayan Batı Afrika ülkesi Gambiya’ya geçtiklerini anımsatan Erdoğan, Türkiye’den Gambiya’ya resmi ziyaret gerçekleştiren ilk cumhurbaşkanı olmasının bu ziyarete tarihi bir nitelik kazandırdığını vurguladı.
Ardından Senegal’e geçtiklerini belirten Erdoğan, son yıllarda firmaların Senegal’de gerçekleştirdiği alt yapı projeleri sayısı ve hacminde ciddi artışlar yaşandığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Macky Sall’ın destekleriyle Türk müteahhitlerinin Senegal’de bugüne kadar 775 milyon dolar değerinde tam 29 proje üstlendiğini anlatan Erdoğan, örneğin Batı Afrika’nın en modern havalimanlarından olan Dakar Uluslararası Havalimanı’nın Türk firmaları tarafından Afrika’da gerçekleştirilen ilk yap-işlet-devret projesi olduğunu bildirdi.
Erdoğan, çabaları neticesinde iki ülke arasındaki ticaret hacminin, 2007’de 66 milyon dolarken 2018’de 401 milyon dolara çıktığını, bu ziyarette ise hedef olarak 1 milyar doları belirlediklerini söyledi.
Son Afrika turuyla Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı döneminde kıtanın 28 farklı ülkesini ziyaret etmiş olduğunu dile getiren Erdoğan, bunların kahir ekseriyetinin Gambiya gibi Türkiye’den devlet ve hükümet başkanı düzeyinde yapılan ilk ziyaretler olduğunu kaydetti.. Erdoğan, “Gayretlerimiz sonucunda Afrika ülkeleri ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi yüzde 381 artışla 26 milyar dolara ulaştı. Göreve geldiğimizde 12 olan büyükelçilik sayımız 42’ye çıktı. Afrika ülkelerinin Türkiye’de sadece 10 büyükelçiliği varken bu sayı da bugün 36’ya ulaştı.” ifadelerini kullandı.
2008 ve 2014 yılında düzenlenen Türkiye-Afrika ortaklık zirvelerinin ilişkilere farklı bir boyut kazandırdığını belirten Erdoğan, THY’nin İstanbul’dan 38 Afrika ülkesindeki 58 noktaya uçuş düzenlediğini, Türkiye burslarıyla 4 bin 500 civarında Afrikalı öğrenciye yüksek öğrenim imkanı sağladıklarını söyledi.
Maarif Vakfının 24 ülkede 144 okulu ile 15 bin 750 öğrenciye eğitim öğretim hizmeti sunduğunu anlatan Erdoğan, TİKA’nın 28 program koordinasyon ofisi ile kıta genelinde Türk tipi kalkınma modelinin öncülüğünü yaptığını ifade etti.
Erdoğan, “Dostlarımızın ve kardeşlerimizin toprağı olarak gördüğümüz Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizi inşallah daha da yoğunlaştıracağız. 21. yüzyılın aynı zamanda bir Afrika yüzyılı olacağı inancıyla iş birliğimizi artırarak sürdüreceğiz.” diye konuştu.
“HAYATİ TEHLİKESİ BULUNAN DEPREMZEDE YOK”
24 Ocak Cuma akşamı Elazığ ve Malatya’da yaşanan depreme değinen Erdoğan, hayatını kaybeden 41 vatandaşa Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi. Erdoğan, depremin ardından hastanelere başvuran 1607 vatandaşa geçmiş olsun dileklerini iletti.
Halen hastanelerde 7’si yoğun bakımda olmak üzere 48 kişinin tedavisinin sürdüğünü belirten Erdoğan, hayati tehlikesi bulunan depremzede olmadığını söyledi.
Erdoğan, bu büyük afette Elazığ ve Malatya yanında Diyarbakır, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Adıyaman ve Batman’da büyüklü küçüklü toplam 498 binanın yıkıldığını, 4 bin 912 binanın ağır hasarlı, 296 binanın orta hasarlı olduğunu, 5 bin 447 binanın hafif hasar aldığını bildirdi. Özellikle Elazığ merkez, Sivrice ve Maden ilçeleriyle Malatya’nın Battalgazi, Doğanyol, Kale, Pütürge ve Yeşilyurt ilçelerinde ciddi yıkımlar ortaya çıktığını kaydeden Erdoğan, “Deprem haberinin alınmasıyla birlikte 3 bakan arkadaşımı anında hemen Elazığ’a gönderdik. Sağ olsunlar gerek İçişleri Bakanım gerek Sağlık Bakanım gerekse Çevre Şehircilik Bakanım anında oraya ulaşarak ve o günden bugüne orada bu çalışmalara hep birlikte müzaheret ettiler ve terk etmediler.” dedi.
