Hastalar Hekimlerden Ne İster?

Hasan Pir İnsan için en önemli sermaye hayat ve sağlık olunca, bu önemli sermayeye hizmet eden hekimler de her zaman baş tacı edilmiştir. “Hasta – Hekim” ilişkisi insanlık tarihi boyunca edebiyata konu olmuş, üzerine şiirler yazılmış. Türküler, şarkılar söylenmiştir. Ölümün öldürülemediği bir dünyada ölüme giden yoldaki hastalık serüveninin gözlemcileri olan hekimler aslında hayatın pek çok […]

Hasan Pir

İnsan için en önemli sermaye hayat ve sağlık olunca, bu önemli sermayeye hizmet eden hekimler de her zaman baş tacı edilmiştir.

“Hasta – Hekim” ilişkisi insanlık tarihi boyunca edebiyata konu olmuş, üzerine şiirler yazılmış. Türküler, şarkılar söylenmiştir.

Ölümün öldürülemediği bir dünyada ölüme giden yoldaki hastalık serüveninin gözlemcileri olan hekimler aslında hayatın pek çok sırrını da taşıyan kişilerdir.

Hastalar doktorlardan ne bekler? Öncelikle “hekimlik” beklerler. Zira her ne kadar doktor kelimesi ile hekim kelimesi birbirinin aynı gibi görülse de farklıdır.

Hekim; hikmet sahibi, bilge, filozof, tabip anlamlarına gelir.

İşte doktorla hekim arasındaki fark bu tarifte zaten ortaya çıkıyor.

Doktor; hastasına ve hastalığa “hikmetle” bakarsa “Hekim” olur. Hekim; hastalığın tesadüf olamayacağını, vücudu, vücut şehrini yaratan bir Yaratıcı olduğunu, bu yaratıcının insanı, ruh ve beden ile bezerken her noktada hikmetli tezyinat yaptığını bilir, görür. Hekim doğrudan hastalıkla muhatap olmaz, hasta ile muhatap olur.

***

Hekim, karar verirken, söz söylerken, “satırlarda” yazılı olanla değil “sadırlarda” yani gönüllerde yazılı olanla hastasına ilgi gösterir. Allah’ın Şafi ismini, asıl şifa vericinin Allah olduğunu bilir. En amansız hastalıkla ilgili bilgi verirken bile hastayı korkutmaz, şefkatle muamele edip, umut verir. Hastanın Rabbine olan bakışını ve bağını kesmez.

Bu konuda edebiyatımızda meşhur olmuş, Osmanlılar döneminde yaşayan Hekim Mehmet Âli Haydar Paşa’nın şu şiiri aslında doktorluk mesleğinin kadim bir tefsiridir.

Kalb-i mecruha sakın açma tabip yâresini
Koyuver sargıda dursun açma gel yâresini
Açma gel hasta ile hastalığın arasını
Belki Allah yaratır çaresizin çâresini

Nâ ümid etme tabip hastayı dermânından
İhtiram üzre bulun his ile iz’ânından
Kesmez ümidin kul Rabbinin ihsânından
Belki Allah yaratır çaresizin çâresini

Doktor, en dermansız durumlarda bile hasta ile hastalığın arasını bozmayacak. Onu ümitsiz bırakmayacaktır.

Hastasını daha tanıyalı 10 dakika bile olmadan hemen “Sen kansersin” demenin hikmet boyutunda doğruluğunu hiç kimse izah edemez.

İnsanlar, doktorlara çok güveniyor. İşte bu güveni boşa çıkarmamak hekimlik oluyor.

Allah’ın isimlerinden biri de “Şâfi”dir. Yani şifa veren.

O halde, hiç kimse haddini aşarak Şafi olan Allah’la kulun arasını açmamalıdır.

Kur’an’daki ayetlerden biri de “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz” mealindeki ayettir.

İnsanoğlu için “umut”un inanca dönüştüğü en önemli saha, sağlık sektörüdür. Son anını yaşayan hastalar için bile “Allah’tan umut kesilmez sözü” bu inancın bir ifadesidir.

Doktorlarımız hastalarını ümitsiz etmemeli ve Allah’ın rahmetinden ümit kestirmemelidirler.

ALLAH, DEVALARI DERTLERDEN ÖNCE YARATTI

Risale-i Nur Külliyatı bir Kur’an tefsiridir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, bu külliyat içindeki “Hastalar Risalesi” nde şöyle diyor:

“Şâfî-i Hakîm-i Zülcelal, küre-i arz olan eczahane-i kübrasında, her derde bir deva istif etmiş. O devalar ise dertleri isterler. Her derde bir derman halk etmiştir. Tedavi için ilaçları almak, istimal etmek meşrudur. Fakat tesiri ve şifayı, Cenab-ı Hak’tan bilmek gerektir. Dermanı o verdiği gibi şifayı da o veriyor.”

