Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Orta Anadolu Ekonomi Forumu’nda konuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 4 Eylül 2019 çarşamba günü Sivas Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’nde düzenlenen Orta Anadolu Ekonomi Forumu’nda katılımcılara hitap etti.

Sivas Kongresi’nde bir araya gelen heyetin, sadece
ülkenin siyasi bağımsızlığını değil ekonomik özgürlüğünü de hayal
ettiğini belirten Erdoğan, “Nitekim savaşın kazanılmasının hemen
ardından, daha Cumhuriyet kurulmadan, İzmir’de Birinci Türkiye İktisat
Kongresi’nin toplanması bunun işaretidir. Esasen Türkiye’nin daha
Osmanlı döneminde temelleri atılmış ve hedefleri belirlenmiş bir milli
iktisat politikası vardı. Ancak ardı ardına girilen savaşlar ve ardından
çok zor şartlarda kurduğumuz ve yaşatmak için büyük fedakarlıklarda
bulunduğumuz Cumhuriyet döneminde bu politika tam manasıyla hayata
geçirilemedi.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, kapitülasyonların kaldırılması, devlet
eliyle sanayileşme hamlesi başlatılması, ticaretin ve üretimin
desteklenmesi gibi önemli adımların gerçek bir milli iktisat hamlesi
haline dönüştürülemediğini vurgulayarak, “Cumhuriyeti kuran kadro,
ekonominin en az siyasi ve askeri başarılar kadar hayati bir konu
olduğunu gayet iyi biliyordu. Dönemin şartları da hem özel sektörün
desteklendiği hem de doğrudan devlet eliyle büyük yatırımların yapıldığı
karma model bizi arzu ettiğimiz yerlere taşıyamadı. İkinci Dünya
Savaşı’nda fiilen savaşın dışında kalmamıza, savaş sonrası yeniden
yapılanma çalışmalarında aynı muameleyi görmemize yol açtı.” dedi.

İÇ DÜŞMANLAR ADETA TÜRKİYE’NİN SIÇRAMASINA ENGEL OLUYORLARDI

Hem İkinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı ağır
yaptırımlar hem de yetersiz alt yapı sebebiyle neredeyse Türkiye ile
kalkınma hamlesine başlayan ülkelerin zamanla Türkiye’yi geçmesine
seyirci kalındığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunlardan özellikle Güney Kore örneği. Çok çok
önünde olmamıza rağmen Güney Kore, bizi maalesef solladı geçti. Fersah
fersah önümüzde. Darbeler, cuntalar, muhtıralar, koalisyonlar, siyasi ve
diplomatik gerilimler gibi pek çok sebep ekonominin üzerine gerektiği
kadar güçlü bir şekilde eğilmemize mani oldu. İşin dorusu bu süreçte
yaşadığımız pek çok olumsuz hadisenin gerisinde ülkemizin siyasi ve
ekonomik gelişmesini engellemek olduğu da açık bir gerçektir. Yani iç
düşmanlar adeta Türkiye’nin sıçramasına, Türkiye’nin gelişmesine engel
oluyorlardı. Türkiye’yi sürekli kendi iç meseleleri ile boğuşan,
enerjisini kendi içinde tüketen bir ülke olarak tutmak için her dönemde
farklı araçlar devreye sokuldu.

Ülkemize çok ağır ekonomik, siyasi ve insani
bedelleri olan bu sürecin Cumhuriyetin ilk yıllarındaki bu hamlelerin
dışında üç istisnası vardır. Birincisi Demokrat Parti’nin ve onun şehit
lideri Adnan Menderes’in başlattığı büyük siyasi ve ekonomik dönüşümdür.
Türkiye bu dönemde sadece özgürlüklerle değil, büyük bir kalkınma
heyecanıyla tanışmıştır. Sonu darağacında biten hamlenin ardından
ülkemiz yıllarca yine iç mücadelelerine odaklanmıştır. Tabii ki rahmetli
Menderes’in bu hamlesinin önüne geçenler dışarıda olmaktan öte maalesef
içimizden.

