Yazımızın başlığı, yıllar önce dilimize doladığımız ve yeri geldiğince de sıkça seslendirdiğimiz bir halk türküsünün ilk dizeleri.. Bu dizeler, bazen halk deyimi olarak kullanıldığında yüklendiği manaya göre daha başka bir değer kazanmaktadır. Açılımı ise şöyle:.
Bir hakkın kullanılması zımnında hak sahiplerinden kimilerine bu hakkın tanınması hata öncelikli hak sahibinin ötelenmesi aşamasında tekerleme biçiminde söylenen bir deyim olarak söylenmektedir.
“Ellere var da bize yok mu?” . Dizelerini, günümüzde gündemden düşmeyen “ Anayasa Halk oylaması (referandum) “ile ilgili olarak Yurt dışındaki sözde demokrat ülkelerin garip tutumları ile ilişkili kılarak bir değerlendirmeye tabi tutacak olursak özetle şunları söylemek mümkün… .
Bize göre “El Kimdir” Derseniz. El cevap : Bir uzvumuzdan söz etmiyoruz. Ülkemizi içerde ve dışarıda söylemleri ve eylemleri ile diz çöktürmeye çalışan herkes “eldir.” Örneğin: C. Dündar. Gibi goşistler… Nedeni ise açık ve net..
Can….dar Almanya’ya, Fransa’ya sığınarak yaşadığı ülkesini şikayette bulunuyor ve ”Türkiye’yi bize dar ediyorlar, bizi kurtarın” yalvarmasında bulunuyor. Bu goşist “el” değil de nedir?
Keza Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu bu tanıma çokça da girmese de O’ da Avrupa ülkelerinde yoldaşları tarafından coşku ile karşılanıp “Hayır” kampanyasını yürütsün diye himaye edilen, kendisine kucak açılan ve konuşmasına izin verilen bir hukukçumuz.
Can …. dara karşı öfkeliyim. Sebebi Büyük Atatürk hakkında küçük düşürücü ifadeler örneğin, ”karanlıktan korkar “ ifadelerini kullandığı için..
Yav!!.. Kocatepe’de, 26 ağustos1922 gecesi açık arazide kaputu altında birkaç dakikalığına kestirmeye çalışan, Mustafa Kemal değil de senin deden miydi? Belge niteliğindeki bu fotoğraf tarihteki yerini almışken böyle bir iftirayı Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu için nasıl söylersin, bire gafil..
Türkiye Barolar Birliği başkanı Prof.Dr.Metin Feyzioğlu, Gümüşhane barosu binasının açılışı için 2014 yılı Gümüşhane’ye gelmişti. Basın toplantısında kendisiyle söyleşide bulunmuştum. Yüz yüze görüşmemiz olmuştu. Hoş sohbet bir yapısı vardı. Ne var ki Hükümete karşı olan tepkisi konuşmasının her satırına yansımıştı. Nitekim bu hırs ile yurtdışındaki “hayırcılarla” işbirliği yapmasını yadsımakla birlikte beklenen bir durum olduğunu da kaydetmeliyim.
Şimdi soruyoruz? Bakan Sayın Fatma Betül Sayan Kaya’ya konuşma izni yokken, Barolar Birliği Başkanı M.Feyzioğlu’na neden var?
Bize göre doğrusu; konuşma hakkı her ikisine de ya tanınmalı, tanınmayacaksa her ikisine de tanınmamalı idi…
Şimdi Almanya’yı bir kalem geçelim. Nazizmin izleri henüz alınlarından silinmedi. Silinmediği de, sokaklarda yaptıkları Türk düşmanlığı protestolardan zaten anlaşılıyor. Milyonlarca Yahudiyi fırınlarda yakan bir anlayışın sahibi olan Almanya, bu gün dahi en üstün ırk, “Almanlardır” diyerek ırkçılığı savunan bir zihniyetin sahibi değiller mi?.
Peki bu Hollanda’ya ne oluyor.?. Dünya İnsanlarının ortak malı olan kuzey denizlerinin kıyılarını doldurarak yapay yurt edindikleri topraklar üzerinde besledikleri sığırlarının sütlerine PİG sütlerini katarak ürettikleri peynirleri, yağları ve yıllardır dondurarak sakladıkları somon balıklarını bundan sonrada Türkiye’ye satacaklarını mı sanıyorlar. Nah satarsınız.. Hollandalı holigan yöneticiler!..Kendinizi nimetten saymayın. Bundan sonra avucunuzla birlikte tabanınızı da yalayacaksınız. Yok öyle şey.
Ne diyor? Holland holiganlar. “Buradaki Türkler bizim vatandaşımız. Sizi Türkiye’deki Türk ler ilgilendirir”. Yani bir bakıma,” Bilmem neyle dağlayıp, bezir yağı ile yağlama” ‘ya çalışıyor.
Yutmaz bu murayiliği (iki yüzlülük) Türk Milleti…
Kuzum Alamanya ve Polonholiganya size ne Türkiye’deki referandumdan. Acıttığı belli. Alaman’ya yı anladık demiştik. Yanı başında hizmete girecek olan Dünyanın üçüncü (İstanbul)hava limanından rahatsız. Yılda 150 milyon yolcunun konup kalkacağı devasa bir havalimanı,.. Milyar Avrolar kaybedecek.. Berlin Hava alanı otomatik olarak bay-Phas edilmiş olacak. Ey Almanya !.. Ne yaparsanız yapın, korkunun ecele faydası olmayacak.
Peki ,Siz neden rahatsızsınız Polonholıganya?. Belli ki sizi de acıtan bir şey var. Dilerim bu acı içinizden ebediyen çıkmaz inşallah..
Niçin? Derseniz . Kanıt ortada. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bir bayan üyesine Evet Propagandası yapacak diye izin verilmeyip her türlü faşizan baskılarla sınırdışı edilmesine karşın, hayır propagandası yapan barolar birliği başkanına izin verilmesi en bariz bir kanıt değil mi?..
Bakanımıza karşı Avrupa ülkelerinde uygulanan bu anti demokratıik acımasız engelleme her Türk vatandaşı tarfından protesto edilmelidir. Nitekim ana muhalefet Partisi başkanı Sayın Kılıçdaroğlu kerhen ya da değil bu yanlış tutumun demokrasi ile bağdaşmadığının kabul edilemez olduğunu yaptığı açıklamalarda dile getirmiştir. Bence alkışlanmaya değer….
Netice itibarı ile EVET ya da Hayır demek yurttaşlarımızın tabii hakkıdır. Siyaseten ya da normal düşünen kişiler olarak aydınlanmak isteyen vatandaşlarımız için yapılan propagandalar normaldir ve böyle algılamak gerekir.
Batılı emperyalist güçlere gelince; Onların bugüne değin Türkiye için hayır rüya görmediği bilinen gerçeklerdendir. Bundan sonrada hatta ebediyen görmeyecekleri de apaçık ortadadır…
Anlaşılan o ki: Avrupa “HAYIR”ı savunuyorsa bizler “EVET” i savunmalıyız..
Niçin ? Derseniz işte kanıtı: Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bir bayan üyesine Evet Propagandası yapacak diye izin verilmeyip her türlü faşizan baskılarla sınırdışı edilmesine karşın, Hayır propagandası yapan barolar birliği başkanına izin verilmesi en bariz bir kanıt değimli?..
Şimdi de gelde deme:
“Ellere var da bize yok mu?”.
Çok lafa ne hacet.. Arif olan az laftan da anlar..