DEM Parti’nin Densiz Raporu

AV.Ali Haydar Dereli – 19.12.2025 DEM Parti’nin çözüm sürecine ilişkin raporu, 10 Aralık 2025’te Meclis’teki ilgili komisyona sunuldu. Rapor, Türk’lüğü kaldıran, özerklik isteyen, terörü meşrulaştıran içeriğiyle; çözüm üretmekten ziyade,  hukuku zorlayan, devleti suçlu ilan eden ve siyaseti terör örgütünün taleplerine göre şekillendirmeye çalışan bir yaklaşımın ürünüdür. Bu yönüyle metin, bir barış belgesi değil; devletle ve […]

AV.Ali Haydar Dereli – 19.12.2025

DEM Parti’nin çözüm sürecine ilişkin raporu, 10 Aralık 2025’te Meclis’teki ilgili komisyona sunuldu. Rapor, Türk’lüğü kaldıran, özerklik isteyen, terörü meşrulaştıran içeriğiyle; çözüm üretmekten ziyade,  hukuku zorlayan, devleti suçlu ilan eden ve siyaseti terör örgütünün taleplerine göre şekillendirmeye çalışan bir yaklaşımın ürünüdür. Bu yönüyle metin, bir barış belgesi değil; devletle ve hukuk düzeniyle hesaplaşma girişiminde bulunulan bir ihanet belgesidir.

Rapor, ilk bakışta barış, demokrasi ve hukuk gibi evrensel kavramlarla süslenmiştir. Ancak satır aralarına inildiğinde gerçek niyet açıkça görülmektedir. Barıştan anlaşılan, terörün ve teröristin aklanmasıdır. Demokrasiden anlaşılan, özerklik dayatmasıdır. Hukuktan anlaşılan ise suçu yok saymak ve suçluyu kurtarmaktır. Bu anlayış, çözüm değil; Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal temellerini aşındırma girişimidir.

Metnin en sorunlu yönlerinden biri, devlet ile terörist yapı arasında hukuki ve ahlaki bir eşitleme yapılmasıdır. Oysa hukuk devleti açısından bu yaklaşım kabul edilemez. Devlet, eleştirilebilir ve denetlenebilir bir kamu otoritesidir; silahlı bir terör örgütü ise hukuken suçtur. Bu ayrımı bilinçli biçimde bulanıklaştırmak, barış üretmez; meşruiyet kayması yaratır.

Raporda yer alan “PKK mensupları için suç işleyen–işlemeyen ayrımı yapılmamalı” önerisi, ceza hukukunun temel ilkelerine açık bir saldırıdır. Ceza hukukunda şahsi sorumluluk esastır. Suç varsa ceza vardır, suç yoksa beraat. Bu ilkeyi yok sayan her yaklaşım, barışı değil cezasızlığı savunur. Cezasızlık ise toplumsal onarım sağlamaz; aksine yeni adaletsizlikler üretir. Bu raporda mağdurlar yoktur, şehit aileleri yoktur, toplumun adalet duygusu yoktur.

“Barış Yasası” ve “Demokratik Entegrasyon” başlıkları altında sunulan öneriler ise bilinçli biçimde muğlâk tutulmuştur. Çünkü içerik netleştiğinde ortaya çıkan tablo, üniter devlet yapısını tartışmaya açan ve egemenlik yetkilerini pazarlık konusu hâline getiren ideolojik bir tasarımdır. Anayasa’nın “değiştirilemez” dediği ilkeler, doğrudan değil ama sistematik biçimde hedef alınmaktadır. Bu, hukuki bir çözüm arayışı değil; bölücü bir siyasal projedir.

Raporda teröristbaşına biçilen rol ise başlı başına bir hukuk ve siyaset faciasıdır. Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü bir kişinin “çözümün ana aktörü” olarak sunulması, yargı kararlarının fiilen tartışmaya açılması anlamına gelir. Hukuk devletinde barış; mahkûmlar üzerinden değil, kurumlar, yasalar ve demokratik mekanizmalar üzerinden inşa edilir. Bu tercih, süreci güçlendirmek yerine daha baştan sakatlamaktadır.

Siyasal açıdan bakıldığında raporun en zayıf yönü, toplumsal mutabakatı tamamen dışlamasıdır. Metin, Türkiye toplumunun tamamını kapsayan bir barış dili kurmamaktadır. Aksine, belli bir siyasi hattın taleplerini “genel çözüm” gibi dayatmaktadır. Güvenlik kaygıları küçümsenmekte, terörle mücadelede ödenen bedeller yok sayılmaktadır. Bu yaklaşım barışı değil, kutuplaşmayı derinleştirir.

Daha da önemlisi, raporda demokrasi söylemi ile şiddet geçmişi arasında açık ve net bir kopuş bulunmamaktadır. Demokrasi, silahların gölgesinde var olamaz. Şiddetle arasına koşulsuz mesafe koymayan hiçbir metin kamuoyunda güven üretmez. Bu netlik yoksa, “çözüm” çağrıları samimi değil; taktik olarak algılanır.

Sonuç olarak bu rapor bir barış belgesi değil; devleti ve hukuku hedef alan siyasal bir dayatma metnidir. Hukuku askıya alarak, adaleti erteleyerek, toplumsal hassasiyetleri yok sayarak barış olmaz. Barış; netlik, adalet ve hukuk ister. Bu rapor ise bunların hiçbirini sunmamaktadır.

Türk Milleti bu densiz raporla bir kez daha görmüştür ki; devletimiz ne kadar uğraşsa da, terörden beslenenlerle, eli kanlı teröristlerle “Terörsüz Türkiye” hedefine ulaşılamaz. 
Bu hedefi milletimizin feraseti, devletimizin azim ve kararlılığı sağlayacaktır.

Hainler istemese bile…

Exit mobile version