CUMHURBAŞKANIMIZIN “YAŞAM TARZI” KONUSUNDAKİ DÜŞÜNCELERİNE TAM DESTEK VERİYORUZ

4 Ocak 2017 Çarşamba günü Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanımız Erdoğan, konuşmasının bir bölümünü “Hayat Biçimleri” konusuna ayırdı. Cumhurbaşkanımızın; “YAŞAM TARZI” konusunda söyledikleri şöyledir: * Bölücü terör örgütüne, FETÖ, DEAŞ gibi örgütlere fiili, yazılı, sözlü destek verenlere olduğu gibi, mezhep ayrımcılığı veya hayat tarzı üzerinden milletin bir kesimini istiskal etmeye çalışanlara da aynı muamele […]

4 Ocak 2017 Çarşamba günü Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanımız Erdoğan, konuşmasının bir bölümünü “Hayat Biçimleri” konusuna ayırdı.

Cumhurbaşkanımızın; “YAŞAM TARZI” konusunda söyledikleri şöyledir:

* Bölücü terör örgütüne, FETÖ, DEAŞ gibi örgütlere fiili, yazılı, sözlü destek verenlere olduğu gibi, mezhep ayrımcılığı veya hayat tarzı üzerinden milletin bir kesimini istiskal etmeye çalışanlara da aynı muamele yapılacaktır. Terör saldırıları arasında bir fark yoktur.

* En iğrenç istismar, Ortaköy saldırısında olduğu gibi ölü bedenler üzerinden yapılmaya çalışılan istismardır.

* Bir kez daha söylüyorum, Türkiye’de kimsenin hayat biçimi sistematik bir tehdit altında değildir, buna asla müsaade etmeyiz. Buna 14 yıllık iktidarımız döneminde fırsat vermedik, aksini iddia eden varsa somut örnekleriyle bunu ortaya koymak mecburiyetindedir.

* Yaptığım her işin, attığım her adımın, ağzımdan çıkan her sözün kamuoyunun gözü önünde cereyan ettiği bu uzun sorumluluk dönemimde, hayat tarzı baskısı altında kalan tek bir kişi var mıdır, ben bunu hepinize sormak isterim.

* Acaba bu ülkede kim ‘ben şu şekilde yaşamak istiyordum da yaşayamadım, şöyle giyinmek istiyordum da giyinemedim’ diyen var mı?

* Bütün bunlar ortadayken bakıyorsunuz birileri, sosyal medyayı kullanıyor, birileri Facebook’tan birileri gazetelerinde köşelerinde hâlâ utanmadan sıkılmadan bunları yazabiliyorlar.

* Bu yalanı, bu iftirayı, bu istismarı yapanların kendileri en başta olmak üzere, kimin yediğine, içtiğine, giydiğine, gezdiğine, aldığına, sattığına karışılmıştır?

* Herkes gibi ben de tasvip etmediğim görüntüleri, ifadeleri eleştirmişimdir. Bunları da, bireysel ifade özgürlüğümün sınırları dâhilinde söylemişimdir.

* Ama asla temsil ettiğim kamu gücünü kullanarak, kimsenin hayat tarzına müdahale sayılabilecek bir yola başvurmadım, bu yönde bir uygulamaya asla tevessül etmedim. Kurucusu olduğum siyasi partinin de bu yönde bir girişimi, adımı hiçbir zaman olmamıştır.

* Zira 14 yıl önce bu yola bu kararlılıkla çıktık, bu anlayışla çıktık ve bu anlayışla da bu süreç devam ediyor. Bugün de, Cumhurbaşkanı olarak böyle bir yola başvurduğuma dair en küçük bir örnek gösterilemez.

* Hayatı, Türkiye’yi, bir kesimin diğerleri üzerinde tahakküm kurduğu bir ülke hâline getirmek isteyenlere karşı mücadeleyle geçmiş şahsımdan, farklı bir davranış bekleyenler, daha çok beklerler.

* Dünyadaki ve ülkemizdeki herkesin aynı hayat biçimine sahip olma mecburiyeti yoktur.

* Bununla birlikte, hayat biçimlerine saygı anlayışı tek yönlü değildir, karşılıklıdır.

* Ezan okunmasına tahammül edemeyenlerin müezzinin üzerine yürümesi ne kadar yanlışsa, namaz kılmayana karşı zor kullanılması da aynı derecede yanlıştır.

* Geçmişte örtülü olduğu için okullara alınmayan kız çocuklarımıza yapılanlara nasıl rıza göstermemişsek, bugün aksi yönde bir davranış sergilenmesi hâlinde aynı tavrı ortaya koyarız.

* Çoğunluğun azınlığına tahakkümüne karşı olduğumuz gibi, azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesine de karşı olduğumuzu açıkça ifade etmek isterim. Ama tüm bu hassasiyetleri hep birlikte ve herkes için göstermeliyiz. Her birimiz kendi mahallemizi savunurken, diğer tarafta olanlara ‘oh olsun’ mantığıyla yaklaşırsak, arzu ettiğimiz toplumsal huzur ve barışı tesis edemeyiz.”

* Bu toprakların ve üzerinde yaşayanların yıllardır ayakta kalabilmesinin sırrı, tüm farklılıklarının üzerinde ortak bir vatan ve millet bilinci inşa edebilmesi, müşterek bir gelecek tasavvuru oluşturabilmesidir

* Bu ülke ve bu devlet, hem ekmeğini yiyip, hem de kendisine ihanet edenleri sırtında taşımak mecburiyetinde bırakılamaz

* Vatandaşlarımdan şu gerçeği de unutmamalarını istiyorum. Türkiye, bir hukuk devletidir. Ülkemizde hesap sormayı yaptırıma dönüştürebilecek tek merci de hukuktur, devletin ilgili kurumlarıdır. Kimsenin sokağa çıkıp da bu işi kendi başına yapma hakkı yoktur. Tüm kesimleri bu konuda dikkatli olmaya, hukuka riayet etmeye davet ediyorum.

* Türkiye’de hayat biçimi yüzünden en çok saldırıya maruz kalmış siyasetçinin kendisi olduğunu, hakkında denmedik şey bırakılmadığını, eşine ve çocuklarına saldırıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu durum karşısında yasal haklarını kullanmanın dışında bir yola başvurmadığını belirtti.

* Bazı şeyleri elle düzeltmek mümkün değilse, dilimizle, eğer bu da mümkün değilse, kalbimizle buğz ederek mücadelemizi yürüteceğiz. Dikkat ederseniz burada meşru olmayan yöntemleri kullanmak, hele hele şiddete başvurmak kesinlikle yoktur.

 

Exit mobile version