20 Haziran 2000 tarihli Milliyet gazetesinin manşeti “Tarihi Zafer” şeklindeydi. Çünkü milli takımımız Belçika’ yı 2-0 yenerek tarihinde ilk defa Avrupa Şampiyonası’nda çeyrek finale yükselmişti. Bu zaferi yıllarca konuştuk. Ancak o günlerde Amerika’da gerçekleşen başka bir olay daha yıllar sonra hatırlayacaklarımız arasında kendine yer bulmuştu: Larry Ellison’ ın Yale Üniversitesi mezunlarına yaptığı mezuniyet konuşması.
Biz futboldaki başarımızla övünürken Yale Üniversitesi yönetimi ise sonradan hata olduğunu düşünecekleri bir hamle yaparak o yıllarda dünyanın en zengin ikinci adamı olan Larry Ellison’ı mezuniyet konuşması yapmak üzere okula davet ediyordu. Biz futbolla yatıp kalkıyor, zafer sarhoşluğuyla sıradaki rakibimiz Portekiz’in milli takım kadrosunu inceliyorken Larry Ellison, davet edildiği üniversitede yapacağı konuşmayı hazırlıyordu. Konuşma sırasında yeni mezun olan öğrencilere tam da şöyle diyecekti: “Artık çok geç; aklınızı çok fazla gereksiz bilgi ile doldurdunuz ve kendinizi bilgili sanıyorsunuz.” Kendisi de üniversite terk olan Larry Ellison henüz okula yeni başlamış ve öğrenimine devam eden öğrencilere de dünyanın en zenginleri listesindeki kişilerin tahsil durumlarından örnek vererek okulu bırakmalarını öğütleyecekti.
Yıllardır üniversiteyi terk edip dünyanın en zenginleri arasına giren kişilerin haberlerini okur dururum. Peki, gerçekten de bizi zenginler listesinde olmaktan alıkoyan üniversite mezunu olmamız mı? Yani başka bir deyişle eğitimli olmak zengin olmaya engel mi?
Kısa bir araştırma yapalım. Çok popüler ve en zenginler listesinde sağlam yerleri olan Bill Gates ile Mark Zuckerberg’ in hayatlarını inceleyelim.
Öncelikle Bill Gates’ e bakalım. Bill Gates Harvard üniversitesinde hukuk eğitimi görürken ayrılıp Microsoft’ u kurdu. Ve sonrada devasa bir servete ulaştı. Ancak hikayeyi böyle dinlemek, büyük resmin küçük bir parçası ile yetinmek olurdu. Çünkü Bill Gates aslında bilgisayarlara çok meraklı bir babanın oğludur. Kimsede bilgisayar yokken Bill Gates evinde bilgisayar olan bir çocuk olarak büyümüştür. Yine iyi okullarda okuyan Bill Gates’in öğrenim gördüğü kolejde de dünyanın en iyi bilgisayarları bulunmaktadır. Herkesin okulu kırdığı zamanlar Bill Gates vaktinin çoğunu bu laboratuvarda harcayarak bilgisayarları anlamaya çalışır.
Anlamak ve hayal kurmak Bill Gates’ i başarıya götüren en önemli iki etken oldu. O bilgisayarları anlayabilecek iyi bir eğitim alarak büyüdü ve ardından da daha küçük ve daha kullanışlı bilgisayarların hayalini kurdu. Sonuç ortada.
Bir de Mark Zuckerberg’ e bakalım. O da Harvard Üniversitesinde okurken eğitimini yarıda bıraktı. Facebook ile zengin olan Zuckerberg ilkokuldan liseye kadar hep çok çalışkan bir öğrenci oldu ve çok yüksek akademik puanlar aldı. Ancak başarıları bu kadarla sınırlı değil. Daha 10 yaşındayken bilgisayar sahibi olan Zuckerberg o yıllarda diş hekimi olan babasının iş yerindeki bilgisayarı ile evdeki bilgisayarı arasında bir mesajlaşma uygulaması kurdu. Bu uygulama sayesinde babasının asistanı hastası geldiğinde babasına mesaj yollayıp evden iş yerine gelmesini sağlayabildi. Ayrıca yapay zeka ile de ilgilenen Zuckerberg yaptığı başka bir uygulama ile müzik dinlerken benzer şarkılar öneren bir program yazmıştı. Bilgisayara olan ilgisinden ötürü bir bilgisayar öğretmeninden de ders alan Zuckerberg her ne kadar üniversite eğitimini yarında bırakmış olsa da üniversiteye kadar çok iyi bir eğitim aldı ve çok başarılı bir öğrenim hayatı geçirdi.
Haber kaynakları, her ne kadar üniversite mezunu olmayan zenginlerin reklamını yaparak eğitimin zengin olmaya engel olduğunu bize düşündürtmeye çalışsalar da aslında bu gerçeği yansıtmamaktadır. Sadece incelediğimiz bu iki örnek bile, “iyi bir eğitim, çok çalışmak ve hayal gücü birleşiminin” günümüzün başarı reçetesi olduğunu düşündürtmeye yetmektedir.