“Türkiye’nin İstikbali İçin, Tüm Vatandaşların ‘Evet’te Birleşeceğine İnanıyorum.”
5 Mart 2017 Pazar günü akşamı Tokatlılar Gecesi’nde bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’deki son 15 yıllık istikrar ve güven ortamını artık şahıslara, partilere bağlı olmaktan çıkarmalı, bunu bir sisteme bağlamalıyız. Cumhurbaşkanlığı sistemi işte bunu temin edecektir. Milletimizin yüzde elli artı birinin oyuyla göreve gelen, her 5 yılda bir doğrudan halka hesap veren bir Cumhurbaşkanı yürütmede istikrar, ekonomide güven demektir. Bu sistem, yatırımların devam etmesi, işsizliğin azalması istihdamın artması demektir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tokatlılar Gecesi programına katıldı. Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi’nde düzenlenen gecede Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
5 bin yıllık geçmişiyle bir tarih ve medeniyet beldesi olan Tokat’ın pek çok âlimin şehri olmasının yanı sıra fedakârlıkların, kahramanlıkların, millî mücadelenin, millî iradenin ve millî şahlanışın şehri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Mayıs 1919’da İzmir işgalini haber alan Tokatlıların reddi ilhak cemiyetleri kurduğunu ve işgali Niksar’da düzenlenen bir toplantı ve gösteri ile protesto ettiklerini hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tokatlılar için vatanın bir karış toprağının dahi işgal altında olması ölüme eşdeğer bir acıdır. Dün öyleydi, bugün de öyle olduğunu çok iyi biliyorum. Tokat bir asır önce olduğu gibi bugün de Türkiye’nin istiklal ve istikbal mücadelesinde en ön safta yer alıyor” dedi.
“TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI SON DERECE BAŞARILI OPERASYONLAR YÜRÜTÜLÜYOR”
15 Temmuz darbe girişiminde, son 1,5 yıldır yurt içinde ve dışında terör örgütlerine karşı sürdürülen mücadelede 20’nin üzerinde Tokatlı asker ve polisin şehadet mertebesine eriştiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “En değerli varlıkları olan canlarından vazgeçebilen aziz şehitlerimize ve elbette geride bıraktıkları ailelerine minnet borcumuzu asla ödeyemeyiz. Bize düşen onların emanetlerine sahip çıkmak, dökülen kanlarının hesabını sormaktır. Nitekim devletimiz bunun için tüm imkânlarını seferber ediyor. Güvenlik güçlerimiz hem yurt içinde, hem de yurt dışında terör örgütlerine karşı son derece başarılı operasyonlar yürütüyor. Artık tehdidin kapımıza gelmesini beklemiyoruz, teröristleri saklandıkları mağaralarda, gizlendikleri inlerinde bulup tepelerine biniyoruz” diye konuştu.
Doğu ve Güneydoğu bölgelerini Türkiye’den koparmaya heveslenen teröristlerin açtıkları çukurlara gömüldüğünü, terör eylemleriyle masum insanların kanına giren DEAŞ’lı canilerin sınır bölgelerinden temizlendiğini, 15 Temmuz’da 249 vatan evladını şehit eden, 2 bin 193 kişiyi yaralayan FETÖ’cü hainlere de döktükleri kanın hesabının hukuk içinde sorulduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi davalar görülmeye başlandı, ifadeler, itiraflar, ortaya çıkan yeni görüntüler ihanetin ne kadar büyük olduğunu bir kez daha gösteriyor. Kendi silah arkadaşlarını nasıl katlettiklerini, ekmeğini yedikleri bu millete nasıl silah sıktıklarını sizler de görüyorsunuz. Türkiye tarihinde böyle bir alçaklık yaşanmadı. Bu topraklar kendi sapkın inançları için bu derece gözü dönen, bu kadar çukurlaşan bir örgüte şahit olmadı” sözlerine yer verdi.