Dün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun MGK için Ankara’ya geldiğini ve yeniden Elazığ’a döndüğünü kaydeden Erdoğan, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da salgınla ilgili bizzat kendisinin yapması gereken müdahaleler nedeniyle Ankara’da olduğunu söyledi.
Şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanı, İçişleri Bakanı, il milletvekilleri, çevre illerden milletvekilileri ile yerel yönetimden sorumlu isimlerin de deprem bölgesinde bulunduğunu ve hep birlikte süreci takip ettiklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Devletimiz tüm kurumları ve görevlileriyle insanlarımızın yardımına koşmuştur. AFAD, Jandarma, Sağlık Bakanlığı, İtfaiye teşkilatları, Kızılay ve diğer kurumlarımızdan 7 bin 171 personel ve 661 araç, deprem bölgesinde görevlendirilmiştir. Şu ana kadar deprem bölgesine AFAD tarafından 25 bine yakın çadır, 31 bine yakın yatak ve 50 bin battaniye ulaştırılarak ihtiyaç sahiplerinin hizmetine sunulmuştur. Kızılay tarafından da deprem bölgesine 2 bin 500 çadır, 15 bine yakın yatak, 42 binin üzerinde battaniye, 220 bin paket gıda maddesi, her biri 5’er bin kişi kapasiteli 6 mobil ve sahra mutfağı gönderilmiştir.”
Bakanlıkların her birinin kendi görev alanlarıyla ilgili olarak depremden etkilenen vatandaşlara destek olduklarını belirten Erdoğan, Genel Başkanvekili ve Genel Başkan yardımcılarının da deprem bölgesinde bulunarak bütün çalışmalara destek verdiklerini söyledi.
Erdoğan, kendisinin de hemen ertesi gün olay yerine giderek çalışmaları bizzat yerinde gördüğünü, Elazığ’da ve Malatya’da halkla iç içe olduğunu aktardı.
“Şunu çok açık, net söylemem lazım, Türkiye, tarihinin en hızlı ve etkili afete müdahale faaliyetini, elhamdülillah göğsümü gere gere söylüyorum, bu depremde yürütmüştür.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bizim tarihimizde Erzincan depremi vardır, meşhurdur. Sakarya, Düzce, Bolu, Kocaeli, bu depremler var malum. O zaman ülkeyi yönetenler de bellidir. Bunun bedeli, faturası ne olmuştur, bunlar da bellidir. Şu anda çıkıp bu CHP’nin başkanı -bunun çünkü yakın siyasi tarihten zerre haberi yoktur, bilmez bu işleri, bu tarih cahilidir- acaba bir Düzce depreminde, bir Kocaeli, Sakarya depreminde, Bolu’da neler olmuş, bitmiş bilmez. Ben daha cezaevinden yeni çıkmıştım, bu deprem olunca ilk işim oralara gitmek oldu ve yaklaşık 9-10 gün deprem bölgelerinde halkla bir araya geldim. Çünkü biz dertliydik, bunlardan uzak kalamazdık. Gayret ettik, çalıştık, iktidar olduk, yarım kalmış olan o deprem bölgelerindeki çalışmaları biz tamamladık biz. İnanın bundan da haberleri yoktur. Ve biz bunları yaparken, bunu insani, vicdani olarak ve üstlendiğimiz görev sebebiyle yaptık.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren Erdoğan, “Şimdi sorun, ‘Van depreminden haberin var mı?’ diye, inanın yoktur.” dedi.
Van depreminde 20 milyar liraya yakın harcama yapıldığını belirten Erdoğan, “Utanmadan soruyor, ‘Deprem için topladığınız paraları nereye harcadınız?’ Deprem için toplanan paralar yerine gittiği gibi biz milli bütçeden buralara çok ciddi harcamalar yaparak oraları ayağa kaldırdık. Van’da Edremit diye bir ilçe var, şu anda sorun, bilmez.” ifadelerini kullandı.
