CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN KÜLTÜR VE SANATIN ÖNEMİNİ BU ÖRNEKLER ÜZERİNDEN ANLATTI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde 12.12.2019 Perşembe günü düzenlenen “Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Töreni”nde katılımcılara hitap etti. Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine hoşgeldiniz.” ifadesini kullandı.  Ödül kazanan isimlerin Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu tarafından belirlendiğini dile getiren Erdoğan, ödül almaya hak kazanan kültür sanat insanlarını tebrik etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödüllerin 1979 […]

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde 12.12.2019 Perşembe günü düzenlenen “Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Töreni”nde katılımcılara hitap etti.

Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine hoşgeldiniz.” ifadesini kullandı. 

Ödül kazanan isimlerin Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu tarafından belirlendiğini dile getiren Erdoğan, ödül almaya hak kazanan kültür sanat insanlarını tebrik etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödüllerin 1979 yılından bu yana takdim edildiğini anımsatarak, “Necip Fazıl Kısakürek, Sedat Hakkı Eldem, Süheyl Ünver, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yaşar Kemal, Çelik Gülersoy, Metin Erksan, Halil İnalcık, Sezai Karakoç, Metin Sözen, Niyazi Sayın ve burada sayamadığım daha pek çok değerli kültür sanat erbabımız bu ödüle layık görülmüştür.” diye konuştu. 

“Bugün de listeye bu toprakların yetiştirdiği değerlerden yeni isimleri ekliyoruz.” ifadesini kullanan Erdoğan, “Ödül takdim edeceğimiz isimlerin her birini kültürümüz ve irfanımız için birer abide olarak görüyoruz. Ülkemiz her biri defalarca ödüllendirilmeye layık sayısız kültür ve sanat insanına sahiptir. Her yıl burada özellikle yaptığımız iş bu büyük havuzdan adeta bir avuç su alarak gönlümüzü ve ruhumuzu teskin etmektir.” diye konuştu. 

Bu yıl edebiyat alanındaki ödülü Nuri Pakdil’e takdim etmeyi kararlaştırdıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

“Ancak kendisiyle burada bir araya gelmek ve ödülünü bizzat takdim etmek kısmet değilmiş. Bu vesileyle kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet ve mağfiret, sevenlerine başsağlığı diliyorum. Nuri Pakdil denince gözümüzün önüne inancının ve mukaddes bildiği değerlerin onurunu yiğitçe taşıyabilmiş kalem ve kelam ustası bir şahsiyet gelir. Onun bu coğrafyanın insanlarına miras bıraktığı en büyük değer dilinden hiç düşürmediği, gönlünden hiç çıkarmadığı Kudüs sevdası olmuştur. 18 Ekim’de ebedi aleme yolcu ettiğimiz Nuri Pakdil üstadımızın bu kutlu davasına ömrümüz yettiğince sahip çıkmayı sürdüreceğiz.” 

Sinema alanındaki ödülün sahibinin ise Türk sinemasının milli ve yerli kimliği için bir ömür harcayan, imkansızlıklar içinde özgün eserlere imza atan Mesut Uçakan olduğunu belirten Erdoğan, “Reis Bey, Kelebekler Sonsuza Uçar, Anka Kuşu gibi şiir tadındaki sinema eserleri ile sanat hazinemizi zenginleştiren Sayın Mesut Uçakan’ı bir kez daha tebrik ediyorum.” dedi. 

Mazhar Fuat Özkan üçlüsünün 1970’li yıllardan beri milletin ortak hislerine tercüman olmayı başardığını ve Türkiye’nin bütün renklerini bir paydada buluşturabilen eserleri ile gönüllerde taht kurduğunu anlatan Erdoğan, “Türk pop müziğinde kültürel kimliğimizi 40 yılı aşkın süredir başarıyla temsil ediyorlar. Müzik ödülünüzü bu yıl ‘Güllerin İçinden’, ‘Buselik Makamına’ ‘Ele Güne Karşı’ gibi onlarca ölümsüz eserle içimizi ısıtan Mazhar Alanson, Fuat Güner, Özkan Uğur beyefendilere takdim ediyoruz.” diye konuştu. 