“FETÖ İLE MÜCADELE, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN VERDİĞİ EN HAYATİ MÜCADELEDİR”
FETÖ ile mücadelenin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin son yıllarda verdiği en zor, en çetin ve en hayati mücadele olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “17-25 Aralık’tan 15 Temmuz’a kadar aldığımız tedbirler hamdolsun milletimizi büyük bir felaketten korumuştur. Süreci çok büyük zorluklarla yürütmüş de olsak, şayet o tedbirleri almasaydık emin olun 15 Temmuz ihanetini göğüsleyebilmemiz çok daha zor olurdu. Herkesin bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı vardır. Ve hiç şüphesiz o hesap tüm hesapların üzerindedir. İnşallah hukuk sınırlarından sapmadan, duygularımızı aklımızın önüne geçirmeden soğukkanlılıkla, suhuletle, ama kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu hain sürüsünü devletimizden ve toplumumuzdan söküp atmadan da asla durmayacağız. Bazı dostlar diyorlar ki, ‘ama bunların içerisinde de masum olanlar var, bunlar içerisinde de mağdur olanlar var.’ Kardeşlerim; 249 şehidin hesabını kim verecek? 2 bin 193 gazimizin hesabını kim verecek? Nasıl mağdur oluyor bunlar? İşte bütün belgeler tek tek ortaya çıkıyor” diye ekledi.
“HANGİ DOST ÜLKEYİ ZİYARET ETSEK KARDEŞLERİMİZ BİZİ BAĞRINA BASIYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu mücadeleyi kendileri için değil, bu ülkenin refahı, barışı kardeşliği için yürüttüklerini ifade etti ve devamında şöyle konuştu: “Tabii ki biz de sizlerden aldığımız güçle bu ülkeye, bu aziz millete hizmet etmenin gayretinde olduk. Ne dedim ta başta hatırlarsınız, ‘kefenimizi giyerek çıktığımız bu yolda Hakk’tan ve halktan başka hiçbir güce boyun eğmedik.’ Türkistan’dan Balkanlar’a, Afrika’dan Asya’ya kadar nerede bir mazlum varsa gözyaşını silmek, yarasını sarmak için mücadele ettik. Bugün hangi dost ülkeyi ziyaret etsek kardeşlerimiz bizi bağrına basıyor. Ne zaman Türkiye’nin adı zikredilse kardeşlerimizin gözleri parlıyor. Ülkemizin ekonomide, demokraside, millî iradeye sahip çıkmada gösterdiği başarılar yıllardır yabancı güçler tarafından sömürülen ülkeler için umut oluyor. Özellikle savunma sanayi ve büyük yatırımlar konusundaki başarılarımızın çok yakından takip edildiğini görüyoruz.”
“ÖZGÜRLÜKLER KONUSUNDA BİRÇOK AVRUPA ÜLKESİNDEN FERSAH FERSAH İLERİDEYİZ”
Türkiye’nin bu başarı hikâyesinin mazlumlara ilham kaynağı olmasının, hem içeride, hem dışarıda birilerini ciddi şekilde rahatsız ettiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ortadoğu’ya, Afrika’ya baktıklarında sadece altını, petrolü, elması görenler bu kaynakları sömürmek için kardeşi kardeşe kırdıranlar, ülkemizin duruşunu kendileri için tehdit olarak görüyorlar. Bakınız burada açık ve net konuşacağım. Biliyorsunuz yıllardır Avrupa ülkeleri Türkiye’ye demokrasi ve insan hakları karnesi düzenliyor. Ülkemizin Avrupa Birliği üyeliğini eften püften sebeplerle, olmadık bahanelerle sürekli erteliyorlar ve yarım asırdır bizi oyalıyorlar. Hâlbuki Türkiye G-20 üyesi olarak dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisinden biri. Demokraside, işte 15 Temmuz’da olduğu gibi darbecileri hezimete uğratmış, destan yazmış bir ülke. Özgürlükler konusunda inanın birçok Avrupa ülkesinden fersah fersah ilerideyiz” şeklinde konuştu.
Türkiye’den her bakımdan çok daha gerilerde olan Avrupa ülkelerine Avrupa kapıları sonuna kadar açılırken, Türkiye’nin önüne yeni engellerin ve bariyerlerin konulduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bu sürecin kesinlikle iyi niyetli olmadığını gayet iyi biliyoruz. Sorunun kriterlerde değil, Türkiye’ye yönelik bakış açısında olduğunu gayet iyi biliyoruz” ifadelerini kullandı ve Almanya ile son iki gündür yaşananların bu tavrın en açık örneği olduğunu söyledi.