Edremit ilçesini adeta denize nazır bir ilçe olarak inşa ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“İpekyolu, bilmez. Buraların hepsini yeniden sıfırdan inşa ettik. Erciş öyle, sıfırdan inşa ettik. Van’ın geneli, bilmez. Suyu yoktu Van’ın, DSİ’yi seferber ettik. Çünkü o suyu getirme sorumluluğu kime aitti, Van Büyükşehir Belediyesine. Ama terör örgütüyle el ele olan bu belediye, ne yazık ki halkını susuz bırakmıştır. Biz DSİ ile oranın su sorununu çözdük. Şu andaki Van bizim o dev yatırımlarımızla, zaten göreve geldiğimizden bu yana son rakamı bilmiyorum ama nereden baksanız 27 katrilyonu buldu son rakam, fazlası var azı yok. Van’a bu denli yatırımlar yaptık. Toplu Konut İdaremiz, Gençlik Spor, buralarda çok ciddi yatırımlar yaptık, haberi yok. ‘Nereye harcadınız?’ diyor, git yerinde gör neler yaptığımızı.”
Bingöl depreminin hemen ardından bölgede olduğunu belirten Erdoğan, “Bakan arkadaşlarımızla beraber oradaydık, orada da çok yoğun çalışmalar yaptık ve süratle bugünkü Bingöl’ü hamdolsun biz inşa ettik. Ama bunun bundan haberi yok, yeni bir şehir orada meydana getirdik. Havaalanı ile her şeyiyle bugünkü Bingöl’ü biz inşa ettik.” dedi.
“SEN KİMİNLE CİRİT ATTIĞININ FARKINDA DEĞİLSİN”
Simav depreminde de yine anında müdahale ile bugünkü Simav’ı inşa ettiklerini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Beklemedik, ‘Bir yerden bir şeyler gelecek.’ demedik. Eğer biz, ‘Acaba nereden ne yardım gelir? Onlar gelsin de ondan sonra yapalım.’ diyecek olursak yolda kalırdık ama biz hemen milli bütçemizden adımlarımızı attık. Gelen yardımlarla da oradaki desteği sürdürdük olay bu. Bay Kemal sen neredesin? Sen kiminle cirit attığının farkında değilsin ve bu işi de öğrenemeyeceksin.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, muhalefet ne yaparsa yapsın vazifelerini iyi bildiklerini ve görevlerinin idraki içerisinde olduklarını belirterek, “CHP’li belediyeler oraya gitmiş de onların yaptıklarıyla oradaki sorunlar halledilmiş. Belediyelerin gittiyse Allah razı olsun, hayırlı olsun. Zaten halkım, vatandaşım Allah’ın izniyle onların çok çok fazlasını yapıyor ve yaptı.” dedi.
Deprem gecesinden beri bölgede bulunan bakanlar ve diğer ekipler başta olmak üzere bu süreçte emeği geçen herkese şahsı ve Türk milleti adına teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
“Elazığ ve Malatya’daki arama kurtarma çalışmaları, depremden sonraki 67’nci saatte tamamlandı. Bu hakikaten çok seri, çok yoğun bir çalışmanın sonucunda elde edilmiş neticedir. Yıkılan ve tehlike arz eden binaların enkazları da şu anda süratle kaldırılıyor. Kullanılamayacak durumda olan binalar da en kısa sürede yıkılacak. Hiçbir vatandaşımızı mağdur etmeden, bu büyük afetin yaralarını inşallah süratli bir şekilde saracağız.
Kamunun acil durum ödenekleri yanında vatandaşlarımız tarafından toplanan yardımlar da depremin yaralarının sarılması için kullanılmaktadır. Depremde en çok can kaybının yaşandığı Elazığ’ın Mustafapaşa ve Sürsürü mahallelerinden başlayarak bölgede kapsamlı bir kentsel dönüşüm çalışmasını başlatıyoruz.”
“6 BİN 400 YENİ KONUT VATANDAŞLARA TESLİM EDİLECEK”
Erdoğan, kentsel dönüşüm çalışmasının ilk etabında Elazığ’da 3 bin 850, Malatya’da 2 bin 550 olmak üzere toplam 6 bin 400 yeni konutun süratle yapılarak vatandaşlara teslim edileceğini söyledi.
Türkiye’nin 1999 depreminin ardından ortaya çıkan hasarları gidermek için sadece İstanbul, Kocaeli, Yalova, Sakarya, Düzce ve Bolu’da 103 milyar liralık yatırım yaptığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bay Kemal, bu rakamları iyi takip et. Van, Kütahya, Bingöl, Afyon Dinar depremlerinin ardından da vatandaşlarımıza tüm altyapısı ve sosyal tesisleri ile 38 bine yakın kalıcı konutu yapıp teslim ettik.” dedi.