Devrim Erbil’in “Resmin Şairi” olarak anılan bir sanatçı olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

“Kendisi sanat anlayışını, ‘Batı’da ekilen tohumların bizim topraklarımızda filiz vermesini bekleyen yaklaşımlara karşıyım, Batı’ya seçici bir duruşla yaklaşmalı, sorunlarımıza kendi üslubumuzla sanatsal çözümler üretmeliyiz’ diyerek ifade ediyor. Hocamız 1950’li yıllardan bugüne bize ait renklerle bezediği eserleriyle dünyanın her yerinde büyük bir rağbet gören sergileri ile ve birbirinden kıymetli talebeleri ile Türk sanatını dünyaya tanıtmaya devam ediyor. Resim alanındaki ödülümüzü Türk resim sanatına farklı bir üslup kazandıran Sayın Devrim Erbil’e takdim ediyoruz.” 

Fuat Başar’ın dünya çapında birçok hattat ve ebru ustası yetiştiren bir sanatkar olduğunu dile getiren Erdoğan, “Kendisi yüzlerce sergide ve uluslararası sanat etkinliklerinde yer alarak ebru sanatının bütün dünyada tanınmasını sağladı. ‘Sanat gönülde yanan aşk ateşiyle pişer ve olgunlaşır’ diyen Fuat hoca, gönlü, nazargah-ı ilahi olarak kabul ediyor. Evet geleneksel sanatlar alanındaki ödülümüzü hat ve ebru sanatlarının yeni nesillere aktarılması, sevdirilmesi ve öğretilmesi için bir ömür harcayan Sayın Fuat Başar’a takdim ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Yahya Kemal’e göre bizim devlet kurma ve askerlik dışında dünya ortalamasının fevkinde olan üç büyük sanatımız vardır: Bunlar mimari, şiir ve musikidir.” diyen Erdoğan, şunları söyledi:

“Sayın Doğan Kuban, Türk mimarisinin tarihini inceleyen ve sanat tarihinin sorunlarını farklı bir üslupla dile getiren onlarca akademik esere imza attı. Mimar Sinan’ı, Divriği Ulu Cami’yi, Osmanlı’yı, İstanbul’u, Anadolu’nun mimarlık tarihini, rönesansı anlatan kitap ve makaleleri ile ülkemizin düşünce hazinesine büyük katkılar sağladı. Mimarlık alanındaki ödülümüzü Sayın Doğan Kuban’a takdim ediyoruz.” 

Ahmet Yaşar Ocak’ın İslam kültürü ve düşüncesi üzerine önemli eserler kaleme alan bir hoca olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Kendisi sosyal tarihimizde mühim bir yeri olan tasavvuf erbabını ilmi bir perspektifle inceleyen akademik çalışmalara imza atmıştır. Hocamız ‘Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler’, ‘Ortaçağlar Anadolusunda İslam’ın Ayak İzleri Selçuklu Dönemi’, ‘Yeniçağlar Anadolusunda İslam’ın Ayak İzleri Osmanlı Dönemi’ gibi pek çok eseri ile tarihe yeni bir bakış açısı kazandırdı. Sosyal bilimler alanındaki ödülümüzü Sayın Ahmet Yaşar Ocak hocamıza veriyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yılki Vefa Ödülü’nü ise Osmanlı coğrafyasında yer alan toplumların Türkiye ile gönül birliği sağlaması için üstün gayret sarf eden merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’a verdiklerini dile getirdi. Erdoğan, “Çalışma arkadaşımız merhum Haluk Dursun hocamız coğrafyanın genişliği ile gönlün, muhabbetin ve ufkun genişliği arasında doğrudan bir ilişki olduğunu söylüyor. Bunun için gençlere hep meraklı olmayı, duyarsızlıktan, ilgisizlikten, heyecansızlıktan kaçınmayı, Allah’a şükrü ve insanlara teşekkürü asla ihmal etmemeyi tavsiye etmiştir. Bu vesileyle kendisini bir kez daha rahmetle yad ediyorum.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin ve milletimizin maziden atiye uzanan büyük yolculuğuna kendi alanlarında yaptıkları katkılar için bu değerli kültür sanat erbabımıza şükranlarımı sunuyorum. Kültür ve sanatın tıpkı toprak, tıpkı bayrak gibi bağımsızlığın alametifarikalarından biri olduğunu her fırsatta tekrarlıyoruz. Kendine ait kültür ve sanat üretimi, birikimi, politikası olmayan toplumlar bu bakımdan güçlü toplumların gizli veya açık hegemonyası altında ezilmeye mahkumdur.” değerlendirmesinde bulundu.

