CUMHURBAŞKANIMIZ ERDOĞAN’DAN ÜNİVERSİTELERİMİZ İÇİN ÖNEMLİ DEĞERLENDİRMELER

“Her yerde olduğu gibi üniversitede de iyi bir yönetici, 4 yılda kurumunu çeyrek asır ileriye taşıyabilir. Bu şekilde gerçekte takdire şayan sıçramalar gerçekleştiren üniversitelerimiz olduğunu da biliyorum. Ancak bazı üniversitelerimiz hala kendilerinden beklediğimiz yere ulaşamamış durumda. Rektörlerimizden özellikle üniversitelerle şehri bütünleştirme konusunda çok daha fazla gayret göstermelerini bekliyorum. Önümüzdeki dönemde rektör atamalarımızın kriterlerini çok daha yükseğe çıkartacağımızı ve adayları akademik ve idari bakımdan çok sıkı bir inceleme sürecinden geçireceğimizi de belirtmek istiyorum.” 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 18 Eylül 2019 Çarşamba günü Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Töreni’nde bir konuşma yaptı.

Konuşmasına 2019-2020 akademik yılının hayırlara vesile olmasını dileyerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni akademik yılda hocalara ve öğrencilere başarı temennisinde bulundu. 

Bireysel ve kurumsal başarı ödüllerine layık görülen bilim insanları
ve üniversiteleri de tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, en büyük
adaletsizliğin eğitim öğretim hayatındaki adaletsizlik olduğunu
belirterek, bu adaletsizliğin telafisinin çok zor olduğunu kaydetti.

Erdoğan, bunun için göreve geldikleri günden beri öncelikle eğitim
öğretim konusunda mümkün olan en iyi imkanları sağlamanın gayreti içinde
olduklarını vurguladı.

Niyazi Mısri’nin “Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş,
burhan aradım aslıma aslım bana burhan imiş.” mısralarını
paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz de dertlerimize dermanı kendi içimizde aradık. Öncelikle 12
yıllık zorunlu eğitimi 4+4+4 sistemine dönüştürerek çocuklarımızın ve
ailelerimizin tercih seçeneklerini genişlettik. Buna ilave olarak okul
öncesi eğitimi hızla yaygınlaştırıyoruz. Üniversiteye girişteki katsayı
adaletsizliklerini ortadan kaldırarak her öğrencimizin yarışa aynı
şartlarda başlamasını sağladık. Milletimizin talebi doğrultusunda
Kur’an-ı Kerim ve siyer-i nebi derslerinin tüm ortaokullarda seçmeli
olarak alınabilmesini temin ettik. Yükseköğrenim dahil eğitim öğretim
bütçesini 10 milyar lira civarında aldık ve bu rakamı içerisinde
bulunduğumuz yıl itibarıyla 161 milyar liranın üzerine çıkardık. 16 kat.

Derslik sayımızı 309 bin ilaveyle 577 bine yaklaştırdık. Öğretmen
sayımızı 632 bin ilaveyle 937 binin üzerine yükselttik. Tüm
okullarımızdaki toplam sayısı 3 bini bile bulmayan spor salonu sayısını
10 bin 500’e yaklaştırdık. Yine tüm okullarımızdaki laboratuvar sayısı
22 binin altındayken bugün bu sayı 54 bini buldu. Hiçbir ayrım
gözetmeksizin tüm öğrencilerimizin ders kitaplarını ücretsiz veriyoruz.
Bir dönem evlatları kıyafetlerinden dolayı okula alınmayan,
üniversitelerinin kapılarında ikna odaları kurulan Türkiye’den bugünkü
demokratik, özgür ve bilim odaklı eğitim öğretim yapısına geldik.”

“Hayatın kendisi gibi dinamik bir süreç”

Ülkenin yönetim sistemini değiştirirken en çok hassasiyet
gösterdikleri alanlardan birinin de eğitim ve öğretim olduğuna
değinen Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulan Eğitim ve Öğretim
Politikaları Kurulunun bu anlayışın bir ifadesi olduğunu bildirdi.