Depreme dayanıksız binaların dönüşümü için sadece kira yardımı, kamulaştırma, harç muafiyeti, bina inşaatı gibi işler için 61 milyar liraya yakın bir kaynak kullandıklarını belirten Erdoğan, şunları ifade etti:
“Riskli alan olarak belirlenen yerlerde de halihazırda 60 milyar liralık bir kaynakla yatırımlarımız devam ediyor. Görüldüğü gibi ülkemizi, depreme hazırlamak için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Hani sürekli, ‘Deprem vergileri ne oldu?’ hep bunu söylüyor, işte o sordukları deprem vergilerinin 2003-2019 yılları arasındaki toplamı, cari fiyatlarla 66 milyar lira, 2019 fiyatlarıyla 147 milyar liradır. Bugüne kadar depremlerin ardından yapılan ve depreme hazırlık için yürütülen çalışmalarda harcanan kaynak ise bu rakamların yaklaşık 5 katıdır.”
“DEPREM KAPIMIZI ÇALMADAN HAZIRLIKLARIMIZI YAPMAMIZ ŞART”
“Türkiye’yi onca acısının arasında bu tür tartışmaların içine çekenleri de huzurlarınızda kınıyorum ve sevgili milletime havale ediyorum” sözlerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Vatandaşlarımızın da artık deprem konusunda çok daha bilinçli bir şekilde hareket ettiklerini memnuniyetle görüyoruz. Bu ülkede artık hiç kimse vatandaşlarımızı depreme dayanıksız bina yapmaya veya oralarda yaşamaya yönlendiremez.
Yatay yapılaşmanın ne kadar önemli olduğunu, maruz kaldığımız her deprem bize bir kez daha ispatlıyor. 81 vilayetimizin tamamında bundan sonra hiçbir yeni yerleşim yerine çürük zeminde ne de yüksek katlı olarak inşa edilemeyecektir. Depreme hazırlık kapsamında ülke çapında tespit ettiğimiz 1,5 milyon binanın dönüştürülmesi çalışmalarına hız veriyoruz. Görüldüğü gibi deprem bizi beklemiyor, öyleyse deprem kapımızı çalmadan hazırlıklarımızı tamamen bir defa yapmamız şarttır.”
“VATANDAŞLARIMIZI SAĞDA SOLDA KALMAKTAN KURTARALIM İSTİYORUZ”
Gelecek dönemde milletin de desteğiyle bu hassasiyetle yatırımların hızlandırılacağını ve neticeye ulaştırılacağını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Çevre ve Şehircilik Bakanıma da söyledim, hiç beklemeden Elazığ ve Malatya’da kırsal kesimde süratle oralarda tek katlı binaları yapacağız, yanına ahırı, varsa ahırını da yapacağız ve böylece oralarda çelik konstrüksiyonla bu inşaatı tamamlayıp bitireceğiz.
Şimdi Çevre Şehircilik Bakanımız süratle zemin etütleri başta olmak üzere zemin etütlerini de yapıp kırsal kesimi öncelikle halledelim diyoruz. Hemen arkasından da merkezdeki binaların yapımına başlayacağız. Oralarda da yine zemin artı 3 şeklinde ama çok daha güçlü ve mümkün olduğunca da çelik konstrüksiyon ile bu binaları yapıp merkezi halletmek. Çevre Şehircilik elinde şu anda 400 kadar konut var, bu konutlara geçmeyi kabul eden vatandaşlarımızı da hemen bu konutlara taşımayı kendi gönül rızasıyla yapmayı planlıyoruz. Böylece bir an önce vatandaşlarımızı sağda solda kalmaktan, kirada kalmaktan kurtaralım istiyoruz.”
İşgal, yıkım ve gözyaşının sürdüğü yerlerin başında Filistin’in geldiğine dikkati çeken Erdoğan, İkinci Dünya Savaşı’nın akabinde Filistin topraklarında korsan bir şekilde kurdurulan İsrail’in kan döke döke, haksız ve hukuksuz bir şekilde bugünkü sınırlarına ulaştığını vurguladı.