Bir İngiliz siyaset adamına “İngiltere sömürgelerini kaybederse yıkılır mı?” diye sorulduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

“Muhatap, ‘güçlü bir donanmaya sahibiz. Yeniden elde ederiz’ der. Karşıdaki ‘ya donanmayı kaybederseniz’ diye sorar. İngiliz siyasetçi, ‘yeniden inşa ederiz’ der. Son olarak kendisine ‘peki Shakespare’i kaybederseniz ne olur?’ diye sorar. Cevap çok önemlidir, ‘işte o zaman İngiltere yok olur’ der.” 

Aynı diyalogun Almanya için Goethe, Rusya için Dostoyevski, Fransa için Balzac gibi isimlerle tekrarlanabileceğini dile getiren Erdoğan, ülkelerin ve toplumların geleceğe güvenle bakabilmelerini sağlayan maddi güçlerinden ziyade medeniyet birikimlerinin gücü olduğunu vurguladı. Erdoğan, Yusuf Has Hacip’in “Yurdu kılıçla alırsınız, kalemle tutarsınız” sözleriyle, bu gerçeği hatırlattığına işaret etti. 

Nizamülmülk’ün de “Mızrağı bir yere kadar atarsınız. Kelimelerin ve düşüncenin menzilinin ise sınırı yoktur.” sözlerinin de günümüz kültür ve sanat iklimini anlattığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

“Hazreti Ömer, bir gün Herim bin Sinan’ın kızına rastlar. Kaside-i Bürde sahibi Ka’b bin Zübeyr’in babası için yazdığı şiiri kast ederek, “O şahesere övgüler için baban ne verdi’ diye sorar. Herim bin Sinan’ın kızı, ‘Babam ona arık bir at, cılız bir deve, solmuş bir elbise ve çokça da para verdi’ diye cevaplar. Bunun üzerine Hazreti Ömer, ‘Unutma kızım, sizin ona verdikleriniz yok oldu, ancak onun size verdiğini ne zaman eskitebilir, ne de asırlar yok edebilir’ diye mukabelede bulunur.” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, günümüzde bir sanat eserinin yeri geldiğinde bütün borsalardan, bütün yatırımlardan, rant araçlarından daha fazla kazandırabiliyorsa, sebebinin sınırları ve zamanı aşan etkiye sahiplenmesi olduğuna dikkati çekti. 

Türkiye’nin sahip olduğu güzellikler ile bu bakımdan dünyanın en zengin ülkelerinden biri olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, ancak lafa gelince “kültürel bakımdan çeşitlilik içinde birliği savunanlar”ın, kendilerininki dışında tüm renklerin yok edilişine seyirci kaldığını söyledi. 

“Kadim medeniyetler yerle bir edilirken ses çıkarmadılar” 

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bağdat, Şam, Halep gibi coğrafyaların kadim medeniyet merkezlerinin yerle bir edilirken, Paris’te, Londra’da, Roma’da, Berlin’de oturanların ses çıkarmadığını vurguladı. 

