Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Sosyal Medya

GÖNÜL ALTUN YAZDI

Kırk iki yıl önce

Kırk iki yıl önce bugün, tam da gece yarısı, sert bir coğrafyada olduğunca dürüst, olduğunca yalın, olduğunca içi dışı bir insanların içinde doğmuşum. İnsan, doğduğu yere benzer mi benzemez mi diye sorarsanız, kendi adıma kırkından sonra kesinlikle benzer diyebilirim. Kırktan öncesini dingin yaşayan biri olarak ‘kırkından sonra’ diye başlayan ifadelerin ne anlama geldiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Yani rüzgar, yükseldikçe daha sert esiyormuş, deniz daha dingin oluyormuş gerçekten..

Mutlu, huzurlu, üretken ve kendiyle mutlu olabilen bir çocuktum ben.. Bu durumun, bugün de değiştiğini söyleyemem. Vicdanımın rahatsız olduğu hiçbir işte imzam olmadı. Gösterişe, riyaya ve tembelliğe hiç misafir olmadım. Giriştiğim her işte hep çok çalışmak zorunda kalmam, muhtemelen, çocukluğumun kodlarından geliyor. Bir şeyleri eğer ki başarabiliyorsam, bunu da Allah’ın hediyesi olarak görüyorum.

Bazen şöyle cümleler duyuyorum: “Çocuğum benim yaşadıklarımı yaşamasın, benim gibi olmasın” Ben buna hiç katılamıyorum. Geldiğimiz noktada, çocuklarımızın bizim gibi olması, olabilmesi bir kayıp değil kesinlikle bir kazanç olurdu. Çok şey olduğumuzdan değil, çocuklarımızı hiçbir şey olduramadığımızdan söylüyorum bunu. Merhametimizi, adaletimizi, kanaatimizi kaybettik biz. Vefa artık gönlümüze uğramıyor. Parayla satın alabileceğimizi düşündüğümüz bir hayatın peşindeyiz.

Bugün, kırk ikinci doğum günümde, kelimelerden bir serenad yaptım kendime. Bir dingin çocukluğuma döndüm, bir tahammülsüz olgunluğuma. Bir huzurun bestesini dinledim, bir fırtınanın çığlığını ve dedim ki;

Gönlümüzün değdiği yerde huzur, gözümüzün gördüğü yerde umut !.  Denize varan ırmakların kalbinde yosun, kenarında çiçek var. Bu yüzden dertlerden muzdarip olma Gönül !. Onlar bizi kıyıya taşıyacaklar !.

Uzanabildiğin ağacın dallarından meyve toplamak başarmak mı ki ?. Merdivenin olmadan ve dizlerin çizilmeden.. Başarıya sevinmek doğru mudur balığın oltasında balıkçıyı görmeden?.

‘Hadi kalk gidiyoruz’ denildiğinde giden, ‘dönüyoruz’ denildiğinde dönen göçmen kuş musun ki sen?. O zaman neden dem vuruyorsun bu esir özgürlükten?.

Hey sen Pamuk Prenses!.

Mutluluk sarıldığın pamuklarda değil, sardığın yaralarda !.

Biriktirdiğin hayat, banka hesaplarında değil, seninle gülmüş, seninle ağlamış dostluklarda !.

Sen Kırmızı Başlıklı Kız!.

Çocukluğum, masumluğum ve ben, çiçek toplamıyoruz artık!. Selam kırk üç yaşımdan dağda uluyan kurda!.

İşte böyle…

Bilenler bilir beni….

Bir yanım Karadeniz, bir yanım ney sesi….!