“Zalimin gözü kana da doymaz, mala da doymaz” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İsrail’in de gözü doymuyor. Son olarak Amerikan yönetiminin desteğiyle hem Kudüs’ü hem de İsrail’in özellikle ısrar ettiği işgal altındaki diğer Filistin topraklarını ilhak anlamına gelen bir planı devreye almaya çalışıyor. 1947’de bir Filistin vardı, bugün ise maalesef İsrail, 1947’deki Filistin’in topraklarının aynıyla şu anda işgalci ve tamamıyla Filistin’e de böyle damla damla gösterebileceğimiz ne yazık ki bir Filistin var. Şimdi utanmadan, sıkılmadan bunlardan da Filistin’i mahrum etmenin, Batı Şeria da dahil olmak üzere, bunun gayreti içindeler. Tekrar altını çizerek ifade ediyorum, bu planla işgal edilen Filistin topraklarının ilhakı amaçlanıyor. Türkiye olarak, görünürde iki devletli çözümü kabul eden ama esasta Filistin’i tümüyle yok eden ve Kudüs’ü tamamen gasbeden bu planı asla tanımıyor ve kabul etmiyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Allah’ın, tüm Filistin ve Kudüs topraklarıyla mübarek kıldığı Mescid-i Aksa’nın mahremiyetine uzanan elleri kırmanın imanın gereği olduğunu ifade ederek, “Şayet bugün Mescid-i Aksa’nın mahremiyeti koruyamazsak, yarın kem gözlerin Kabe’ye çevrilmesini engelleyemeyiz. Hele hele şu andaki zihniyetle hiç mi hiç engelleyemeyiz. İşte bunun için ‘Kudüs kırmızı çizgimizdir’ diyoruz.” sözlerini sarf etti.
İslam dünyasının söz konusu plana ilişkin tavırlarına da değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
“İslam dünyasındaki ülkelerin şu atılan adım ve açıklanan metinle ilgili tavırlarına baktığımız zaman ben halimize acıyorum. Başta Suudi Arabistan, sesin çıkmıyor, sesin. Ne zaman çıkacak? Bakıyorsunuz Umman, Bahreyn aynı şekilde Abu Dabi Yönetimi. Bir de oraya katılıp alkış tutuyorlar, yazıklar olsun. Acaba o alkış tutan eller, bu haince atılan adımın hesabını nasıl verecekler? Başlarında kipalarla orada olanlar da onlar da alkış tutuyor. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu. Bunların yaptığı bu.”
“FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZİ BÖYLE REZİL BİR PLANI KABULE ZORLAMANIN DA İZAHI YOK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, binlerce yıldır olduğu gibi bugün de dünya barışının anahtarının Kudüs olduğunu vurgulayarak, “Barış çınarı Kudüs de yıkılırsa bunun altında tüm dünya kalır. Kudüs’ü tümüyle İsrailin kanlı pençelerine terk etmek, sadece orada yaşayan Müslümanlara ve Hristiyanlara değil tüm insanlığa yapılmış en büyük kötülük olacaktır. Aynı şekilde zaten kendi kadim vatanlarında parya durumuna düşürülmüş olan Filistinli kardeşlerimizi böyle rezil bir planı kabule zorlamanın da izahı yoktur.” diye konuştu.
Mazlum Filistin halkına ve Kudüs’e yönelik tacizlere seyirci kalarak İsrail’i cesaretlendiren herkesin ortaya çıkacak vahim sonuçların sorumluluğuna ortak olduğuna işaret eden Erdoğan, “Filistin halkının ve devletinin özellikle güvenliğini işgalci İsrail’e bırakmak, kuzuyu kurda teslim etmekle aynıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
ABD Başkanı Donald Trump’ın bu konuda açıklama yaparken yanında seçim kaybetmiş Binyamin Netanyahu’nun bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, bu sırada Türk medyasının içeriye alınmadığını belirtti.
Erdoğan, şunları kaydetti:
“Hani sizde basın özgürlüğü vardı, hani siz basın özgürlüğünden yanaydınız? Acaba aynı şeyi Türkiye’de biz Amerikan medyasına yapacak olsak ne yaparsınız? Kıyameti koparırsınız. Peki Türk medyasını niye almadınız bu toplantıya? Neden, hadi bunu da açıklayın. İşte bunların özgürlük, basın özgürlüğü anlayışı bu. Üstad’ın ‘Kurt yapmaz bu taksimi, kuzulara şah olsa’ dediği, böyle bir planı destekleyen kimi Arap ülkeleri, Kudüs ile beraber kendi halklarına, daha önemlisi tüm insanlığa ihanet etmektedir. ‘Kul kurar, kader gülermiş’ derler. İstedikleri kadar plan yapsınlar, istedikleri kadar zulüm işlesinler, Allah’ın yardımı ve vicdanlı, ahlaklı, hakkaniyetli insanların desteğiyle Kudüs davası hep ayakta kalacaktır.”
“HRİSTİYAN DÜNYASININ BURAYA SAHİP ÇIKMASI LAZIM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ve daha sonra Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye ile görüşeceğini, bu konuları değerlendireceğini söyledi.