İkinci büyük çıkış, rahmetli Turgut Özal’ın
başbakanlığı ile birlikte yaşanmıştır. Dünyadaki gelişmeleri çok iyi
okuyan Özal, Türkiye’yi yeni ekonomik trendlere ve kalkınma modellerine
hazırlamak için gerçekten büyük gayret sarf etmiştir. Maalesef onun
siyasi ve insani ömrü de bu hamleyi tamamlamaya yetmemiştir. Tabii çok
farklı bir ölüm, üzerinde şaibelerin olduğu bir ölüm, bunun içeriden
dışarıdan soru işaretlerinin çok olduğu bir ölüm.

Türkiye üçüncü ekonomik ve kalkınma hamlesini, 2003
yılından itibaren AK Parti ile birlikte yaşamıştır. Yaklaşık 17 yıldır
devam eden bu süreç, elbette dikensiz gül bahçesi misali sorunsuz,
sıkıntısız geçmemiştir. Ancak her ne olursa olsun Türkiye’nin
demokraside ve ekonomide belirlediğimiz hedeflere yürüme iradesi
hamdolsun kırılamamıştır. Bu dönemde, göreve başladığımızdan itibaren
yani kişi başına milli gelirin 3 bin 400 dolardan çıkıp 11 bin dolara
kadar tırmandığı bir dönemi yakaladık.” 

DÜN ELİNİ AÇAN BİR ORDUYA SAHİPTİK

İhracatın 36 milyar dolardan 170 milyara çıktığını
anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar bu dönemin sıçrayışıdır. Tüm
bunların yanında savunma sanayinde Türkiye, bugün yerli ve milli olarak
ihtiyacının yüzde 70’ini karşılar hale geldi. Bunu karşılarken
ihracatımız, savunma sanayinde 2,5 milyar dolara yükselmiş vaziyette.
Yani dün elini açan bir orduya sahiptik, şimdi kendimiz üretiyoruz,
şimdi göğsümüzü gere gere adımları atıyoruz.” dedi.

Erdoğan, Türkiye’nin alternatifleri çoğaltan ve
alternatifleri çoğaltırken de dünya ile masada oturan “tek düze değil,
kimden daha uygun şartlarda alıyorsa ondan alırım anlayışını geliştiren”
bir ülke konumuna geldiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bugüne kadar Amerika ile masada otururken şimdi
Rusya ile oturuyoruz, belki yarın Çin ile de otururuz. Derdimiz
alternatifleri çoğaltmak, alternatifleri çoğaltacağız ki birbirimize
yetelim. Bir de sadece pazar değil, ortak üretime girmek suretiyle bizim
bu ülkelerle adım atmamız şart. Benim bu dostlara sürdüğüm ilk şart,
her zaman ortak üretim yapabilecek miyiz. Eğer ortak üretim
yapamayacaksak o zaman kusura bakmayın, çünkü biz yıllarca pazar olduk
onlar ise tüccar oldu, üretici oldu. Şimdi bu noktada oturup
konuştuğumuzda tabii denilen noktaya geldiler.”

Alt yapıda Cumhuriyet tarihinde görülmemiş adımlar atıldığını, 6 bin
100 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğuna 17 yılda 20 bin kilometrenin
üzerinde ilave ettiklerini vurgulayan Erdoğan, yüksek hızlı trenin de
artık Türkiye’de olduğunu ve ramazanda Sivas’a geleceğini ifade etti. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak
lafla olmuyor, icraatla oluyor. Onun için Sivas Kongresi’nin ruhunu iyi
okuyabilirsek, Erzurum Kongresi’nin ruhunu iyi okuyabilirsek bu
adımları atmakta ne kadar geç kaldığımızı daha iyi anlarız. Bunlar bize
yeterli mi? Yetmez, daha ileri gideceğiz.” diye konuştu. 

İtalyanlarla Atak helikopterlerini Türkiye’de ürettiklerini
hatırlatan Erdoğan, bu helikopterlerin her yönüyle çok güçlü olduğunu
ifade etti. 

