DÜNYADAN GÖNDERİLEN NAR

Abbasilerin ünlü halifesi Harun Reşid zamanında yaşamış olan
Behlül Dana, dönemin evliyalarındandır.

Zaman zaman aklından zoru olan kimselere has tavırlar
takınır, herkes de bundan dolayı kendisini deli sanırdı. Fakat bunu maksatlı
veya bir amaca yönelik olarak yapardı.

Behlül, daima Harun Reşid’in yanında bulunur, çeşitli
sebepler hasıl ederek onu uyarırdı.

Bir gün Behlül, üstü başı toz toprak içinde, uzun bir yoldan
gelmiş olmanın belirtileri ile Harun Reşid’in huzuruna çıkar. Harun Reşid
sordu.

    – Bu ne hal
Behlül, nereden geliyorsun?

     -Cehennemden
geliyorum ey hükümdar.

     -Ne işin vardı
cehennemde?

     -Ateş lazım oldu da, ateş almaya gittim.

     -Peki, getirdin
mi bari?”

     -Hayır efendim,
getiremedim. Cehennem bekçileriyle görüştüm. Onlar; “Sanıldığı gibi burada ateş
bulunmaz, ateşi herkes dünyadan kendisi getirir.” Dediler.

Yüce Yaratıcı insanı yaratırken, ömür yolunda, kendisine
gerekli olacak olanların tümünü vermiştir. Hayat deryasına dalan insanın,
verilen ve sunulanların arasından tercih yapmak, seçileni kullanmak, verdiği
kararları uygulamak, kişinin kendisine aittir.

Dünya fani bir köprüdür. Geçit yeridir. Tarla hükmündedir.
Ne ekilirse tarlaya, o ürün alınacağından; kişi dünyada, kendisinde var
olanların hangisini gün yüzüne çıkarırsa, köprünün sonunda da onları
bulacaktır. Çünkü, bu yaşamda yapılanlar, diğer aleme aynı zamanda
gönderilenlerdir.

Esas imtihan, doğum-ölüm arasındaki zamandakidir. Yanlışlar
doğruları götürdükten sonra, doğruların fazlalığı ile sonsuz yaşam olan ahiret
üniversitesini kazanmak gerçek muştudur. BU nedenle dünya nikahının mehri madde,
ahiret nikahının mehri ise imandır.

İnanılması gerekenlerin kabulü, yapılması gerekenlerin
yaşamda yerine getirilmesi, çok taneli narların / bunun tam tersi ise alevli
narların / gönderilmesine sebeptir. İman kıvılcımları, tesirli görülerek kabul
edilenlerden daha etkili ve tesirlidir.

 Allah’ın sevgisini
kazanmak için, ekilen tohumların ürünleri çok taneli, bereketli ve kalıcı olur.
“ yaptı desinler” diye ekilirse, ürün bereketsiz, kalıcısızdır. Alevlerin özünü
alıp savurduklarından geriye kalan kül gibidir.

 Kişi her gün, yaşadıklarının
ve eyleme dönüştürdüklerinin değerlendirmesini yapmalıdır. Faydalı olanla
faydasızı ayırmalıdır. Hangisi fazla ise, ona göre yaşam haritasını çizmeli ya
da haritasında düzeltilmesi gerekenleri onarmalıdır. Ki, sonradan nedamet
duymasın.

Nedamet; karanlığın zifiriliğinde, varlığını kanıtlamaya
çalışarak yaşam mücadelesi verenlerin, kavuştuğu ışığın kıymetini
bilmeyişindeki pişmanlıktır. Buzlaşan kalplerin, sevgi ziyasıyla erimesidir.
Karanlıktan beyazlığa kavuşmanın verdiği mutluluğu kaybetmemek için öze verilen
sözdür.

Hepimiz misafir olduğumuzdan, ikram edilen nimetlerin
değerini iyi kavrayarak kıymetini bilmemiz, üzerimizde dolaşan bulutun rahmet
tanelerine ulaşmamıza sebeptir.

 Aynamız hak sırmalı
olsun ki, baktığımızda, kendimizi tanımamıza dostça yardımcı olsun.

Bugün, dünyadan, gönderilmesi gereken yere, taneli nar mı
yoksa alevli nar mı gönderdik?

Hiç düşündük mü?