GERÇEKTEN EMİN MİSİN?

Varlıkların güzelliklerinin panayırda sunulmasını sağlayan
aydınlık lambasının batmayacağından…  Zifiri
karanlıkta kılavuzluk görevini üstlenerek mehtap kandillerini oluşturan nur
kandilinin kararmayacağından… 

Deryalarda seyreden gemi kaptanlarına yol gösteren
yıldızların terk edip gitmeyeceğinden…

Rahmet yüklü bulutların bulunduğu mekânın semalarını terk
ederek yağmurun bir gün dinmeyeceğinden…

Şırıl şırıl akarak gönülleri şenlendiren, hiç bitmeyecek
gibi görünmen hayat ırmağının bir gün kurumayacağından…

Senin ihtiyacın olan temiz havayı, başka diyarlardaki
kardeşlerinin selamını getiren ve seni diyar diyar gezdiren rüzgarın
duruvermeyeceğinden…

Her gün ayaklarının altında ezilen, nebatın tutunduğu,
köklerinin yayıldığı pak toprağın aslını kaybetmeyeceğinden…

Dağların heybetini yitirerek kum tanelerine
dönüşmeyeceğinden…

Bulutların pamuk parçacıkları ve kar kristalleri halinde
yeryüzüne dökülmeyeceğinden…

Deryaların her şeye küserek, sularını arzın derinliklerine
salıp, aslını yitirmek için kurumayacağından…

Ağlayarak geldiğin, gözlerini açarak hayretle baktığın
yaşamı, istememene rağmen yitirmeyeceğinden…  

“Ben olmazsam bunlar olmaz” dediğin işlerin kesinlikle sensiz
yapılamayacağından… 

Sen olmadığında, dönerek görevini tamamlayan dünyanın
duruvereceğinden…

Seslendiğinde, titrediğini sandıklarının, seni yalnız
bırakmayarak hep emrinde olacağından…

Sevdanı, acını, mutluluğunu, kalem tutarak yazan, çevrenle
paylaşmanı sağlayan parmaklarının bir gün hareket etmeyeceğinden…

Görerek mutluluğunu katmerleştiren gözünün hep göreceğinden…

Hoş ve çirkinleri duyan kulağının hep duyacağından…

Meramını anlatmasını arzuyla sağlayan dilinin hep konuşacağından…

Sürekli atan yüreğinin aniden duruvermeyeceğinden…

Sorumlu olduğun insanlardan, açlıktan çığlıkları semalara
yükselenlerin, sessiz kelime katarlarını yüreğinde hissettiğinden… 

Taşın suda kaynayarak, günahsız masumların, gözlerinin
parlamasını sağlayan yemek ihtiyacını sezebildiğinden…

Yanmayan sobaya, soğuk günlerde ısınmak için kucaklayıp
sarılanların yaşadıklarını anlayabildiğinden…

Karanlığın derinliklerinde kaybolan tiz feryatları
duyabildiğinden ve bütün bunlara sadrındaki, yüreğindeki ışık kaynağından
şualar verebildiğinden, derdin olarak kabul edebildiğinden…

Yaldızlı sözler söyleyerek etrafında pervane olanların her
zaman hep yanında olacağından…

Sevgini, gönlünü verdiklerinin bir gün seni terk edip
gitmeyeceklerinden…

Bildiğin ve bilmediğim tüm varlıkların senin gözlerinin
derinliklerine bakarak vermek istedikleri muştuları, mesajları anlamadığında,
hepsinin senden şikâyetçi olmayacağından…

Sınırları ve zamanı nefes sayısıyla belirlenmiş ömründe,
güzel bir yaşam yaşadığından, yapman gereken her şeyi yaptığından…  Bir gün bütün fiillerinin sorumluluğunu
rahatça, huzur içerisinde verebileceğinden…

O gün, “eyvah, ben ne yaptım” deyip pişmanlık
duymayacağından…

Gerçekten emin misin?