“ALMAN YÖNETİMİ, BAKANLARI BİR TERÖRİSTLE AYNI TERAZİYE OTURTUYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Neymiş? Türk siyasilere kiralayacak kamusal alanları yokmuş. Neymiş? O kadar insan bir araya gelirse güvenlik tehlikesi oluştururmuş. Neymiş? Otopark imkânı yokmuş. Kardeşlerim; daha önce izin verdiler, ben de Türkiye’den video konferansla katılacaktım, telekonferansla katılacaktım. Anayasa Mahkemesi 2 saatte karar aldı ve benim telekonferansla katılmamı dahi engelledi. Bu Almanya, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanının telekonferansla böyle bir toplantıya katılmasını engellerken, Kandil’den Cemil Bayık’ın aynı şekilde telekonferansla katılmasına müsaade etti. Bunların demokrasi anlayışı bu. Aynı ülkelerde PKK’lı, DHKP-C’li teröristler şu anda zaten sokakta cirit atıyor. Ben de kendisine (Angela Merkel’e) 4 bin 500 dosya verdim. Bu dosyaların hiçbirinden netice yok. Şehirlerin en işlek caddelerinde, en önemli salonlarında ellerinde terörist başının posterleriyle, katillerin fotoğraflarıyla gösteriler düzenliyorlar. Lafa gelince Türkiye’nin iç siyasetini topraklarına taşımak istemediklerini söylüyorlar. Kardeşlerim; hani geçenlerde bir olay oldu, şimdi ne diyorlar biliyor musunuz? Gizledikleri şey şu, bana geldiğinde bunu söyledi Şansölye. Dedi ki ‘sizde şu anda gözaltında bir tane gazeteci var, bunu bırakırsanız memnun oluruz.’ Dedim ki ‘o gazeteci değil o terörist. Bakın, eğer siz demokrasiye inanıyorsanız, yargının bağımsızlığına, tarafsızlığına inanıyorsanız, ben sizden terörist istediğim zaman bana bizim yargımız bağımsızdır, tarafsızdır diyorsunuz.’ Belki de televizyonlarda izlediniz onunla medyaya açık o görüşmemizi. Siz bana vermiyorsunuz, şimdi benden bunu istiyorsunuz ve siz 1 aydır Tarabya’da Alman Başkonsolosluğunun konutunda bu adamı, bu teröristi saklıyorsunuz. Ve vermediler. Sonra ne oldu? Hamdolsun kendi elleriyle tuzağa düştüler ve sonunda yargıya geldi. Yargı kararını verdi ve tutukladı, şu anda içeride. Enteresan olan ne biliyor musunuz? Bütün bu olayların nedeni meğerse bu teröristmiş. Bu adam terörist, bu adam gazeteci değil ve Alman yönetimi ne yazık ki benim bakanlarımı böyle bir teröristle aynı teraziye oturtuyor, sıkıntı burada.”
“NAZİZMİN ALMANYA’DA BİTTİĞİNİ ZANNEDİYORDUM”
Alman Başbakanı Merkel’in Başbakan Binali Yıldırım’a ‘bu kadar sert davranılmaması lazım’ dediğini, bazı yetkililerin Almanya’nın bu tavrına ilişkin faşizmden bahsettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi ben de bahsediyorum bak; ben Nazizmin Almanya’da bittiğini zannediyordum, meğerse hâlâ devam ediyormuş. Açık ortada. Eğer demokrasiye inanıyorsan, benim Bakanım hem Bakanınla görüşecek, hem de orada bir salon toplantısı yapacak, niye rahatsız oluyorsun? Bir başka bakanım aynı şekilde. Şimdi Hollanda da aynı şekilde bir açıklama yapmış, vah zavallı vah, vah zavallı vah. Bunlar kendi iradeleriyle hareket etmiyorlar.” görüşlerine yer verdi.
“Şimdi zannediyorlar ki Tayyip Erdoğan Almanya’ya gelecekti. Ben istersem gelirim, gelirim ve kapıdan da sokmadığınız veya konuşturtmadığınız zaman da dünyayı ayağa kaldırırım” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben buradan Alman yönetimine sesleniyorum, demokrasiye inanan dünyaya sesleniyorum; eğer özgürlük mücadelesi yapıyorsak, eğer düşünce özgürlüğünden rahatsız değilsek, eğer demokrasiye inanıyorsak, bizim önümüzü kimse kesemez, bu böyle bilinmelidir” ifadelerini kullandı.
Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşlarının televizyon konuşmalarını dinlediğini belirterek, “16 Nisan, Avrupa’nın demokrasi noktasında ayağa kalkması olacaktır” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda ekranları başında ben Avrupalı kardeşlerimin sesini duyuyorum, onlar da ‘evet’ diyor. Ve inanıyorum ki daha fazla çalışacaklar, inanıyorum ki daha çok koşacaklar. Çünkü kusura bakmasınlar, böyle adaletsiz bir yaklaşım, böyle haksız bir yaklaşımı kabullenmek mümkün değildir” diye ekledi.