Elbette bütün sorunların, sıkıntıların bitmediğini, hayatın kendisi
gibi eğitim öğretim alanının da dinamik bir süreç olduğuna işaret
eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Dünyadaki gelişmelere, ülkemizin ihtiyaçlarına, milletimizin
taleplerine göre okul öncesinden üniversiteye kadar eğitim öğretimin tüm
aşamalarında tedrici bir değişim şart. Önemli olan bu değişimi konunun
tüm taraflarının katılımı, katkısı ve kararıyla gerçekleştirebilmektir.
Ama ülkemizin eğitim öğretim alanında katettiği mesafeyi görmeden ve
kabul etmeden diğer konulara doğru şekilde odaklanamayız. Bunun için
eğitim, öğretim meselesi önümüzdeki dönemde de önceliklerimiz arasında
ilk sırada yer almaya devam edecektir. Akademisyenlerimizden,
öğretmenlerimizden resmi ve özel eğitim öğretim kurumları
yöneticilerimizden başlayarak velilerimiz ve öğrencilerimiz dahil bu
konuda söyleyecek sözü olan herkese gönlümüz ve kulağımız açıktır.
Nerede olursa olsun ilmi aramayı emreden bir medeniyetin mensupları
olarak ancak bu şekilde hedeflerimize ulaşabileceğimize inanıyorum.” 

Türkiye’nin yüksek öğrenim alanında da özellikle son 17 yılda çok
büyük bir başarıya imza attığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”
Üniversite sayısının 76’dan 207’ye, öğretim elemanı sayısının 70 binden
168 bine, öğrenci sayısının 1,6 milyondan 8 milyona yükselmiş olması bu
başarının en bariz ifadesidir.” dedi.

Almanya’da yükseköğrenim çağındaki öğrenci sayısının 3 milyon
olduğunu hatırlatan Erdoğan, “Bizde 8 milyon. Almanya’nın nüfusu bizim
nüfusumuzla hemen hemen aynı. Sayın Şansölye bunu öğrenince ‘Ben bunu
bilmiyordum’ dedi. Nitelik noktasında aşmamız gereken şüphesiz ki bir
mesafe var ama dikkat edin öğretim üyelerimizin de sayısını da sürekli
artırıyoruz. Şimdi bizim arzumuz öğrencimizin niteliğini artırırken
şüphesiz ki hocalarımızın da niteliğinin artması ve evlatlarına,
öğrencilerine de o denli sahip çıkması gerekir ki biz hem hocalarımızla
hem de öğrencilerimizle ayrıca iftihar edelim. Bu adımı atabilir miyiz
atarız. Bu millet bunu da başarır.” diye konuştu.

“İlk öğretimden itibaren tüm eğitim öğretim sisteminin adeta bir huni
biçiminde yükseköğrenime doğru aktığı bir iklimde Türkiye’nin bilim
kalitesini düşünebilmesi mümkün değil.” diyen Erdoğan, öncelikle bu
çarpık sistemi değiştirerek, neredeyse isteyen her lise mezunu gencin
yükseköğrenime devam edebileceği bir alt yapı kurduklarını kaydetti.

Kendi lise çağında, üniversiteye girmedeki oranın onda bir olduğunu
şimdi neredeyse tamamının üniversiteye girebildiğini
vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Şimdi birileri şunu diyor, ‘Girecek de ne olacak?’ Çok şey olacak.
Allah’ın izniyle bu 8 milyon üniversiteli diyorum ya, işte bu 8 milyon
üniversiteli işi tam manasıyla kavradığı zaman… ‘Efendim işte işsizlik
var’, olabilir, her üniversiteyi bitirdiği zaman iş sahibi olacak diye
de bir şey yok. Bunu dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız. Ama bir de
kendisi bunu ne yapacak, üretecek. Bir de bu var. Bu imkanlarda ülke
geliştikçe zaten zeminini hazırlamış olacak. Her türlü yatırımda,
istihdamda, ne olacak, yatırım istihdamla iç içe bunu da birbiriyle
teşvik edecek.”

Yaklaşık 13 yıl önce Türkiye’deki her şehre üniversite kurma kararı
aldıklarında bazı kişilerin kendilerini kıyasıya eleştirdiğini
anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kişilerin Ardahan, Bilecik, Rize,
Burdur, Hakkari ve Karabük’te üniversite olamayacağını söylediklerini
belirtti. 

Fakir fukara ve garip gurebanın Hakkari’den çocuğunu İstanbul’a,
Ankara’ya göndermesinin ve böyle bir imkanı yakalamasının mümkün olup
olmadığını soran Erdoğan, “Biz ne yaptık, evladını İstanbul’a göndermeyi
değil, üniversiteyi Hakkari’ye getirmek suretiyle müesseseleri, fiziki
imkanları yavrularımızın ayağına getirmiş olduk. Böylece ilim tedris
etme noktasında imkanlar ailelerimizin ayağına gelmiş oldu.” dedi. 

