Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Sosyal Medya

Gül Muhammed (s.a.v.)

Prof. Dr. Ömer Akbulut Gül, çiçeklerin şahı. Gül, güzelliğin resmi.

Prof. Dr. Ömer Akbulut

Gül, çiçeklerin şahı. Gül, güzelliğin resmi. Gül, sevginin sesi. Gül rayihanın nefesi. Gül, gönlün ikiz kardeşi. Güzellik bahçesinin baş mimarı, kitapların usta yazarı, şairlerin gözyaşı, âşıkların pınarı.

Gül, Anadolu’da kızların adı, latifelerin nazı, reçelin şerbetin tadı, süslemelerin baş kalfası, güzelliklerin üstadı. Gül aşıkların elinde duran, bülbülü kalbini yırtan, bazen vuslat, bazen hicran.

Ya Muhammed: Son nebi, Yaradan’ın habibi, Abdullah’ın yetimi, Medine’nin sakini. Ümmetinin baş tacı, iki âlemin ilacı, saadetin kaynağı …

Gül ve Muhammed: Gül Muhammedin remzi, Gül Muhammed’e ayine. Gül kokusu Muhammed’den hazine. O (s.a.v.) gül mevsiminde gül bahçesinde doğmuş, Hatice’ye gonca, Aişe’ye açılmış gül gibi görünmüş.  

Muhammed (s.a.v.): Nübüvvet ağacının son sümbülü. Medine’nin gülü, ümmetinin bülbülü. Hasılı bütün güzellikler, bütün sevgiler, onun ismiyle güzel.

Bu güzel Muhammed ismini layıkıyla taşıyamayacakları endişesiyle ecdadımız çocuklarına aynı kökten gelen Mehmet ve Ahmet isimleri ile ifade ediyor. Ülkemizde en yaygın üç isim sırasıyla Mehmet, Mustafa ve Ahmet ve her üçü de  O’nun isimleri. Kızlara ise hem geçmişte hem günümüzde ebeveynler Güllü, Güllünaz, Gülnaz Gönlügül, Gülefşan, Yazgülü, Gülşah, Güldalı, Güldâne, Gülizâr, Ahsengül, Kırgülü, Gülbeyaz, ve daha  nice isimlere Gül remzini ekliyorlar.

Bakınız Nihad Sami Banarlı bir hatırasını şöyle anlatıyor. “Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden İstanbul’a, Ankara’ya ve başka büyük şehirlere akın eden halkımızın bu isimleri çocuklarına ısrarla niçin konulduklarını biliyorum ama bilmezlikten gelerek soruyorum: Sizin oralarda gül bahçeleri çok olmalı. Köy evlerinin bahçelerinde çok mu çiçek yetiştirirsiniz? Adı, “Güldalı” olan kadın cevap veriyor: Hayır beğ, bizim oralarda çiçek bahçesi ne gezer? Biz toprağı tarla diye kullanırız. Peki kızlarınıza bu kadar çok ve bu kadar güzel gül adlarını yoksa “gül”e hasret duyduğunuz için mi koyuyorsunuz? Hayır beğ, bizim hasret duyduğumuz başkadır. Bizim oralarda inanılır ki gül, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) remzidir. Remz kelimesini de biliyordu. Verdiği cevap, aslında benim beklediğim cevaptı. Gül İslâm dünyasında, bilhassa Müslüman Türkler arasında on dört asırdan beri, tam bir gönül temizliğiyle ve büyük aşkla sevilen bu büyük Peygamber’e (s.a.v.) alem [bayrak] olduğunu ve bilhassa Anadolu halkı bilir.”

Edebiyatımızın en güzel eserleri gül ile remiz edilen ve Rahmet Peygamberine yazılan eserler değil midir? Bu eserlerden biri Elmalılı Ümmî Sinan’ın şiirinin bir dörtlüğü şöyledir.

Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazarı güldür gül

Akademisyen, fikir adamı ve gönül adamı “Yağmur” na’tının yazarı Prof. Nurullah Genç bir sohbetinde bu dörtlüğü şöyle şerh ediyor (açıklıyor).

“Mısra numaralarına göre: 1) Ecdat, sohbetlerinde birbirlerine Peygamberin ahvalini ve kelamını naklederdi, anlatırdı. 2) Bu mükalemelerde (karşılıklı konuşma) hayatın ölçüsü Peygamberdi. 3) Bir mesele varsa onu yine peygamberin getirdiği ölçülerle, onun sünneti ile çözerlerdi. 4) Çarşıda, pazarda, mahyalarda dükkanlarda hep Peygamberin hadisleri levha halinde asılırdı ki, bugün dahi böyledir”

Bir de Bediüzzaman’ın şu beliğ cümlesini (Sözler, 24. Söz) anlayabilsek ne mutlu bize.

“Demek, herbir nevi mevcudâtın, hattâ yıldızların bir serzakiri ve nurefşân bir bülbülü var. Fakat, bütün bülbüllerin en efdali, en eşrefi ve en münevveri ve en bâhiri ve en azîmi ve en kerîmi ve sesçe en yüksek ve vasıfça en parlak ve zikirce en etemm ve şükürce en eâmm ve mahiyetçe en ekmel ve sûretçe en ecmel, kâinat bostanında arz ve semâvâtın bütün mevcudâtını latîf secaâtıyla, leziz nağamâtıyla, ulvî tesbihâtıyla vecde ve cezbeye getiren, nev-i beşerin andelîb-i zîşânı ve benîâdem’in bülbül-ü zü’l-Kur’ân’ı, Muhammed-i Arabîdir.”

Sevgi, selem, salavat O’na (s.a.v.).  

—————–

Kaynak: https://www.maarifinsesi.com/gul-muhammed-s-a/