“AVRUPA ŞEHİRLERİ, TÜRKİYE’DEN KAÇAN ELİ KANLI TERÖRİSTLERE YILLARDIR YATAKLIK YAPIYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konu ile ilgili şu değerlendirmelere yer verdi: “Terör örgütü mensupları ‘hayır’ kampanyası için istedikleri her yeri serbestçe kullanabiliyor, terör örgütü yöneticileri saraylarda yine Türkiye’de 5 yıl 10 aya mahkûm olmuş birisini alıyorsun ona madalya takıyorsun. Nerede? Cumhurbaşkanlığı Sarayında. Sizin demokrasi anlayışınız bu mu? Bu adam Türkiye’de mahkûm olmuş, 5 yıl 10 aya mahkûm olmuş, sen kalkıp buna Cumhurbaşkanlığı Sarayında madalya takıyorsun. İşte sizin demokrasi anlayışınız bu, özgürlük anlayışınız bu. Türkiye’de mahkûm olmuş bir insanı eğer siz ülkenizde adeta beraat ettiriyorsanız sorumlusunuz. Ve suçlulara yardım-yataklık yapmadan dolayı sizin yargılanmanız gerekiyor, bunu da söylüyorum. Bütün bunlara rağmen benim bakanım kendi vatandaşlarıyla, kendi hemşehrileriyle bir araya gelmek isteyince hemen işler tersine dönüyor. Siz bu safsatalarınızı külahımıza anlatın. Avrupa şehirlerinin yıllardır Türkiye’den kaçan eli kanlı teröristlere nasıl yataklık ettiğini biz çok iyi biliyoruz. Terör örgütünün bilgisi dâhilinde o ülkelerin her yıl yüz milyonlarca avroyu hem de zorla, tehditle nasıl topladığını çok iyi biliyoruz. Son olarak FETÖ’cü hainlere nasıl kucak açtığınızı, nasıl bağrınıza bastığınızı hep birlikte takip ediyoruz.”
“BU VATANA BİR DEĞİL, BİN TAYYİP ERDOĞAN FEDA OLSUN”
Bu değerlendirmelerini Batılı yetkililerin yüzlerine karşı söylediğini, bunları arkalarından konuşmadığı için de rahat olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü bize arkadan konuşmak yakışmaz, evvel Allah biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız, bize bu yakışmaz. Biz Müslüman’ız, bize bu yakışmaz. Varsın hakkı haykırdığımız için bizi sevmesinler, varsın bu ülkeyi canımızdan çok sevdiğimiz için bize demediklerini bırakmasınlar. Bu vatana bir değil, bin Tayyip Erdoğan feda olsun” dedi.
“Onlar rahatsız olsalar da, verdikleri sözlerde durmasalar da biz kendi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023’e çok daha müreffeh, çok daha huzurlu bir ülke olarak ulaşmak istiyoruz” vurgusunda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yüzden 16 Nisan’da gerçekleşecek olan halk oylamasının büyük önem taşıdığını, o gün kurulacak sandıkla hem büyük Türkiye karşıtlarına, hem de onların içerideki maşalarına tarihî bir ders verileceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “28 Şubat’tan kalma alışkanlıkla manşetler vasıtasıyla bizi hizaya sokmaya çalışanları, bunun için onları teşvik edenleri bir kez daha hüsrana uğratacağız. Ancak şunu bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız: Su uyur, düşman uyumaz. Eski Türkiye’nin vesayet odaklarının boş durmayacağını her vesileyle bir kez daha görüyoruz. Şayet son 15 yıldır bu konuda başarılı olamamışlarsa sizden aldığımız güçle bizim dik durmamız sayesindedir” dedi.
