GÜMÜŞHANEVÎ SÖZLÜĞÜ

Dil, en basit tanımıyla insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir iletişim aracıdır. Dil yalnızca insanlar arası iletişimi sağlayan bir araç değil aynı zamanda asırların birikimini, insanların tecrübe, duygu ve düşüncelerini geleceğe aktaran ve yaşatan manevi bir sistemdir. Her dilin kendine has bir dünyası vardır. Dil kültürün temelidir. Bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey […]

Dil, en basit tanımıyla insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir iletişim aracıdır. Dil yalnızca insanlar arası iletişimi sağlayan bir araç değil aynı zamanda asırların birikimini, insanların tecrübe, duygu ve düşüncelerini geleceğe aktaran ve yaşatan manevi bir sistemdir. Her dilin kendine has bir dünyası vardır. Dil kültürün temelidir. Bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavramının içinde değerlendirilir. Aynı kültüre sahip insanlar aynı kelimelere benzer manalar yüklerler. İnsanlar arsındaki iletişim bu şekilde sağlanır.

Kavramların bilgi yönünden bir muhtevası olduğu gibi duygusal bir muhtevası da mevcuttur. Dil kurallarını bağlı olduğu kültür üzerinden inşa eder. Misallendirecek olursak aksakallı ile beyaz sakallı arasında fark vardır. Aksakallı tamlamasında manevi bir içerik mevcuttur. Ev ile yuva kelimeleri aynı çağrışımı yapmaz. Keza yüz ve çehre kelimelerinde olduğu gibi.

Maddi nesnelerle ilgili kavramlarda böylesi bir çağrışım farkı varken manevi hayatla ilgili soyut kavramların daha zengin bir çağrışıma sahip olduğunu söyleyebiliriz. Soyut kavramların insan zihninde oluşturduğu tasavvurların sonsuzluğu ve derinliği iletişimde başlı başına bir problem olarak karşımızda durur. Her mütercim haindir sözü dilin bu özelliği ile ilgilidir.

Kelimelerin olmadığı bir dünyada insanlar duygu ve düşünceleri birbirlerine nasıl aktarırlardı? Kelimesiz, sözsüz, yazısız, kısacası dilsiz bir dünya… Dil, her toplumun ruh aynasıdır. Bir toplumun kültür seviyesini ve dünya görüşünü tespit etmek isteyenlerin o toplumun kullandığı dili incelemeleri yeterlidir. 

Bilindiği üzere Gümüşhanevî eserlerini Arapça olarak kaleme almıştır. Arapça, Kur’an’ın yazıldığı dil olarak Müslümanlar için apayrı bir öneme sahiptir.  Arapçadan Türkçe ve diğer dillere çeviri yapmak pek de kolay bir iş değildir. Her zaman zorluk derecesi en yüksek olan diller arasında gösterilen Arapçadan farklı dillere çeviri yapmak uzmanlık ister. Arapçada kelimelerin anlam zenginliği bu zorluğun ana sebeplerindendir.

Özellikle tasavvuf gibi özel ve özgün bir alanda kelimelerin tercümesi daha bir anlam kazanmaktadır. Tasavvufun her insanın tecrübe etmediği ve içsel olan konularda söz söylüyor olması anlaşılmayı daha da zorlaştırmaktadır. Bunun üzerine aynı konudaki eserlerin tercüme edilmesinde zorluk iki katına çıkmaktadır.

Dil bir milletin düşünce tarzını yansıtan en önemli öğedir. Bir toplumun diline bakarak zihninin dünyasının haritası çıkarılabilir. Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi’yi daha iyi anlamak için onun kelime ve kavramlara nasıl manâlar verdiğine bakmak gerekir. Gümüşhanevî’nin kelimelere yüklediği anlamlar onun zihin dünyasının ipuçlarını da verir. Biz burada küçük çaplı bir Gümüşhanevî Sözlüğü oluşturmaya gayret ettik.

Exit mobile version