Bu ifadelerde çok önemli tespitler var.

Madem ki önce devalar yaratılmış, o zaman ilim adamları ilaçları bulmak için aramaya ve araştırmaya devam etmeliler. Bu güzel ifadeye rağmen hastaya “senin hastalığının ilacı yok demek” ilim adamlarının araştırmalarını inkâr etmek anlamına gelir. Bu konuda; bir doktorun hastasına yaklaşımı şöyle olmalı: “Şu anda hastalığınıza deva olacak bir ilaç yok ama, Allah’ın izni ile belki de bugün yarın yeni bir ilaç çıkabilir. Biz de doktorlar olarak bunu bekliyoruz…”

BİZ DOKTORLARIMIZA HEP HEKİM GÖZÜYLE BAKIYORUZ

Doktorluk mesleği, Yaratanın en nadide sanatı olan insan beden ve ruhuyla muhatap olma sanatıdır. Rabbimiz tarafından nakış nakış dokunan insan beden ve ruhunu okuyan hiçbir tabib Allah’ı inkâr etmez. Allah’ın varlığını kabul eder, Çünkü, bir basit iğne bile ustasız olamazken, bir insan mükemmelliğinin ustasız olmasını hiçbir hekim kabul etmez. Her mükemmellik, arkasındaki mükemmel programcıları gösterdiği gibi, insan yaratılışındaki her mükemmellik de Allah’ı gösterir. Onun içindir bütün dünya genelinde tarih boyunca meşhur olmuş hekimlerin hepsi Allah’ı kabul etmişlerdir.

Elhamdülillah ülkemizde okuyup tabip olan vatandaşlarımızla biz gurur duyuyoruz. Onlar, bir hekimden beklenen her türlü olgunluğu gösteriyorlar. Şifaya vesile oluyorlar.

Hepsine teşekkür ediyor, hizmetleri için de dua ediyoruz.

ŞAİR ALİ ÖZDOĞAN’DAN HEKİM ŞİİRLERİ

Türkiye’nin tanınmış günümüz şairlerinden Trabzonlu Ali Özdoğan da şiirlerinde hem tasavvufi manada, hem de zahiri manada hekimlikle ilgili güzel mesajlar veriyor.

Ali Özdoğan’ın şiirlerinden örnekler:

BİLMEZ HEKİM
Yârem geçmedi cânâ firkati bilmez hekim
Ağlatsan beni duymaz gözyaşı silmez hekim
Sevdâ darbını saymaz kalbe eğilmez hekim
Ağlatsan beni duymaz gözyaşı silmez hekim

EY HEKİM
Nimet içre bin nimettir kısmettir hizmet-i hayat
Kimi vâsıl olur bilmez tefekkür eylemez heyhat
Vasl-ı nîmete ücrettir gel ol tıfl’a göster şefkat
Şakacıktan eyle beyât güldür o can bulsun sıhhat

SÖYLE HEKİM
Şu açık gözlerimin derdi nedir söyle hekim
Göremez kabrini âmâ yakınından zoru var
Ya önünden çekiver sen ya da görsün nitekim
Onu göster ki çalışsın bilemez zor soru var

DİL YARESİ
Ne derin bir derd imiş geçmiyor dil yaresi
Mahir hekimler gelse bulunmuyor çaresi
Dil Kılıcıyla keser yine sığınır affa
Ah zalim-i bî vefâ aşığın mehpâresi

ÖLÜM ÖLDÜ MÜ?
Ölüm öldü mü âdem dünyâya daldın mâdem
Melâl hâle cevap ver yahut getür seccâdem
Unutturma kabir dar sarhoş muyum hem göz var
Ya gel yârelerüm sar yâhut getür seccâdem
Bakup eyle tamâşâ senden mi nîmet hâşâ
Ya et cehlünü ifşâ yâhut getür seccâdem

AYIP ETTİK
Can rahmete kavuşunca hemen dedik kaybettik
Hiç kavuşan kaybolur mu vallahi ayıp ettik
Hem sahipsiz miydi geldi ah âdem şu fâniye
O kavuştu da Sâni’ye biz bizi kayıp ettik

EY HEKİM
Ey sâhib-i ilm nurlu hekim gel de emân et
Hak mülkü imiş ah şu beden bende emânet
İsraf ile zay’olmasa can ah bana kâfi
Elbet bilirim derdim içün Rabbimi Şâfi

Güzel günler dileğiyle

Exit mobile version