Bunun aynı zamanda maliyeti de yoğunluğu itibarıyla düşürdüğünü
vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan dolayıdır ki bakıyorsunuz
şimdi Güneydoğu’da birçok ilimizde başarı oranı yükseldi. İlk sıralara
giren öğrencilerimiz olmaya başladı mı, oldu. Şimdi Şırnak’tan ilk
derecede bakıyorsunuz öğrenci çıkabiliyor. Demek ki imkanlar
hazırlanırsa Şırnak’tan da, Iğdır’dan da Muş’tan da Hakkari’den de
çıkar. Ankara’sı, İstanbul’u, İzmir’i ile yarış edebilen
öğrencilerimizi, buralardan da çıkardığımızı görmek bize ayrıca bir
mutluluk veriyor. Bu evlatlarımızın, bu noktadaki kabiliyetinin,
özellikle gayretleri ile nereye ulaşabileceğinin en güzel ifadesidir.”
değerlendirmesinde bulundu. 

“Bazı üniversitelerimiz hâlâ beklediğimiz yere ulaşamamış”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm rektörlere ve özellikle yeni kurulan
üniversitelerin rektörlerine üstlendikleri görevin ağırlığını
hatırlatarak, şöyle devam etti:

“Her yerde olduğu gibi üniversitede de iyi bir yönetici, 4 yılda
kurumunu çeyrek asır ileriye taşıyabilir. Bu şekilde gerçekte takdire
şayan sıçramalar gerçekleştiren üniversitelerimiz olduğunu da biliyorum.
Ancak bazı üniversitelerimiz hala kendilerinden beklediğimiz yere
ulaşamamış durumda. Rektörlerimizden özellikle üniversitelerle şehri
bütünleştirme konusunda çok daha fazla gayret göstermelerini bekliyorum.
Önümüzdeki dönemde rektör atamalarımızın kriterlerini çok daha yükseğe
çıkartacağımızı ve adayları akademik ve idari bakımdan çok sıkı bir
inceleme sürecinden geçireceğimizi de belirtmek istiyorum.” 

Erdoğan, üniversiteleri yaygınlaştırılırken öğrencilerin barınma ve
geçinme sorunlarını da unutmadıklarına işaret ederek, yurtların yatak
kapasitesini 677 bine çıkarttıklarını ve bunu önümüzdeki yıllarda 865
bine kadar yükselteceklerini söyledi.

Öğrencilerin, evlerde yüksek kiralarla oturmasının da bir maliyet
analizi gerektirdiğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan dolayı da
bu maliyetleri düşürmenin gayreti içerisinde olacaklarını dile getirdi.

“Yurtlardaki eğitim-öğretim noktasında kalitenin daha yüksek olduğuna
inanıyorum.” diyen Erdoğan, kendisinin de öğrenciyken yurt hayatını
yaşadığını hatırlattı. 

Kendisinin üniversite çağında değil, İmam Hatip’te öğrenci iken yurda
girdiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Oranın bize kazandırdıklarını
her yönüyle çok iyi biliyorum. Üniversitelerimizde de bunun çok çok
isabetli olduğuna inanıyorum. Nitekim az önce verdiğim rakamlarda bunun
en açık ifadesi.” dedi.

“Harç verildiği zaman kıyamet koparanlar şimdi nerede”

Öğrencilere verilen kredi ve burs desteklerine ilişkin de bilgi veren Erdoğan, şöyle konuştu:

“Kredi veya burs olarak lisans öğrencilerimize aylık biliyorsunuz 500
lira ödüyoruz. Şimdi yeni bir zam daha gelecek. Yüksek lisans
öğrencilerimize bin lira, doktora öğrencilerimize  bin 500 lira
veriyoruz. Bu imkandan faydalanan öğrenci sayısı 1 milyon 613 bindir. 
Harç filan var mı? Kaldırdık mı, kaldırdık. Harç verildiği zaman kıyamet
koparanlar acaba şimdi nerede? Şimdi ortada yoklar. Ama biz devlet
olarak milletimize karşı olan o görevi de yerine getirdik. Üstelik
Türkiye attığımız tüm bu tarihi adımlara rağmen, nüfusa göre, üniversite
sayısı bakımından hala oldukça mütevazi bir yerde bulunuyor.