Çekya Başbakanı Andrej Babis’i dün konuk ettiğini anımsatan Erdoğan,
Babis’in, Çekya’nın eski bir başbakanının “Ben barıştan yanayım.”
diyerek benzer yatırımlara engel olduğunu aktardığını ifade etti.

Babis’in, “Bu ne biçim anlayış, adam elinde bombayla saldıracak, sen
de diyeceksin ki ‘ben barıştan yanayım’, bütün savunma sanayini
kapatacaksın.” dediğini ve o yıllarda ülkesinin bu konuda sayılı
ülkelerden bir tanesi olduğunu söylediğini belirten Erdoğan, sözlerini
şöyle sürdürdü:

“Şimdi her şey iyi güzel de birilerinin elinde nükleer başlıklı füze
var, bir tane iki tane değil… Ama benim elimde nükleer başlıklı füze
olmasın! Ben bunu kabul etmiyorum. Şu anda dünyada gelişmiş ülkeler
içinde neredeyse nükleer başlıklı füzesi olmayan ülke yok, hepsinde var.
Hatta isim vermeyeceğim, bir tanesi şu anda cumhurbaşkanı değil,
ziyarete gittiğimde bana, ‘Bize böyle böyle diyorlar benim elimde şu
anda 7 bin 500 kadar nükleer başlıklı var ama Rusya’nın Amerika’nın
elinde 12 bin 500, 15 bin nükleer başlıklı füze var, ben de yapacağım.’
dedi. Hale bakın, onlar nerede, neyin yarışını yapıyor, bize de ‘sakın
ha sen yapma’ diyorlar. Yanıbaşımızda İsrail var mı? Var.  Bütün her
şeyiyle onunla korkutuyor.

S-400 olayı oldu kıyamet kopardılar ‘almayacaksın’. Niye almayacağız?
Adı üzerinde S-400 nedir? Savunma sistemi, taarruz değil, yani bize
savunma sistemini bile almayı engelliyorlar. Aldık ve inşallah nisanda
tamamen bitiyor. Ve ben Sayın Trump’a şunu da söyledim sen de bize
Patriot ver, senden de Patriot alalım. ‘Doğru mu söylüyorsun?’ dedi,
‘Evet doğru söylüyorum ama şartlar aynı olacak.’ dedim, yani Rusya’dan
hangi şartlarda aldıysak senden de aynı şartlarla olursa alırız.” 

ALTERNATİFİNİZ OLMADIĞI ZAMAN BELİNİZİ KIRARLAR

ABD Başkanı Donald Trump ile 5 gün önce telefon görüşmesi
gerçekleştirdiklerini, Birleşmiş Milletler vesilesiyle tekrar bir araya
geleceklerini belirten Erdoğan, bu konuları tekrar görüşeceklerini
belirtti.

Erdoğan, “Çünkü alternatifiniz olmadığı zaman belinizi kırarlar bu
işin hiç lamı cimi yok. Onun için çok çalışacağız, hem mali noktada
güçlü olacağız hem de bütün bu alt yapıları oluşturacağız.” diye
konuştu. 

Başbakanlığının ilk yıllarında dönemin ABD Başkanı George Bush’a,
Türkiye’nin insansız hava aracı konusunda talebinin olumsuz
karşılandığını söylediğini anlatan Erdoğan, bunun üzerine Bush’un
yetkililere konuyu sorduğunu ve “Hiç olmazsa 48 saat olacak şekilde
vereceksiniz.” dediğini aktardı. 

KÖTÜ KOMŞULAR BİZİ EV SAHİBİ YAPTI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Bakın şimdi kötü komşular bizi ev sahibi yaptı. Şimdi biz insansız
hava aracını üretiyoruz, silahlısını da üretiyor muyuz? Onu da
üretiyoruz. Şimdi onun da bir üst kademesini şöyle bir iki ay içinde
inşallah onu da üretiyoruz. Şimdi bize 48 saatliğine filan değil en az
27-28 saat havada kalabilen, şimdi onun daha ilerisi havada kalabilen
hamdolsun bu insansız hava araçlarını benim vatandaşım üretti. Üretmekle
de kalmadılar ihracatına da başladılar, mesele bu.”

