GÖNÜL ELLERİ VE DİLLERİ GERÇEK GÖREVE

Yaşamın sürekliliğinde etkin rol alan bütün etkenlerin, bazı
zaman dilimlerinde, kendilerine yüklenen görev gereği sundukları, değeri
tartışılmaz nimet demetlerini yi değerlendirmek insan için gereklidir.

Huzur, rahmet, bereket bulutlarının semamızdaki seyrinin son
demlerinde, gönüllere gönderdikleri pozitif yüklü dızların, yaşamın her
alanında bıraktığı silinmesi mümkün olmayan izleri, bulutların belirlenen
süreyi tamamlayıp bizden uzaklaşmasından sonra da, aydınlığın devamı için,
olumlu eylemlerimizle, ziyalı yakıtı bilinçli sağlamak hedefimiz olmalıdır.

Her türlü donanımla hayatın özü, kaynağı olarak ikram edilen
suyun, bazı hal ve tavırlarında, dertlere deva, hastalıklara şifa olduğunun
derinliğine ulaşıp, kendimizin de su gibi olmasına niyet etmeliyiz.
Azmetmeliyiz. Ki gönül kirlerimizin, lekelerimizin, siyah noktalarımızın
üzerini beyaz kireçle kaplayıp, derinliklerin ulaşılamayan derinliğine gömüp,
bir daha çıkmamasını, bizi rahatsız etmemesini, bize zarar vermemesini, bizi
doğru yoldan yanlış yola götürmemesini sağlamış olalım.

Kızgın güneşin yakıcı oklarından gölgesine sığınılan,
faydalı meyveleriyle varlıkların ihtiyaçlarını karşılayan, nefesleriyle
kirleneni gündüz temizleyip gece dengeyi kuran, ölüsüyle de faydalı olma
ilkesinden vazgeçmeyerek sürdüren bir ağaç olmaya içten arzu ile istemeliyiz.
Kİ, niyet ve dil akçelerimiz, güzel ve hoş alışverişlerde değerlerinin
yitirilmesine teşvik edenleri silerek, güvenirliliğimizi ışınlarımızla
sadırlara nakş edelim.

Diriliğin, canlılığın, fonksiyonlu olmanın, başlangıç ile
son arasındaki belirlenenin kendi nefes sayısına göre ayarlandığı, sona
ermenin, son bulmanın bedenden ayrılan son sayıdakine bağlı olduğu bir nefes
gibi olmaya arzu edelim. Ki, her temiz misafiri kabul edişimizle misafiri uğurlayışımız
arasında bir ahenk kurmuş olalım. Ziyaretlerin her gerçekleşmesinde ana temel
görevi yerine getirmişlerin gizemli düsturlarının sırrına vakıf olabilelim ki,
olumlu has cümlelerin yüklü olduğu ziyaretçilere sahip olmuş olalım.

Su gibi gönüllere akıp ulaşılmayan toprak parçası, bacası
tütmeyen ev, bir damla sevgiye muhtaç yaralı gönül, bir sıcak lokmanın hayalini
kuran yürek, çaresizlikten gözyaşları sel olan garip, boynu bükük gözleri
buğulu yetim kalmamalı rahmet gecelerinin sonlarını sayısal olarak saymaya
başladığımız şu günlerde.

Köklerimizle geniş alanlara ulaşıp, çevresindeki
diğerleriyle hiç ayrımda bulunmayıp, gönül ağacının dallarının geleni güvenlik
alanına alıp, yapraklarıyla sararak zarar vericilerden korumasının, bugünlere
has olamayıp saatlerin toplamlarından oluşanlarda da gerçekleşmesinin
gerektiğinin zihinlerden çıkarılmaması elzem olsa gerek. Sonsuz hayata talip
olanlar, sonsuz nimetlere kavuşmak isterler ve gereğini de samimiyetle yaparlar
ki vaad edilene kavuşmuş olsun.

Nefesler, üzerlerine düşecek bombalarla yaşamın son sınırına
geldiğini, ölüm meleği ile kısa belki de uzun bir yolculuk yapacağını
hissederken, uykunun bizden kaçması gerekir. Ateş deryası olması belirlenen
kentlerde, maddi kanların akması, manevi kanların göller oluşturması, aynı
dünyanın merkezine her zaman yalvarış nedeniyle yönelenlerin, akan kanların
durdurulması için yapılması gerekeni yapmayanlardan olamamak için geceleri
uykuyu kendimizden ıraklaştırmamız gerekmektedir eğer bilinçli isek.

Dünyada, aynı zaman dilimlerini paylaştığımız, aynı nefesi
soluduğumuz, değişik toprakları mekan tuttuğumuz insanları en azından bu günler
de unutmamalıyız.

Açlıktan kemikleri reklam panosu gibi kendini gösteren,
kapısından birinin girip bir lokma ekmek ve bir bardak su verir umuduyla
yaşayanları, günlerce yatağının içinde acılardan kıvranıp, maddi imkanları
olmadığından hastanelerde rehin kalma korkusuyla muayene olmaya gidemeyenleri
unutmamak gerekir. İftar menülerinde noksan olmayanların sofralarını hayallerinde
gezdirenleri, sobaların soğuk demirlerine ısınmak için sarılanları, zihnimizden
silip silmediğimizi, atıp atmadığımızı, elimizi yüreğimize koyarak
düşünmeliyiz.

Alemin ve alemin içinde bulunanların gönül ellerinin gerçek
gönle kalkıp, gönül dillerinin samimi kelimelerle, olumsuzlukların yok olmasını
istemesi, gönül gözlerinin sarsıcı göz yaşlarını yerlere akıtarak oluşmuş kan
nehirlerini berrak su nehrine çevirmesi için dua kapısını çalalım. Tıklatalım.
Yalvaralım.

Dualarımızla gönül nehirlerine rahmet damlalarını
akıtabilelim ki, nehrin ulaştığı her yer, gerçek sevgi ve muhabbet filizleri
ile yeşillensin.

Gerçekten dualarınızla bugün kaç gönül filizinin
yeşillenmesini istediğinizi hiç düşündünüz mü?