Uluslararası öğrenci sayımızın her geçen yıl artıyor olması
Türkiye’nin bu alanda da küresel bir marka olma yolunda ilerlediğine
işaret ediyor. Uluslararası öğrenci sayımız 15 bindi, şimdi 170 bine
ulaştı. Aramızda öğrencileri görüyorum uluslararası. Bu da tabii
Türkiye’nin bu noktada dünyaya nasıl açıldığının en güzel ispatı.
Türkiye bursları yanında, kendi imkanlarıyla çeşitli üniversitelerimize
gelen öğrenci sayısındaki bu büyük yükseliş, ülkemizin yüksek
öğrenimdeki cazibesinin artığını da gösteriyor. Beklentimiz, ülkemizin
nitelikli yabancı öğretim elemanları için de cazip hale gelmesi, bir
başka ifade ile beyin göçünün çekim merkezlerinden biri durumuna
dönüşmesidir.”

“Verimlilik esasına dayalı bir eylem planını da hazırlamalıyız”

Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Kurulunca her yıl yeniden
belirlenen Türkiye’nin bilim hayatının 100 öncelikli alanına yönelik
doktoralı insan kaynağı yetiştirilmesi projesinde 4 bin öğrenciye
ulaşıldığı bilgisini paylaşarak, yeni kalkınma planında bu projeyi daha
da geliştirme ve genişletme kararı aldıklarına dikkati çekti.

Yükseköğrenim alanını, yenilikçi bir anlayışla sürekli daha da
ileriye götürmek için hep birlikte çalışmaya devam edeceklerinin altını
çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bilimsel araştırma projelerimizin ülkemizin ihtiyaçları ve hedefleri
ile uyumlu şekilde yürütülmesini Yükseköğrenim Kurulumuz nezdinde
koordine etmeliyiz. Üniversitelerimizin araştırma altyapılarına mükerrer
yatırımlar yaparak, kaynak israfına gitmelerinin önüne geçmek için de
hemen bir envanter çıkarmalı, verimlilik esasına dayalı bir eylem
planını da hazırlamalıyız. Vakıf üniversitelerimizin üzerlerine giderek,
daha çok yapışan ticari kurum algısının önüne geçmek için bilimsel
araştırmalara daha çok yönelmelerini özellikle sağlamalıyız. Bilhassa
kalite odaklı gelişme için.”

Bu üniversitelerin adlarının “vakıf” olduğunu ancak vakıf olmaktan
çıkıp, tamamen ticari çalıştıklarını belirten Erdoğan, “Vakıf dediğimiz
zaman farklı şeyler anlıyoruz. Öğrencisinin cebinden ne çıkacak o değil,
tam aksine vakıfta, ecdat nasıl tanımlıyor; ‘Cebi hümayunundan ödemek
suretiyle’ diyor. Şimdi de bizim vakıf üniversitelerinin patronları,
kendi cebi hümayunlarından değil, orayı doldurmak için gayret ediyorlar.
Buna bakmamız lazım.” ifadelerini kullandı. 

Tepeden tırnağa tüm kurumların misyonlarını ve işleyişlerini yeniden
gözden geçirmeleri gerektiğini anlatan Recep Tayyip Erdoğan, “Bu
kapsamda şu ana kadar 160 üniversitemiz, Yükseköğretim Kalite Kurulu
tarafından değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Gerçekten önemli bir işleve
sahip olduğuna inandığım Yükseköğretim Kalite Kurulumuzun yapısını
güçlendirmeli ve özellikle bağımsızlığını tahkim etmeliyiz.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada, yükseköğrenimde başarının
yolunun üniversite olmanın genel niteliklerini muhafaza ederek belirli
alanlarda ihtisaslaşmadan, uzmanlaşmadan ve markalaşmadan geçtiğini
vurguladı. 

Her üniversitenin her alanda ve aynı standartta eğitim öğretim
veremeyeceği dikkate alındığında bu durumun kaçınılmaz olduğuna işaret
eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üniversitelerimizi ihtisaslaşma yolunda ne
kadar cesaretlendirirsek buralara tahsis ettiğimiz kaynakların o derece
verimli ve etkin değerlendirileceğini düşünüyorum. Araştırma
üniversiteleri ve bölgesel kalkınma odaklı üniversiteler gibi
girişimleri bu doğrultuda atılmış önemli adımlar olarak görüyorum.” diye
konuştu.

