Mustafa Akdemir
Bir insan hatasını görüp, kabul ederse pişman olma ve ondan kurtulma şansını yakalar. Ancak hatasını görmezse ne pişman olma ne de hatasından vazgeçme şansını yakalayamayacaktır. Hal böyle olunca yanlış yapmaya devam edecektir ki bu da o yanlışa bağlı sonuçların tekrarlanmasına sebep olabilecektir.
Bu kural sadece beşeri ilişkilerde geçerli değildir. Çevreyle ve diğer canlılarla olan ilişkilerimizde de geçerlidir. Arının kovanına yanlışlıkla elini sokan bir adam arıların ona saldırmasından ders almayıp tekrar sokarsa arılar yine saldıracaktır.
Deprem bölgesine gereğinden fazla katlı ve çürük bina yapan insan da bundan ders almayıp aynı şekilde davranmaya devam ederse aynı yıkıcı sonuçla eninde sonunda yine karşılaşacaktır. Deprem demişken, hiç şüphesiz yerin-göğün dizgini Allah’ın (cc) elindedir ve depremleri de yapan O’dur. Çünkü bir şey yaratılmadan onunla ilgili olacak olan her şey yazılmıştır. Sadece zamanını bekler. Fay hatlarının kırılması (teknik boyut) bize sadece Allah’ın (cc) depremleri nasıl yaptığını açıklar. Ama niye yaptığını asla bilemeyiz. Her şeyi görüp gözeten, ezeli ilmiyle ve sonsuz kudretiyle bütün ipuçlarını bir araya getirip yüzyılların birikmiş hesabını toptan ve 30 saniyede görür. Mesela, volkan patlaması da bir doğal afettir ve çok gerekli ve faydalıdır yer küremiz için. Çünkü o patlamayla merkezde sıkışan ateş/enerji dışa çıkar ve dünya rahatlar. Volkan patlamasa belki de dünya patlayacak. Volkan patlaması çok faydalı iken insanın hemen onun yanı başında olması ve alevlerin altında kalması kötüdür. Kim bilir, belki depremin de nice hikmetleri vardır ama insanların kendi hataları yüzünden bundan bu kadar çok zarar görmesi kötüdür.
Peki, insanların hatası sadece maddi midir, yani yanlış yere ev yapmak, fazla katlı yapmak veya eksik malzeme kullanmak mıdır? İşin manevi boyutunu unutmayalım: Biz aciz kullar bile birisi koyduğumuz kuralı bilerek ve bize nispet ederek birkaç kez çiğnese gazaba gelir ve cezalandırırız. Devletlerin de kanunları ve bu kanunlara uymayanlar için hapishaneleri vardır. Peki, Adil (adaletle iş gören), Hakim (hikmetle iş yapan), Müntakim (intikam alan), Cebbar (emir ve yasaklarını kullarına yaptırmaya gücü yeten), Kahhar (daima galip gelen), Kadir ( her şeye gücü yeten) Allah (cc), kullarının emirlerine uymayıp isyan etmesi durumunda onları cezalandırması şanının ve saltanatının gereği değil midir? Cezayı ister ahirete bırakır ister bu dünyada verir. Geçmiş peygamberlerin kavimlerinin başlarına gelenleri hatırlayınız.
İşte biz kullar deprem ve benzeri afetlerden hem maddi hem manevi dersimizi almayıp aynı hata ve günahları işlemeye devam edersek, aynı afetlerin tekrar gelmesine de sebep olmaya devam ederiz. Depremle ilgili olarak yazılan ve konuşulanlara baktığımızda fay hatlarına ve maddi hatalara dikkat çekiliyor. Tabi maddi hata deyince de iş, inşaatı yapan veya izin verenle sınırlı kalıyor. Buda toplum olarak her birimizin kendini hesaba çekmesine engel oluyor. Çünkü hata sadece belli çevrelere yükleniyor. İşte bu da hatamızı görmemize ve o hatadan nedamet edip kendimizi düzeltmemize engel oluyor. Depremzedelerin canlarını zor kurtararak gittikleri diğer illerimizde kiraların ikiye ve bölgeye yakın illerde beşe katlanması bence ders almadığımızın ve kendimizi sorgulamadığımızın göstergesi. 2 hafta önce 50 bin TL olan konteynır fiyatlarının şimdi 130 bin TL ye çıkması da normal değil. Daha sayabileceğimiz bir sürü şey var. Aklımızı başımıza alıp hatalarımızdan dönmezsek hırsla ve aç gözlülükle kazandıklarımızla beraber bir sürü canımızı da kaybetme ihtimalimiz var.
Allah bize merhamet etsin.