AKILLI BOMBAMIZ VAR, KENDİMİZ ÜRETİYORUZ

Eski ABD Başkanı Barack Obama’dan da terörle mücadele için akıllı
bomba talebinde bulunduklarını anlatan Erdoğan, “Vermediler, ‘Kongre’ye
soralım ondan sonra bu işi çözmeye çalışalım.’ dedi. Obama’nın ömrü
yetmedi, o gitti. Sayın Trump’a sordum ondan da bir şey çıkmadı. Ama bu
arada akıllı bombayı biz yaptık, şu anda bizim akıllı bombamız var,
kendimiz üretiyoruz. Bunlar durup dururken olmadı, azmedeceksin, kararlı
olacaksın, güçlü ekonomi, güçlü devlet, bunu yakalayacaksın.”
değerlendirmesinde bulundu.

AK Parti döneminde başlayan büyük ekonomi hamlesinin zirve
noktasının, küresel finans krizinin 2009 yılındaki etkileri bir kenara
bırakılırsa, 2013-2014 yılları olduğunu belirten Erdoğan, bu
dönemde büyümede yüzde 11’lere kadar varan oranlara ulaştıklarını, milli
gelirin 950 milyar dolarlara kadar çıktığını söyledi.

Erdoğan, bu dönemde inşaattan otomotive, ihracattan turizme, döviz
rezervlerinden kamu borçlanma faizlerine ve enflasyona kadar her alanda
çok güzel bir tabloyla karşı karşıya olduklarını, göreve geldiklerinde
Türkiye’nin IMF’ye borcunun 23,5 milyar dolar olduğunu, 2013 Mayıs’ta
IMF’ye borcu sıfırladıklarını hatırlattı.

Yine aynı dönemlerde 27,5 milyar dolar Merkez Bankasının döviz
rezervi bulunduğunu, şimdi 100 milyar doları aştıklarını dile getiren
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlığı döneminde bir ara 136 milyar dolara
kadar döviz rezervini çıkardıklarını ancak yine orayı yakalayacaklarını
aktardı.

Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Benim faize alerjim var, yüksek faize karşıyım. Bunda iyi bir
noktaya gelmiştik. Çünkü yüzde 63’te almıştık faizi ve 4,2’ye kadar
düştük. O zaman enflasyon da 7,6’ydı. Maalesef bu Gezi olayları
vesaireyle beraber dışarıdan çok ciddi bir çelme takıldı ve sıkıntı
yaşadık. Bütün bunlarla beraber şu anda yeniden faizde düşüş başladı.
Faizdeki düşüşle beraber enflasyonun düşüşü, biliyorsunuz son olarak
15,1’e kadar düştü. Şimdi politika faizi daha da düşecek. Buna
inanıyorum. Çünkü yeni Merkez Bankası yönetimi bu konuda anlayışı ortaya
koydu.”

Erdoğan, faizin doğru orantılı olması hasebiyle enflasyonu da aşağıya doğru etkileyeceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Bütün bunlarla beraber tabii ki bizim güçlenme sürecimiz de artarak
devam edecektir. Bu konudaki adımlar, Türkiye’nin 2020 yılını çok iyi
karşıladığının alametidir. Bizler, şu anda finans yönetiminde çok daha
başarılı ülke konumundayız. Finans yönetimindeki bu başarı bizi
ekonomide çok daha güçlü hale getirmektedir. Üç şeyi çok önemserim.
Bunlardan birisi insan yönetimidir, birisi bilgi yönetimidir, birisi de
finans yönetimidir. Bu üç şeyi başardığınız zaman başarı gelir. Şu anda
bu adımlar üzerindeki çalışmalarımız kararlı bir şekilde devam ediyor.”