Erdoğan, halen 10 ihtisas üniversitesi, 11 araştırma üniversitesi ve 5
de aday araştırma üniversitesi ile yürütülen çalışmaların bir an önce
hedefine ulaşması temennisinde bulundu.

“Birikim ve beceri sahibi yapacak yöntemler geliştirmeliyiz” 

Türkiye’de eğitim öğretim imkanlarının genişlemesi, özellikle
üniversite mezunlarının sayısının artmasının yeni bir durumu da
beraberinde getirdiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam
etti:

“Yetişmiş insan gücümüzün sınırlı sayıda olduğu dönemlerde diploma
ile ehliyet aşağı yukarı eş anlamlıydı. Ama tüm evlatlarımızın artık bu
imkana sahip olduğu günümüzde diploma tek başına bir anlam ifade
etmiyor. Geçmişin ‘ne iş olsa yaparım’ istihzası ile bugünkü ‘diplomalı
ama işe yaramaz’ dokundurması aynı anlayışın ürünüdür.

Bilim elbette uzun soluklu ve sabırlı bir çalışma gerektirir
ama üniversiteye giden her öğrencimiz bilim adamı olamayacağına göre
bunların reel dünyada daha etkin karşılık bulmasını sağlamanın yollarını
aramak durumundayız. Bu bakımdan gençlerimizi sadece diploma değil aynı
zamanda birikim ve beceri sahibi yapacak yöntemler geliştirmeliyiz.” 

“OSB’lerde açılan meslek yüksekokulları önemli bir adım” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin üretken, rekabetçi ve istikrarlı
bir istihdam piyasasına kavuşmasını en az bu alandaki sayısal başarılar
kadar önemli gördüğünün altını çizdi. 

Bu çerçevede mesleki eğitimin yeniden ele alınması ve gençler için
cazip hale getirilmesinin şart olduğunu belirten Erdoğan, “Organize
Sanayi Bölgelerinde açılan meslek yüksekokulları bu çerçevede önemli
birer adımdır. Meslek liseleri ve diğer meslek yüksekokulları için de
benzer yöntemler geliştirilmelidir. Aynı şekilde mühendislik ve fen
bilimleri öğrencilerinin de eğitim öğretim hayatlarını sektörle yakın
ilişki içinde sürdürebilecekleri yollar bulunmalıdır.” dedi. 

Erdoğan, özellikle gençlerin yoğun ilgi gösterdiği, kariyer uzmanlığı
olarak ifade edilen alanlardaki yeterlilik sınavlarında çıtanın giderek
yükseldiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hem kamuda hem özel sektörde açılan pozisyonlar için yapılan
tanımlarda diploma sadece bir faktör haline gelmiştir. Bu tür işleri
ancak yabancı dilden birikime ve beceriye kadar pek çok ilave
şartın karşılanmasıyla ulaşılabilmektedir. Üniversitelerimizdeki
ihtisaslaşma bu ihtiyacın bir kısmını karşılayabilir ancak asıl yapmamız
gereken eğitim öğretim sistemimizi belki de okul öncesinden başlayarak
bir bütün olarak bu yönde değiştirmek olmalıdır.

Biz çocuklarımızın, gençlerimizin, milletimizin her bir ferdinin
zekasına, kabiliyetine, çalışkanlığına, üretkenliğine, azmine
güveniyoruz. Yapmamız gereken bu büyük potansiyeli eğitim öğretim
yoluyla hem bireylerimizin hem milletimizin hem devletimizin hayrına
neticelere vesile olacak şekilde eğitmek, yönlendirmektir. İnşallah hep
birlikte bu meseleleri çok daha fazla konuşacak, tartışacak ve
hedeflerimize uygun şekilde başarıya ulaştıracağız.” 

