DEPREMLERDEKİ İLAHİ İKAZIN BOYUTU NASIL ANLAŞILMALI?

Belki de ilk kez bu İzmir depreminde  çok katlı binalar milletin gözü önünde çocukların, kadınların, yaşlıların ve nice canlıların üzerine böyle tarifi imkansız acılar bırakarak büyük gürültülerle yıkıldı. Sokaktaki insanlar, 8-9 katlı dev yapıların bir kaç saniyede yerle bir olurken orda yaşayan ve dışarı çıkamayan insanların çığlıklarına , feryatlarına şahit oldular ve ne yazıkki hiç […]

Belki de ilk kez bu İzmir depreminde  çok katlı binalar milletin gözü önünde çocukların, kadınların, yaşlıların ve nice canlıların üzerine böyle tarifi imkansız acılar bırakarak büyük gürültülerle yıkıldı. Sokaktaki insanlar, 8-9 katlı dev yapıların bir kaç saniyede yerle bir olurken orda yaşayan ve dışarı çıkamayan insanların çığlıklarına , feryatlarına şahit oldular ve ne yazıkki hiç birisinin elinden acı duymaktan başka bir şey gelmedi. Bir düşünsenize 9 katlı devasa bir bina bizim üzerimize çöküyor, ve bizim dua etmekten başka bir şeyimiz yok. Orda can veren , üç beş gün küçük bir yaşam boşluğunda bekleyip sonra kurtarılan kadın çocuk ve yaşlı ve ez cümle insanların çektiği acıları düşünsenize..  

Ne yazıktır ki; her deprem sonrası bu olaylardan ders çıkarmak, daha güçlü tebdirler almak, sağlam ve depreme dayanıklı yapılar yapmak konusunda az da olsa bir bilinç gelişse de bunun yanında bu olayı Allah’ın gazabı olarak görüp “deprem ilahi ikazdır” gibi derinlemesine düşünülmeden söylenmiş sözler duymaktayız.

Bunlar; izmir depreminden 2 ay önece Giresun’da meydana gelen sel felaketinde ölenler için ya da sel felaketi için “ilahi ikaz” demezken, deprem için her seferinde böyle diyorlar. Sel felaketinden konu açılsa denecekdir ki: Aşırı yağışlar sonucunda Karadeniz’de fazla eğimli bölgelerde ormanın da tahrip edilmesi sonucu yağan yağmurun sele dönüşü sonucu bu tür felaketler meydana gelir.” Dahası yine denecektir ki: insanlar dere yataklarına ev yaptıkları için sel felaketlerinde bu dere yataklarındaki evler ve içinde yaşayan insanlar tehdit altındadır” Söyledikleri doğrudur ve sel nasılki tabiatta Allah”ın koyduğu kanunlar sonucu aşırı yağmurun sele dönüşmesi ise ve nasıl ki dere yataklarına yapılan evler selden yıkılıp içindeki insanların ölümüne sebep oluyorsa, deprem de bir yer kabuğu kırılması hareketidir ve sadece fay hatlarının olduğu yerlerde meydana gelmektedir. Bu fay hatları:. Dünyanın sadece belli bölgelerinde görülmekte (alp himalaya dağ kuşağı ve asyanın doğusunda kalan büyük okyanus kıyıları) diğer yerlerinde görülmemektedir. Daha yakın bir örnek örnek verecek olursak Asyanın kuzeyinde kalan bölgelerde (sibirya, fiilandiya,estonya.kuzey kazakistan ) deprem riski neredeyse yok gibidir. Peki bu bölgelerde yaşayan insanlar Allah’ın gazabına uğramayacak kadar  İslam ehli, takva sahibi insanlar mıdır? Elbetteki değil. Bu bölgelerde yer kabuğu hareketleri durmuş, kırılma kıvrılma ve çökme süreçleri tamamlanmıştır  sadece..  

Her sohbet ortamında bizim dinimizin “ilim Çin’de de olsa arayınız” emrini tekrar eden kardeşimiz deprem sonrasında neden kendine depremden korunma yollarını sormaz da işi Allaha havale eder anlayabilmiş değiliz. Sağlam ve az katlı binaların yıkılmadığını, zemini sağlam ve depreme dayanıklı evlerin insanların tepesine çökmediği, inşaatta kullanılan malzeme kalitesinin binayı depreme karşı koruduğunu  bizzat gözlerimizle müşahade ettiğimiz bir gerçekken ve bu gerçeği defelarca , defalarca görmüş iken başka şeyler söylemeye ne hacet vardır. Eğer ki illa da bir ikaz arıyorsak ve Yüce yaratıcının bize verdiği ikazları görmek istiyorsak şu   İLAHİ MESAJLARI almamız gerekir.  

Exit mobile version