GÖNÜL ALTUN YAZDI
Pek çoğumuz pembe hayallerle büyüdük. Bazen külkedisi olduk, cam ayakkabımız, gösterişli salonların merdivenlerinde kaldı. Ancak biz, ayakkabımızın eşini getirecek prensimizi bulamadık. Beyaz atlarıyla gelenler de, prenseslerinin çoktan başka bir beyaz atlıyla yollara düştüğünü öğrenip gittiler gerçek olmayan masallardan..
Bazen de içimizden gelen sese uyup ‘Yüreğimizin Götürdüğü Yer’e gittik. Gittiğimiz o yerden de dönemedik hiç. Gönlümüzü alıp giden hangi sevgi, bizim onu bıraktığımız yerde bekledi ki bizi ?. Sevginin de terk edilişe tahammülü olmadığını, bir an bile boş bırakılmaması gerektiğini çok yıllar sonra öğrenebildik.
Zamana emanet edilmiş aşklar, nankördür. Hemen bizden önce davranan başka bir gönlün aşk yuvası olur. Diğer yandan, biz ardından koşarken kaçan aşklar, vazgeçtiğimiz anda bizim ardımıza düşer. İşte o anda anlarız ki, ancak denizlerin ve gökyüzünün maviliğinde bulabileceğimiz o sonsuz huzuru, o güzel düşlerimizi toz pembeye çevirmeye beyhude çalışmışız.
Oysa hayaller de düşler de mavidir, mavidedir !. Çünkü huzuru, çünkü umudu maviler verir bize.. Pembelerse hep imkansızı ve gerçek olamayanı !.
Gökyüzünün ulaşılmazlığında çok farklı bir huzur bulunur. Kuşlar yalnız uçsalar da, sürü halinde uçsalar da hep umuda, hep mutluluğa kanat çırpar. Oysa insan yalnız da olsa, toplum içinde de bulunsa huzura çok zor ulaşabilir. Gitmekten korkmayanların ruhları mavidir, kalmakla mutlu olamayanların ruhları pembe.. Pembe panjurlu evlerde yaşanan depremlerin kurtuluşu, mavi denizlere yelken açmaktan geçer. Siz yola çıkarsınız.. Altınızdan mavi sular, üstünüzden kuşlar geçer. Mavilik sonsuzdur, pembe duvarlarla sınırlı…Pembede hayat tırmanışla, mavide huzura varışla biter.
Bu mavi yolculukta, yakamozların büyüleyici ışıltılarını, dolunayın içinize işleyen büyüleyiciliğini, yıldızların karanlığa serenadını düşünürsünüz gökyüzünü izlerken, ’Bir Yıldız Kaysa’ dersiniz kimsenin duyamayacağı bir sesle kendinize… ‘ŞİMDİ BİR YILDIZ KAYSA’