Birinci ve İkinci Körfez Savaşı’nda Irak’ın tarihi ve kültürel mirası ya yağmalandığını ya da  tahrip edildiğini hatırlatan Erdoğan, benzer vandallıkların Afganistan’da da sergilendiğini, bunların hepsinin, hatta çoğunun kendi medeniyetlerinin, kültürlerinin eserleri olduğunu belirtti. 

Erdoğan, Suriye’de benzer bir vahşetin yaşandığına işaret ederek, sadece insanların değil, binlerce yıllık bir tarih ve kültürün de yok edilmeye çalışıldığının altını çizdi. 

Bu coğrafyada yaşamış tüm medeniyetlerin ortak özelliğinin, Batıya karşı üstünlük sağlamaları olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bugün adeta, binlerce yılın intikamını alma hissiyle girişilen bir saldırıyla karşı karşıyayız. Müslüman Boşnakları alçakça katledenleri göklere çıkartan, kaleminden kan ve nefret damlayan birine Nobel edebiyat ödülü verildi ve maalesef bir avuç insan dışında kimse buna ses çıkarmadı. Acaba aynı sessiz tasdik, mesela 100 bin İngilizi, Almanı, Fransızı, İtalyanı, Norveçliyi katleden birini öven kişiye Nobel verilse yine tekrarlanır mıydı? Hiç sanmıyorum. Bu gerçekler bize, kültür sanat alanında dünya çapında söz sahibi olmadan, hayat hakkımızı bile savunabilmemizin mümkün olmadığını gösteriyor.”

Erdoğan, yeni bin hamlenin eşiğinde olduklarını, Kültür Sanat Politikaları Kurulunun, inşa edilen kütüphanelerin, opera binalar ile destek verdikleri projelerin bunun işaretleri olduğunu söyledi. 

“Siyaseti bir sanat olarak görüyoruz”

Önümüzdeki yılları eğitim öğretimdeki ve kültürdeki eksikleri tamamlama dönemi ilan ettiklerini belirten Erdoğan, hep birlikte, daha çok çalışarak, üreterek, daha çok mücadele ederek, bu konudaki hedeflere ulaşacaklarını dile getirdi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sanatın marifet olduğunu, marifetin de iltifata tabi olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

“Sanatçı eseriyle bizi ödüllendirmiştir. Bize düşen de ona iltifat etmektir, takdir etmektir, teşekkür etmektir. Münevverlerimiz, sanatçılarımız, yazarlarımız, şairlerimiz her türlü iltifatı fazlasıyla hak ediyor. Kültür ve sanat hayatımıza çok önemli katkılarda bulunan, özgün eserleri veya hizmetleriyle öne çıkan değerlerimiz için ne yapsak azdır. Kültüre, sanata, edebiyata yapılan yatırım, geleceğe yapılan yatırım demektir. Biz de bu anlayışla büyüyen, gelişen Türkiye’nin büyük iddialarına ve ideallerine yakışır bir kültür sanat ikliminin tesisine katkıda bulunabilmek için çalışıyoruz. Sanat ile siyaset, ne yazık ki her zaman bir araya gelemeyen, iki ayrı uçta alanlar olarak görülür. Halbuki biz siyaseti, aynı zamanda bir sanat olarak görüyoruz. Çünkü bize göre gönülle üretilen, sabırla üretilen her şey sanattır.

Sanat, tutkunun, aşkın, sevdanın, adanmışlığın, sabır ve estetik imbiğinden süzülmesidir. İnsanlara hizmet için yüreğini ortaya koymuş, ömrünü adamış, aşkla ve sevdayla çalışmış herkesin, ortaya bir sanat eseri koyduğuna, sanatçı ruhunu teneffüs ettiğine inanıyorum. Tabii asıl olan yapılan işin en iyisini ortaya koyabilmektir. Gençlerimize tavsiyemiz, her biri kendi alanlarının üstadları olan kültür ve sanat insanlarımızı örnek alarak, yeni değerler, yeni eserler üretmenin peşinde koşmalarıdır.”

KAYNAK: CUMHURBAŞKANLIĞI İLETİŞİM BAŞKANLIĞI

Exit mobile version