Hristiyan dünyasına mesajı olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
“Hristiyan dünyasının buraya sahip çıkması lazım. Dikkat edin bu işin başını çeken Sayın Trump Hristiyan değil mi? Bu olaylar karşısında Hristiyan dünyası herhalde eli bağlı kalmayacaktır. Çünkü aynı zamanda Kudüs’te Hristiyanların da malum hakkı var. Onların da burada dik, diri durması lazım. Dün beni ziyarete gelen hahambaşı ve heyetine onu söyledim, ‘Sizin de burada atmanız gereken adımlar, yapmanız gerekenler var. Sizden de ben bunu bekliyorum.’ dedim.”
“MACRON BU İŞLERİ BİLMİYOR, ONA DA BUNLARI ANLATMAMIZ LAZIM”
Erdoğan, Türkiye’nin, hem inanç hem kültür gereği Musevilere karşı en küçük bir düşmanlığının olmadığına, olamayacağına dikkati çekerek, 1967 sınırları temelinde egemen, bağımsız ve bitişik bir Filistin’in komşusu olan İsrail Devleti ile de sorununun bulunmadığını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Bizim karşı olduğumuz, İsrail yönetiminin sergilediği haksızlık, adaletsizlik, zulüm ve kıyımdır. Sokaklarda çocuğundan yaşlısına masumların resmen infaz edildiği, insanların evlerinin başlarına yıkılarak gasbedildiği böyle bir haydut devlet, böyle bir terör devleti bizim gözümüzde hiçbir zaman muteber olamaz. Tarihte hiçbir zaman zalimlerin abad olduğu, uzun zaman ayakta kaldığı görülmemiştir. Binlerce yıl boyunca, omuz üstünde baş bırakmayarak kıtalar dolaşanlar hani nerede? Bir dönem Afrika’yı ve Güney Amerika’yı kan denizine boğanlar, çalıp çırpanlar hani nerede?”
Cezayir ziyareti sırasında, Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un kendisine, “Fransa 5 milyon insanımızı katletti” dediğini aktaran Erdoğan, bunların arşiv bilgilerini Tebbun’dan istediğini anlattı.
Erdoğan, “Çünkü ‘Bu Macron bu işleri bilmiyor, ona da bunları anlatmamız lazım.’ dedim. Siz bunları yaptınız.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, İkinci Dünya Savaşında onlarca milyon insanın ölümüne yol açanların nerede olduğunu sorarak, “Senegal’de Goree adası var. Oraya ‘köleler adası’ da derler. Oraya Müslümanları zincirlerler ondan sonra da oradan kadırgalarla Amerika’ya onları yolcu ederlerdi, zincire bağlı olarak. Bunu yapanlar, bunun hesabını verdiler mi? Hayır. Ada orada duruyor. O hücreler de orada duruyor. Ben gezdim gördüm orayı. Bunlar böyle hain. Onun için biz diyoruz ki, ‘Zalimler için yaşsın cehennem.’ Bugünkü zalimler de yarın tarihin karanlık dehlizlerinde yok olup gidecektir. Biz Türk milleti olarak hep, lanetle anılanlardan değil hayırla yad edilenlerden olduk, inşallah olmaya da devam edeceğiz.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin inancın ve medeniyetin gereğini yerine getirerek hem “Kudüs davası”na hem Filistin halkının “onur mücadelesi”ne sonuna kadar destek vereceğini vurguladı.
“İDLİB’DEKİ DURUMA SEYİRCİ KALMAYACAĞIZ VE KALAMAYIZ”
Son dönemde önemli gelişmelerin yaşandığı yerlerden ikisinin de Suriye ve Libya olduğunu anımsatan Erdoğan, Esed rejiminin İdlib’deki saldırılarını artırdığını belirtti. İdlib’deki vahşeti engellemek, Suriye’nin istikrarına ve siyasi çözüme destek vermek amacıyla Rusya ile bir mutabakat imzalandığını hatırlatan Erdoğan, bu mutabakatın, Esed rejimi ve onu destekleyen Rusya tarafından kanla ve acıyla adım adım delinmekte, bozulmakta, ihlal edilmekte olduğunu dile getirdi.