İSTANBUL-İZMİR ARASI 3 SAATE İNDİ

“Olmaz böyle şey.” denilen birçok şeyleri yaptıklarını
belirten Erdoğan, “Sadece İstanbul’da 3. Köprü’yü yaptık. Onu
engellemeye çalıştılar. Kimlerin engellemeye çalışacağını zaten anlayın.
Benim söylememe gerek yok. Denizden geldiler oralarda gösteriler
yaptılar. Marmara’yı yaparken yine engellemeye çalıştılar. Boğaz’ın
altından Marmaray’ı yaptık. Avrasya Tüneli’ni yaptık, aynı şeyleri
yaptılar.” ifadelerini kullandı.

Şu anda Asya-Avrupa yakasını birbirine bağlayan 3. Boğaz Köprüsü,
Marmaray ve Avrasya Tüneli’nin İstanbul’un en büyük zenginlikleri
olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul-İzmir arasında 426
kilometre yol yaptıklarını, iki şehrin arasının 3 saat-3 saat 15
dakikaya indiğini söyledi.

Bunun kıymetini bilenlerin de bilmeyenlerin de olduğunu
kaydeden Erdoğan, “Önemli değil, at denize balık bilmezse Halik bilir.”
ifadesini kullandı.

Erdoğan, şehir hastanelerinin bir devrim olduğunu, dünyada şehir hastanelerinin limitinde hastane bulunmadığını söyledi.

Şimdi hedeflerinin oralardaki doktor kadrolarını daha da artırmak
olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Böylece şehir hastanelerinde
vatandaşların oradaki tedavilerinin onlara verdiği güven, devletine olan
bağlılığını şüphesiz ki artırmaya başladı. Güvenlikte, yargıda,
enerjide, sporda… Dün akşam bir sayı farkla baskette Amerika’ya
yenildik. O da Amerika seyahati öncesi bizi biraz üzdü.” diye konuştu.

YEPYENİ BİR DÖNEMİN PERDELERİ ARALANIYOR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunmada, çalışma hayatında, sosyal
güvenlikte, sosyal yardımlarda, şehircilikte, çevrede, tarımda,
uluslararası ilişkilerde yepyeni bir dönemin perdelerinin aralandığına
işaret ederek, şunları kaydetti:

“Ülkemizi 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline
getirme yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Tabii hiçbir akılcı ve
tutarlı temeli olmayan hadiselerle bu dönemde karşılaşmaya başladık.
Gezi parkını söyledim. 3-5 ağaç bahanesiyle ülkemizin büyükşehirlerinin
ana caddelerini, meydanlarını işgal eden, kaos peşinde koşan bir kesim
çıktı ortaya. Bu süreci önce belki gerçekten çevreci hassasiyetle
başlatılmış bir gelişim diye bakarak, suhuletle karşıladık. Sonra gerçek
niyeti görünce devlet olmanın gereğini yerine getirip, milletimizin de
desteğiyle sokakları bu vandallardan temizledik. Ardından 17/25
Aralık’ta FETÖ ihanet çetesinin emniyet ve yargı teşkilatları içindeki
mensupları aracılığıyla yürüttüğü ilk darbe girişimine maruz kaldık. Bu
kumpasın amacının şahsım başta olmak üzere siyasetten ekonomiye kadar bu
ülkeye faydalı işler yapan kim varsa herkesin kollarına kelepçe takıp,
hükümete el koymak olduğunu gördük. Milletimizle birlikte gereken
tedbirleri hemen alıp, bu hain teşebbüsü akamete uğrattık.”

Son 6 yıldır her seçimin bir devri sabık, bir intikam, bir örtülü
darbe, bir eskiye dönüş vesilesi haline getirme kampanyalarının
yürütüldüğünü belirten Erdoğan, şunları söyledi:

“Hatta 15 Temmuz gibi tarihimizin en büyük ihanetine rağmen bu
yöndeki çabalardan vazgeçilmedi. Darbecileri aklamak, darbe girişimini
sıradan hale getirmek, ülkemize yapılan ihaneti örtmek, milletimizin
kahramanlığını görmezden gelmek için akla hayale sığmayacak yollara
başvuruldu. Sınırlarımıza kadar dayanan terör örgütlerine karşı
yürüttüğümüz mücadeleyi önemsizleştirmek için her türlü yol denendi.”

