ERDOĞAN’DAN ALLAH BİN KERE RAZI OLSUN
HASAN PİR’İN KÖŞE YAZISI
Bundan 24 yıl önce, 1997’nin 28 Şubat günü devletin en önemli kurulu olan MGK’da alınan kararlarla başlayan ve tarihlere “28 Şubat Post Modern Darbesi” olarak geçen o kâbus günlerini sona erdiren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan Allah razı olsun.
Namazı ile, orucu ile, Kur’anı ile, başörtüsü ile İslamiyet’i yaşayan muhafazakâr insanlarla zulüm seviyesinde mücadeleyi önceleyen ve “bu süreç bin yıl devam edecek” diyenlere inat Allah’ın izni ile bu kâbus dönemi daha on yıl bile olmadan sona ermiş ve millet rahat bir nefes almıştır.
İslamiyet’i yaşayanlarla mücadelenin kararlılığına vurgu yapan “Bu süreç bin yıl devam edecek” diyenlere karşı göğsünü siper ederek inançla, azimle, kararlılıkla ve cesaretle bu süreci sona erdiren Sayın Erdoğan’a biz de duamızda “Allah (c.c) sizden bin kere razı olsun Sayın Cumhurbaşkanım” deme hakkımızı kullanıyoruz.
*****
Demokrasi tarihimizin ilk yüz karası ve utanç tablosu olan 1960 ihtilalini bizim kuşak pek hatırlamaz ama, 12 Eylül 1980 darbesini, 28 Şubat 1997 Post Modern Darbesini ve 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimini çok iyi hatırlar. Çünkü bu kara günleri bizim kuşak bizzat yaşadı.
Geri dönüp baktığımızda, bütün darbe girişimlerinin baş aktörlerinin bugün artık önce millet vicdanında, sonra da kanunlar karşısında mahkûm olduklarını ve tarih sayfalarında kaybolup gittiklerini görmekteyiz. Arkalarından rahmet okuyan bir kişi var mı? Ama arkalarında binlerce masumun bedduası hâlâ devam ediyor. Asıl hesap ise, elbette büyük mahkemede, mahkeme-i kübrada görülecektir… İmanımız budur. Gerisini orada hesap verecek olanlar düşünsün…
*****
Ülkemizin her yerinde olduğu gibi, Gümüşhanemizde de 28 Şubat sürecinde çok değerli Gümüşhaneliler büyük mağduriyetler yaşadılar. Başörtülü öğretmenler başta olmak üzere, memurlar, üniversite öğrencileri büyük zulüm gördüler.
O günün şartlarında Gümüşhane’de de bürokratlar İslami yaşayışlarından dolayı sürüldüler. Hele hele yazdığı bir kitapta din âlimlerinin sözüne yer verdiği gerekçesi ile bir başarılı eğitim bürokratı o dönemin Milli Eğitim Bakanı’nca görevinden alınarak başka bir ile sürüldü.
Gümüşhane’de olan bu olayları o dönemin gazetelerinden okuyarak hafızalar tazelenebilir. Bu dönemin en dikkati çeken olayı ise, 15 Temmuz 2016 da hain darbe girişimine kalkışan FETÖ’nün; o dönem yayın organı olan Zaman gazetesinde, Gümüşhane’de İslam’ı yaşayanlara karşı yapılan bu sürgün, görevden alma vb. gibi olayların hiçbirine yer verilmemesi ve haber yapılmamasıydı. 28 Şubat döneminde hiçbir FETÖCÜ’nün de zarar görmemesi işin diğer bir ilginç yanıdır.
İslamî bir görüntü ile palazlanıp büyüyen FETÖ’nün gazetesinde, İslam’ı yaşanlara karşı yapılan 28 Şubat zulümlerin yer almaması bu örgütün zaten gizli yüzünü ve 28 Şubatçılarla kol kola olduklarını göstermiş oluyordu.
Gümüşhane’de 28 Şubat’ın en acı tablolarından biri de, o süreç içinde Hükümet binasının ikinci katında bulunan mescidin kapatılıp, halı ve perdelerinin hükümet binasının kömürlerle dolu kalorifer kazan katına indirilmesi olmuştur.
28 Şubat sürecinde, zulümlerin beyni olan “Batı Çalışma Grubu” nun yanı sıra bu grubu destekleyen, o günkü iktidar ortağı Demokratik Sol Parti de bu zulmün en baş ortaklarından biri olmuştur. Bu durumu zaten aziz milletimiz çok iyi bilmektedir. Ama, asıl insanı üzen ise, muhafazakar görünen bazı korkak, ürkek ve dirayetsiz insanların 28 Şubatçı kesime şirin görünmek adına o gün takındıkları tavırlardır.
Güya kendilerini kurtarmak için, Kur’an okuyan, namaz kılan, türban takanları Batı Çalışma Grubunun Gümüşhane görevlilerine haber verenler mi dersiniz, okullarda İslam’ı yaşayan öğrencilerin avına çıkıp göz dağı verenler mi dersiniz…. Ne derseniz deyin… Ama bunlar maalesef oldu…
28 Şubat sürecinde Gümüşhane’de de şahit olduğumuz “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” misali bu ürkek ve korkak muhafazakar kesimin hali, Büyük Alim Bediüzzaman Hazretleri’nin Münazarat adlı eserinde söylediği şu önemli cümleyle ne kadar da örtüşüyor: “İnkılâb-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden (korkan) adamın, dinde hissesi, beytü’l-ankebut (örümcek yuvası) gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur; taklittir, onu telâşa düşürttürür…”
*****
Bunlar aklımıza geldiğinde Sayın Erdoğan’ı bir kez daha saygı ile tebrik ediyorum. Aldığı kararlarla yıllardır ezilen, kendi vatanında ikinci sınıf insan muamelesi gören muhafazakâr insanlara sahip çıktı. Onları yalnız bırakmadı. Çekinerek, korkarak değil, şerefle İslam’ı yaşamanın, başörtüsü takmanın önünü açtı.
Son yirmi yılda ülkemizi her türlü vesayetten kurtarmak için canla başla çalışan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen ve sevenlere şunu hatırlatarak yazıma son vermek istiyorum. Sayın Erdoğan bu millet için çok önemli bir şanstır. Sakın ola ki sudan bahanelerle Erdoğan’ı yalnız bırakmayın. Ülkemizin geleceği, İslam âleminin geleceği ve masum dünyanın geleceği için Sayın Erdoğan’a bundan sonra daha çok destek vereceğiz. Onun yanında yer alacağız inşallah.
Güzel günler dileğiyle.