Erdoğan, Suriye’deki her gelişmenin Türkiye için en az kendi sınırları içindekiler kadar önemli, hayati ve kritik olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:
“Halen 3,6 milyon Suriyeliyi topraklarında barındıran ülkemizin, yeni bir göç dalgasına tahammülü yoktur. Rejimin terör örgütleriyle olan kötü sicilini de göz önüne aldığımızda, aynı zamanda yeni tehditlerin sınırlarımıza dayanmasına da seyirci kalamayız. Hiçbir ülkenin siyasi ve ekonomik çıkarı, Türkiye’nin güvenlik ve istikbal önceliklerinden daha önemli olamaz. Bu bakımdan Suriye’nin ne diğer bölgelerindeki ne de İdlib’deki duruma seyirci kalmayacağız ve kalamayız.”
2016’dan beri gerçekleştirilen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarının hassasiyetlere riayet edilmemesi halinde sahadaki durumu fiilen kontrol altına alma iradesinin en somut örnekleri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Bize diyorlar ki, sizin orada ne işiniz var. Adana Mutabakatı’nı git öğren, oku, niye oradayız o zaman bunu en iyi şekilde anlarsın. Biz bu mutabakatın gereği olarak oradayız. Teröristlerle mücadelede Adana Mutabakatı’nın gereği, biz teröristleri sonuna kadar kovalarız. Bu bazen YPG olur, PYD olur, bazen DEAŞ olur. Hatta hatta bazen de FETÖ olur. Bunları sonuna kadar kovalayacağız. Nereye kaçtı? Suriye’ye… Kovalayacağız. Nereye kaçtı? Irak’a… Kovalayacağız. Sonuna kadar… Bizim topraklarımıza tehdit oluşturan kim varsa, gereğini yapacağız.” şeklinde konuştu.
“GEREKİRSE TERÖRİSTLERİN BULUNDUĞU HER YERE BİLFİİL GİDEREK BU OYUNU BOZACAĞIZ”
İdlib’deki durumun süratle normale döndürülmemesi halinde yeniden aynı yola başvurmaktan başka çarelerinin kalmayacağına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bize verilen sözlerin yerine getirilmediği Barış Pınarı Harekatı bölgesinde de aynı yol ayrımına doğru gidiyoruz. Hiç kimsenin Türkiye’yi bölücü örgütün kıskacına sokmaya ya da rejimin zulmüne rıza göstermeye zorlamaya hakkı yoktur. Buradan bir kez daha ilan ediyorum; adı ne olursa olsun, bölücü terör örgütünün Suriye’nin herhangi bir yerinde bölgemiz için bitip tükenmeyecek bir fitne ve ihanet çukuru açmasına izin vermeyeceğiz. Gerekirse teröristlerin bulunduğu her yere bilfiil giderek bu oyunu bozacağız. Rejimin, kendi halkını zulmederek, saldırarak, kanını dökerek, tehdit ederek ülkemizi sürekli bir şekilde göçmen tehdidi altında tutulmasına da izin vermeyeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’deki krizin tek çözümünün, bu ülkenin, tüm vatandaşlarını kucaklayan siyasi sürecin, hızla ve adil bir şekilde hayata geçirilmesi olduğunu ifade etti.
Suriye’de topraklarında yakarak, yıkarak, öldürerek, göç ettirerek elde edilmiş gibi gözüken kazanımların, siyasi sürecin önünü kesmekten başka işe yaramayacağını belirten Erdoğan, rejimi bu yönde cesaretlendirenlerin tek amacının da Suriye’deki krizin uzun süre devam etmesini sağlamak olduğunun açık olduğunu söyledi.
Erdoğan, “Biz Türkiye olarak tüm samimiyetimizle, Suriye’nin tüm halkıyla birlikte istikrarını ve güvenliğini istiyoruz. Bunun için de askeri güç kullanmak dahil ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyeceğiz. Bunu da ifade ediyorum.” dedi.
Erdoğan, Türkiye’yi Suriye’de çıkmaza sürükleyerek, dikkati dağıtmak isteyenlerin hesabının tutmayacağını vurguladı.
