FEZA – HAN - GÜMÜŞHANE'DEN HABER - Yerel Haber SitesiGÜMÜŞHANE'DEN HABER – Yerel Haber Sitesi

20 Nisan 2024 / Kuruluş: 15 ŞUBAT 2012

FEZA – HAN

Giriş Tarihi: 16 Şubat 2021 - 5:37

Son Güncelleme: 16 Şubat 2021 - 22:18

ALTAN EKMEN YAZDI

Devletin milli uzay projesini açıklaması ve sonrasında aya gönderilecek insana  (astronota) Türkçe isim bulalım çağrısına ben de bu ismi önermek istediğimden yazının başlığını Feza Han  koymak istedim.

Devletin açıklamış olduğu uzay programı herkes gibi beni de şaşırttı. Çünkü hedef olarak 2023 yılı gösteriliyordu ve bu hedefe sadece 2 yıl kalmışken uzay gibi çok karmaşık bir konuda  konulan hedeflerin gerçekleşmesi konusunda biraz karamsar olsam dahi her başarının bir hayalle başladığını iyi bildiğimden itidalli yaklaşmayı  ve sosyal medyada konu ile ilgili küçümseme ifade eden ya da konuyu “ti”ye alan yaklaşımları tasvip etmeyen bir hüsn-ü niyet ile konuya giriş yapmak isterim.  

Bilenler elbet vardır ancak hatırlatayım: Cem Yılmaz’ın 1995 yılındaki ilk stand-up  gösterisinin konusu uzay gemisine giren bir Türk’ün göstermesi muhtemel davranışlarını konu ediniyordu. Özellikle ışın kılıcı ile yapacağı şakaları ustalıkla hicvetmişti. Yine yıllar sonra aynı konuyu GORA adlı film ile sinema perdesine taşısa da gösterideki kadar dikkat çektiği söylenemez.  

Toplumun konuyu önemsememesi ya da ciddiye almamasının altında yatan sebep; konunun siyasi mi yoksa devlet aklından çıkan milli bir çıkar mı olduğu konusudur. Vatandaş düşünüyor, acaba siyasiler beni kandırarak aklımı mı çelmek istiyor, yoksa gerçekten benim devletim  uzay programları ile gelecekte gelişmiş ülkelerle yarışa mı girmek istiyor? Yani işin siyasi bir çıkar amaçlı söylenmiş olabileceğini düşünüyorlar. Peki konunun siyasi amaçlarla söylenmesi ne anlama gelir?  

Aslında,  

– Siyaset denince ne anlaşılır?  

– Neden hep devlet aklı siyasetin emrine verilir?  

-İşini en iyi yapan teknik bilgisi en üst düzeyde olan teknokratlar dururken neden  siyasi liderler ülkeleri yönetir?  

Bu sorular daha önceden kafama takıldığından biraz araştırma yapan ve bu konuda bir de kitap çalışması olan bir kardeşiniz olarak bilip öğrendiklerimi ve şahsi görüşlerimi  bu vesile ile paylaşmak isterim.  

Bütün gelişmelerin icatların, yeniliklerin hayallerle başladığını, heyecan ve istekli olmayı gerektirdiğini hepimiz biliriz. En olmazı hayal etmek demek onun eninden sonunda gerçekleşeceğini bilmekle başlar. Siyasi akıl daha iyisini yapmak için iktidara talip olduğu için seçmeni ile hayallerini paylaşır, onlara hayal satar, çoğunun uçuk kaçık hayaller olduğunu kendisi de seçmende bilirler. Buna rağmen hayal kuran akıl, heyecanlı ve dinamik yapısı ile halka umut aşılar. Bu hayallerin kısa vadede yalnızca bir kaçının dahi gerçekleşmiş olması, gelişimde sürekliliği sağlar, ülkelere dinamizm getirir, insanlık daha iyisinin olabileceğine bu siyasi akıl sayesinde kani olur. Ünlü siyaset bilimcilerden Makyavel, “bir insan kalabalığını toplum yapan, ona toplum olma özelliğini kazandıran unsur siyasettir. Kısaca toplumun harcı, çimentosu siyasettir. Bu açıdan siyasetin olmadığı yerde toplumdan bahsetmek mümkün değildir.  

Cari Schmitt, bir toplumda hukukun değil, ekonominin değil, devletin değil, hepsinden önce siyasetin geldiği ve siyasetin “kaderimiz” olduğunu söylemektedir. Başka bir deyişle Schmitt’e göre bir toplumun önünü açan veya tıkayan, toplumun siyasal dönüşümünü tetikleyen veya toplumu ve devleti krize sürükleyen ekonomi veya hukuk değil, bizatihi siyasettir.”  

………………  

 Siyasi aklın hayalciliği ve hayal dünyamızı dinamik tutması onun yegane varlık sebebidir. Günümüzde bu dahi yetersiz görülerek siyasete yön veren think-tank (düşünce kuruluşları) ihdas edilmiştir. Özellikle ABD de devlet tarafından çok önemsenen bu kuruluşların tek görevi hayal dünyaları ile dünyanın geleceğine yön vermede düşünce üretmeleridir. Her ne kadar ülkemizdeki düşünce kuruluşlarının tamamına yakını “devleti nasıl ele geçiririm, nasıl devlette kadrolaşırım?” üzerine kafa yorsalar da devlet aklı ve halkın sağduyusu  bu ham hayalleri olan  kötü niyetli düşüncelere fırsat vermemektedir.  

 1750 yılında başlayan sanayi devriminden günümüze kadarki  teknolojinin gelişim sürecine bakıldığında bugünkü hayatımızı kolaylaştıran her türlü aletin geçmişin hayal ürünü olduğunu biliyoruz.  Öyle ise Milli Uzay Programının gerçekleşmesini canı gönülden dileriz.  

…..  

Terör örgütü PKK nın kaçırdığı 13 sivili katletmesini buradan en etkili şekilde nasıl lanetleriz bilemedim. Uygun bir kelime bulamadım. Böyle durumlarda zihnim kilitleniyor, kanım donuyor. O insanlardan birisinin anne babasının yerine kendinizi koysanıza. Örgüte ve destekçilerine lanetler olsun. Binlerce kez milyonlarca kez…  

image_print

HABERLER