“İSTİKRAR VE GÜVEN ORTAMI ŞAHISLARA, PARTİLERE BAĞLI OLMAKTAN ÇIKMALI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında oynanan oyunları, 367 rezaletini hatırlıyorsunuz değil mi? Gezi olaylarını hükûmet devirme aracı hâline dönüştürmeye çalışanların kimler olduğunu biliyorsunuz değil mi? 17-25 Aralık’ta hukuk operasyonu kisvesi altında darbe yapmaya çalışanları unutmadınız değil mi? Çukur eylemleriyle ülkenin bir bölümünü ateşe ve kana boğup vatanımızın birliğine kastedenleri unutmadınız değil mi? Aynı şekilde 7 Haziran seçim sonuçlarının bu çevreleri nasıl hareketlendirdiğini, nasıl bir anda fabrika ayarlarına geri döndüklerini hep birlikte yaşadık değil mi? Türkiye’de haftalarca hükûmet kurulamadı. Yüzde 41’le milletin yetki verdiği bir partiyi devre dışı bırakmak için hangi tekliflerin yapıldığına siz de şahit oldunuz değil mi? Ana muhalefetin terör örgütünün siyasi kolunu iktidara taşımak için nasıl çırpındığını gördünüz değil mi? 15 Temmuz darbe girişimi başladığında ellerini ovuşturanları darbenin başarılı olması için adeta dua edenleri unutmadık kardeşlerim. Bütün bunlar ortadayken hiçbir şey olmamış gibi nasıl yolumuza devam edebiliriz? Türkiye’deki son 15 yıllık istikrar ve güven ortamını artık şahıslara, partilere bağlı olmaktan çıkarmalı, bunu bir sisteme bağlamalıyız. Cumhurbaşkanlığı sistemi işte bunu temin edecektir. Milletimizin yüzde 50+1’inin oyuyla göreve gelen her 5 yılda bir doğrudan halka hesap veren bir Cumhurbaşkanı yürütmede istikrar, ekonomide güven demektir. Bu sistem yatırımların devam etmesi, işsizliğin azalması istihdamın artması demektir. Muhalefetin kafanızı karıştırmasına izin vermeyin” dedi.
“BU TARİHÎ REFORMA GELİN SİZ DE DESTEK VERİN”
Türkiye’nin istikbali için tüm vatandaşların ‘evet’te birleşeceğine inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Hayır’ safında kimlerin buluştuğuna bakıldığında niyetlerin ortaya çıktığına ve başka bir şey söylemeye gerek kalmadığına vurgu yaptı.
Bütün siyasi partilere gönül veren vatandaşlara, “Bu tarihî reforma gelin siz de destek verin” çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa değişikliğine karşı duranların gerçeği yansıtmayan söylemlerine ilişkin şu açıklamalarda bulundu: “Diyorlar ki, ‘cumhurbaşkanı parlamentoyu feshedecek.’ Böyle bir şey yok. Eğer cumhurbaşkanı seçimleri yenileme kararı alırsa, bu ne demektir biliyor musunuz? Kendi görevini de halka gitmek suretiyle test edecek. Ama milletvekillerinin de aynı şekilde seçimini yenileme kararını veriyor. Aynı anda ikisi; sadece birisi yok. Şu andaki kanunda ne vardı? Şu andaki kanunda icabında tek taraflı bu olabiliyordu, şimdi bu geçiyor. Daha adil bir yaklaşım var. İkide bir şunu söylüyorlar: ‘Meclisin elinden kanun yapma yetkisi alınıyor.’ Hepsi yalan, Meclis aynen kanunlarını yapmaya devam ediyor, böyle bir şey söz konusu değil. Gensoru, güvenoyu, doğru Parlamento artık gensoru filan veremeyecek. Zaten Parlamentoyu çalışamaz hâle getiren sistem bu. Akşam yatıyoruz, sabah kalkıyoruz bakıyorsun ki bir bakan hakkında, iki bakan, üç bakan hakkında gensoru; bıktık yahu bıktık. Ama şimdi gensoru hakkı kimin? Milletin. Millet, vekillerine ne diyor? ‘Siz bu Parlamentoyu çalıştırmadınız, bu yetkiyi şimdi ben alıyorum’ diyor. Şimdi siz bu yetkiyi alacaksınız ve 5 yılda bir seçim yapılıyor ya, işte o zaman diyeceksiniz ki ‘ey parlamento, ey cumhurbaşkanı; kusura bakmayın, siz bu işi yürütemediniz, ben sizden bu yetkiyi alıyorum ve bir başkasına görevi devredeceğim.’ Olay bu.”
Dinleyenleri 16 Nisan’daki halk oylamasında ‘tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet’ için ‘evet’ demeye çağıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını “Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. 40 gün kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Sandıklara sahip çıkmaya var mıyız? Geceniz kutlu olsun, geleceğimiz aydınlık olsun, Allah yar yardımcımız olsun” sözleriyle tamamladı.
(Kaynak: Cumhurbaşkanlığı İnternet Sitesi)