Erdoğan, bölücü terör örgütünün güdümündeki siyasi oluşumlarla kapalı
kapılar ardında ittifaklar kurulduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle
sürdürdü:

“Bu bölücü terör örgütünde bayrak var mı? Ezan var mı? Vatan var mı?
Böyle bir şey yok. Ama bunlarla el ele dirsek dirseğe ülkemizi bölme,
parçalama gayreti içine girildi. Bunu da hukuk adına yaptılar. Hukuk
devleti sınırları içerisinde yürüten, adalet dairesinden asla ayrılmayan
Türkiye’nin bu onurlu duruşu dahi tenkit konusu yapıldı. Bu süreçte kim
nereye savrulursa savrulsun. Hamdolsun milletimiz darbeciler karşısında
da ekonomik tetikçiler karşısında da sapasağlam durmuştur.”

MİLLETİMİZİN DİRAYETLİ DURUŞU SAYESİNDE SENARYOLAR YIRTILDI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin dirayetli ve kararlı duruşu sayesinde
nice senaryoların yırtılıp atıldığını, nice tuzakların bozulduğunu ve
nice hesapların boşa çıktığının altını çizdi.

Son olarak yaklaşık bir yıl önce bu dönemde kur-faiz-enflasyon
üçgeninde yeni bir saldırıya maruz kalındığını hatırlatan Erdoğan,
şunları kaydetti:

“Öncelikle sistemin içinde böyle bir sorunla karşılaşmamıza sebep
olan açıkları kapattık. Ardından da ekonomiyi yeniden önce dengeye
getirecek, akabinde de yeniden 2023 hedeflerimize odaklayacak bir
programı devreye soktuk. Döviz kurunun nispeten stabil hale gelmesi,
faizlerdeki düşüş, enflasyondaki gerileme, ihracattaki ve turizmdeki
hele hele bugün malum ihracattaki açıklamalar da yapıldı. Gayet iyi bir
konumdayız.”

Turizmde de ciddi manada turist akışının olduğunu ifade eden Erdoğan,
bu yıl 52 milyon turistin geleceğini ve bu rakamın Cumhuriyet tarihinin
en büyük rakamı olduğunu bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, turistlerin artık eşantiyon rakamlarla
gelmediğini, parasını veren turistin Türkiye’ye geldiğini dile
getirerek, “Şu anda Rusya birinci sırada. Almanya ikinci sırada. Avrupa
bunun dışında sıralara girmiş vaziyette. Artık Çin’den de turist akışı
başladı.” dedi.

BÜYÜME ORANINA KİLİTLENECEĞİZ

Ekonomideki gelişmeleri de değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Enflasyonda 10 puanlık düşüş olurken, faizde, ticari kredilerde 8
puan, konut kredilerinde 13 puan, ihtiyaç kredilerinde 10 puan gerileme
yaşandı. Bu yılın ikinci çeyreğinde, ilk çeyreğine göre yüzde 1,2
oranında bir büyüme oranı yakaladık. Fakat 2020 ile ilgili ben bir
büyüme oranı veriyorum. Ona kilitleneceğiz. O da büyüme oranını bir defa
kesinlikle inşallah yüzde 5 olarak planlayacak ve bunun üzerinde
oynayacağız.”