“TÜRKİYE, LİBYA’DA MEŞRU HÜKÜMETİNİN YANINDADIR”
Suriye konusundaki bu ilkeli duruşu Libya’da da sergilediklerini belirten Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye, Suriye’de halkın, Libya’da da ülkenin meşru hükümetinin yanındadır. Hafter gibi, afedersiniz, ücretli bir lejyonerle değil; biz oradaki ilişkimizi, BM Güvenlik Konseyi’nin tanıdığı Sarrac ile yürütüyoruz. Ama maalesef birçok ülke Hafter gibi ücretli, Abu Dabi yönetiminin adeta memuru konumundaki bir lejyonerle yürütüyorlar. Wagner denilen, yine Rusya’nın oraya gönderdiği güvenlik güçleri, Hafter’in oradaki askerleri konumundadır. Sudan’dan gelen 5 bin asker aynı şekilde…”
Erdoğan, Türkiye’nin, BM Güvenlik Konseyi’nin tanıdığı Sarrac’ın davetiyle Libya’da olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:
“Libya halkının kahir ekseriyetinin desteğinin, duasının da bizimle olduğunu biliyoruz. Bu ülkenin Köroğlu Türkleri başta olmak üzere tüm halkıyla olan 500 yılık ortak geçmişimizin getirdiği sorumluluktan asla kaçmayacağız. Libya’nın meşru hükümeti ve halkı yerine bir darbecinin yanında yer alanlar, en başta demokrasiye ihanet etmişlerdir. Ülkenin meşru hükümeti, Moskova’da ve Berlin’de yapıcı bir tutum ortaya koymasına rağmen, yani Sarrac’ı kastediyorum, darbeci general her seferinde masayı devirerek adeta gerçek yüzünü göstermiş, Moskova’dan kaçmıştır, Berlin’de de otel odasında saklanmıştır. Sadece bununla kalmamış saldırılarını sürdürerek niyetinin asla anlaşmak olmadığını ortaya koymuştur. Buna rağmen dabeci generali desteklemeyi sürdüren bazı Avrupa ve Arap ülkelerinin riyakarlığını tarih kaydetmiştir.”
“TÜRKİYE LİBYA’DA MEŞRUİYET SINIRLARI DIŞINDA HİÇBİR ADIM ATMAMIŞTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sudan’dan Rusya’ya kadar dünyanın dört bir yanından paralı askerleri, darbeci generalin safında savaşa sokanların, kendisine her türlü silah desteği verenlerin utanmadan Türkiye’yi eleştirdiklerini ifade ederek, “Libya konusunda hiç kimsenin, özellikle eli kanlı savaş baronlarına kol kanat gerenlerin Türkiye’ye söz söyleme hakkı yoktur. Çünkü Türkiye Libya’da meşruiyet sınırları dışında hiçbir adım atmamıştır.” diye konuştu.
15 Temmuz’da darbecilere karşı şanlı bir direniş sergileyen Türkiye’nin, Libya’da da meydanı darbecilere bırakmayacağını vurgulayan Erdoğan, “Halkın tamamının rıza göstereceği bir çözüm bulunana, istikrar ve güven iklimi tesis edilene kadar Libya’da kalmaya devam edeceğiz.” dedi.
İçeride ve dışarıda yapacak çok işleri olduğunu belirten Erdoğan, kurulduğu günden beri, Türkiye’yi büyütmenin, kalkındırmanın, güçlendirmenin mücadelesini veren AK Parti’nin sorumluluğunun giderek arttığına işaret etti.
Gücünü milletten alan, hakkın ve halkın rızası için çalışan bir kadro olarak bugünlere geldiklerinin altını çizen Erdoğan, “Türkiye’nin önünü kesmek, istikrarını bozmak, gücünü kırmak, hedeflerine ulaşmasını engellemek isteyenler, gece gündüz bizi zayıflatmaya çalışıyor. Bu tablo karşısında bize düşen daha çok çalışmak, daha çok çalışmak, daha çok çalışmak, milletimizden aldığımız desteği daha çok artırmaktır.” ifadesini kullandı.
Erdoğan, 82 milyon kişinin her birinin gönlüne girmeden, desteğini almadan kendilerini başarıya ulaşmış sayamayacaklarını belirterek, şunları kaydetti:
“AK Parti bu ülkedeki herkesin partisidir. Bu gerçeği ne derece sandığa yansıtabilirsek o derece işimizi iyi yapmış oluruz. Teşkilatlarımız günün 24 saati, yılın 365 günü bu hedef doğrultusunda çalışmalı, gayret göstermelidir. Cumhur İttifakı’nı daha çok güçlendirmeliyiz. İleriye daha farklı bir şekilde taşımalıyız. Kongre sürecimizi, bu çerçevedeki eksiklerimizi giderme, gücümüzü takviye etme vesilesi olarak görüyorum. İnşallah hep birlikte AK Parti’yi daha da yükseğe çıkartacak, ülkemizi 2023 hedeflerine, 2053 ve 2071 vizyonlarına adım adım yaklaştıracağız. Rabbim, bu kutlu yolda gösterdiğiniz gayretler için hepinizden razı olsun.”
KAYNAK: AK PARTİ GENEL MERKEZİ İNTERNET SİTESİ