“Suriye’deki krizin çözümü konusunda çok önemli kararlar aldık” 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eğitim, sağlık, adalet,
ulaştırma, enerji gibi temel hizmet alanlarında Cumhuriyet tarihinin en
büyük yatırımlarını, atılımlarını gerçekleştirirken Türkiye’nin bekasını
ilgilendiren kritik konularda önemli mesafeler kat ettiklerini anlattı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İran Cumhurbaşkanı Hasan
Ruhani ile Astana platformunun 5. zirvesini Ankara’da
gerçekleştirdiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ankara
Zirvesi’nde yaptığımız ikili ve üçlü görüşmelerde Suriye’deki insani
ve siyasi krizin çözümü konusunda çok önemli kararlar aldık. Zirvenin en
önemli kazanımlarından biri siyasi sürece yeni bir dinamizm
kazandıracak olan Anayasa Komitesi üyelerinin onaylanmasıdır. Böylece
komitenin oluşumundaki tüm pürüzler giderilmiştir. Bir diğer husus ise
büyük bir göç dalgası potansiyelini de içinde barındıran İdlib’deki
sıkıntılı durumun en azından bir parça rahatlamasını sağlayacak görüş
birliğine varılmış olmasıdır.” değerlendirmesinde bulundu. 

“Laf ola beri gele yok, icraat bekliyoruz” 

“Suriye topraklarının dörtte birinden fazlasını işgal eden Fırat’ın
doğusundaki bölücü terör örgütüyle ilgili endişelerimizin muhataplarımız
tarafından da önemli ölçüde paylaşıldığını gördük.”
diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu durum Amerika ile yürüttüğümüz güvenli
bölge çalışmalarının bir an önce sonuçlanmasını özellikle güçlendirdi.
Zirve sırasında ve sonrasında yaptığımız açıklamalarda ifade ettiğimiz
gibi iki hafta içinde buradan bir sonuç çıkmazsa kendi hareket
planlarımızı devreye sokacağız. Avrupa ülkelerinden hem İdlib hem
Fırat’ın doğusu konusunda çok daha güçlü bir destek bekliyoruz. Artık
laf bizi doyurmuyor. Laf ola beri gele yok, icraat bekliyoruz.”
ifadesini kullandı.

“2 ile 3 milyon arasında sığınmacıyı iskan edebiliriz” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 milyon 600 bin mülteciyi Türkiye’de
ağırladıklarını belirterek, “Dünyada bunun benzeri yok. Öyleyse Batı da
bunun benzerini yapması lazım. Şayet İdlib’de sükuneti hızla sağlamazsak
bu bölgede yaşayan 4 milyon insanın yükünü kaldıramayacağımızı açıkça
söylüyoruz. Fırat’ın doğusunu güvenli hale getirmek suretiyle buraya
güvenli bölgenin derinliğine bağlı olarak 2 ile 3 milyon arasında halen
ülkemizde ve Avrupa’da yaşayan Suriyeli sığınmacıyı iskan edebiliriz.”
diye konuştu.

Her iki hususun Türkiye kadar Avrupa’yı da yakından ilgilendirdiğine işaret eden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Türkiye’nin mücadelesine verilen desteğin samimiyeti ve boyutu bu
sorunların çözümüne veya derinleşmesine yol açacaktır. Biz kendi
sınır güvenliğimizi garantiye alma yanında özellikle Suriye’nin toprak
bütünlüğü ve siyasi birliği temelinde bir çözüm için samimi çaba
göstermekten asla vazgeçmedik. Buna karşılık bölgede etkinlik gösteren
her ülkenin aynı tavır içinde olmadığı da bir gerçektir. Ülkemizin
yaklaşımı böylesine insani ve çözüm odaklıyken hala önümüze külfet
paylaşımından terör örgütlerine dirsek temaslarına kadar her konuda
engeller çıkartılmasını kabul edemeyiz. Önümüzdeki aylarda yaşanacak
gelişmeler, Suriye krizinin suhuletle mi çözüleceği, yoksa derinleşeceği
mi hususunda belirleyici olacaktır.” 

2019-2020 akademik yılının hocalara ve öğrencilere hayırlı olması temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak hem kendi güvenliğimiz hem de Suriyeli kardeşlerimizin geleceği için ilkeli ve aktif tutumumuzu sonuna kadar devam ettirmekte kararlıyız. Yürüttüğümüz bu tarihi mücadelede kamuoyumuzun tüm kesimleri gibi akademi dünyamızdan da destek bekliyoruz.” şeklinde konuştu. 

(Kaynak: Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı)

Kaynak Link: https://www.iletisim.gov.tr/turkce/haberler/detay/cumhurbaskani-erdogan-avrupa-ulkelerinden-hem-idlib-hem-firatin-dogusu-konusunda-cok-daha-guclu-destek-bekliyoruz