Bu yılın ikinci yarısında çok daha güçlü büyüme oranları beklendiğini
dile getiren Erdoğan, “Ve bu 2020’nin alt yapısını oluşturacak.
İhracattaki artış devam ederken, ithalattaki köpüğü azalttık. Ve 17
yıldır ilk defa cari fazla veren işlemler dengesine kavuştuk.” şeklinde
konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yılın 8 ayındaki ihracatın da 117,2 milyar
dolarla rekor kırdığına dikkati çekerek, “İhracatın ithalatı karşılama
oranı, burası da önemli, yüzde 85,6’yı buldu. Böylece ekonomimizin en
büyük sorunu olarak gösterilen cari açık meselesini çözme yolunda önemli
mesafe katetmiş olduk. Yaşadığımız her tecrübe Türkiye’nin önünde
kurulan tuzakların karşı taraf açısından maliyetini yükseltiyor ve
başarı şansını azaltıyor.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Türkiye ekonomisinin dinamik piyasa yapısı ve küresel
sisteme entegrasyon gücü ile önümüzdeki dönemin en gözde yükselen
ekonomisi haline geldiğinin altını çizerek, bu gelişmelerin ardından
Türkiye’ye yönelik hamle niyeti taşıyanların bir değil, 10 değil, en az
100 kez düşünmek ve ondan sonra adım atmak zorunda kalacağını vurguladı.

TÜRKİYE’NİN ÜRETİM ÜSLERİ ARASINDA ÖN SIRALARA ÇIKMA FIRSATI VAR

Türkiye’nin ekonomide geldiği yerin önemine işaret eden Erdoğan,
ancak hala Türkiye’nin gerçek potansiyeline ulaşamadığının da bir gerçek
olduğunu vurguladı. 

Erdoğan, uzunca bir süredir dünyanın üretim devi olan bölgelerin,
hızla eskisi kadar cazip olmaktan çıktığını anlatarak, şunları
kaydetti: 

“İşçilikten hammaddeye, siyasi ve ekonomik güvene kadar pek çok
hususta Asya ile ilgili kafalar karışıktır. Bu durum, Avrupa ve Orta
Doğu başta olmak üzere önemli tüketim merkezlerinin hemen dibindeki
Türkiye’ye dünyanın üretim üsleri arasında ön sıralara çıkma fırsatı
veriyor. Hem kendi firmalarımızı hem de küresel sermaye kuruluşlarını bu
fırsatı değerlendirmeye davet ediyoruz.

Özellikle ileri teknoloji noktasında Türkiye adımlarını atmıştır,
atmaya devam edecektir. Yetişmiş ve genç insan gücümüz, sanayi ve
teknolojide hiç de küçümsenemeyecek düzeye gelmiş olan alt yapımız,
avantajlı lojistik ve destek hizmetlerimiz Türkiye’nin cazibesini
artırıyor. Ülkemize karşı siyasi önyargıyla hareket eden kimi Avrupa ve
Ortadoğu ülkeleri dahi kendilerine sunacağımız ekonomik imkanlara bigane
kalmayacaklardır.”

ÇOK ÖNEMLİ TALEPLER VE SOMUT ADIMLARLA KARŞILAŞIYORUZ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde bu yönde çok önemli taleplerle ve
somut adımlarla karşılaştıklarına işaret ederek, şu değerlendirmelerde
bulundu:

“Geçmişte ülkemizi sadece bölgesel irtibat noktası olarak gören ve
kullanan küresel pek çok kuruluş, artık tasarımdan üretime kadar her
alan burada kök salmaya başlamıştır. Bu süreçte ülkemiz de boş durmuyor.
Suriye ve Irak’ta yürüttüğümüz operasyonlarla sınırlarımızın
güvenliğini sağlamlaştırıyoruz. Doğu Akdeniz’de milletimizin hakkını
korumak için güçlü bir duruş sergiliyoruz. Sivas’ta olduğu gibi
ülkemizin 81 vilayetini tamamıyla ekonomide şaha kaldırmanın
peşindeyiz.”

İş adamlarıyla yeni pazarlar bulmak, yeni ilişkiler kurmak için dünyanın dört bir yanını dolaştıklarını, hem Türk girişimcilere hem de Türkiye’ye gelen küresel yatırımcılara her türlü desteği verdiklerini anlatan Erdoğan, “İnşallah ekonomimizin toparlanma sürecini 2019’da bitirecek, önümüzdeki yıldan itibaren kaldığımız yerden büyüme hamlemizi başlatacağız.” şeklinde konuştu.

(Kaynak: AK Parti Genel Merkezi)