Hastanın Sahibi Kim?

Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Sedat Bostan’ın Trabzon’da yayınlanan Günebakış Gazetesi’nde yayımlanan  köşe yazısı. Hastanın Sahibi Kim? Bu gün sizlerle etrafımızda çoğu kişinin şahit olduğu gerçek olaylardan esinlenmiş bir hikâye ile bir de hayali hikâye paylaşacağım. Ne zamandır göğüs bölgesinde yanma ve ağrıları olan Ayşe Hanım, arkadaşındaki gün toplantısında […]

Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Sedat Bostan’ın Trabzon’da yayınlanan Günebakış Gazetesi’nde yayımlanan  köşe yazısı.

Hastanın Sahibi Kim?

Bu gün sizlerle etrafımızda çoğu kişinin şahit olduğu gerçek olaylardan esinlenmiş bir hikâye ile bir de hayali hikâye paylaşacağım.

Ne zamandır göğüs bölgesinde yanma ve ağrıları olan Ayşe Hanım, arkadaşındaki gün toplantısında durumunu endişe ile açıklıyor. Arkadaşları Ayşe hanıma acil bir kalp doktoruna gitmesini gerektiğini, onların bir tanıdığının benzer şikâyetlerden kalp krizi geçirdiğini söylüyorlar. Ayşe hanıma çok iyi olduğunu bildikleri X hastanesindeki bir doktorun ismini veriyorlar. Ayşe Hanım akşam eşine durumu açıklayarak, söylenen hastanedeki doktora gidiyor. İlk gün muayene oluyor, kan tahlili veriyor, film, EKG çektiriyor… ECO, Holter ve Efor testleri içinde değişik zamanlara randevu alıyor. Bir hafta boyunca hastaneye gelip, gidiyor, testleri yaptırıyor, sonuçları alıyor, doktoruna gösteriyor. Kalp doktoru gayet anlayışlı ve güzel şekilde Ayşe hanıma bütün muayene ve testleri yaptığını kalbinin çok iyi olduğunu söylüyor. Rahat bir nefes alan Ayşe Hanım sevinçle eve dönüyor.

Birkaç gün geçmesine rağmen Ayşe Hanımın göğsündeki yanma ve ağrı hissi geçmiyor. İzlediği sağlık programından edindiği izlenime göre, Ayşe hanım sorunun akciğerlerinden olabileceğini düşünüyor. Arkadaşlarına danışıyor. Arkadaşları Y hastanesindeki göğüs uzmanını tavsiye ediyor. Ayşe Hanım bu sefer bu hastaneye gidiyor,  muayeneler, tahliller, randevular, gidişler, gelişler derken bir hafta daha geçiyor. Sonuçta akciğerlerinin çok iyi olduğunu öğrenip “Oh be akciğerlerim turp gibiymiş” diyerek rahatlıyor.

Göğüs hastalıkları serüvenini arkadaşlarıyla paylaşıyor. Bir arkadaşı “Ayşe, bu sıra çok streslisin, eşinin işleri, çocuklarının sınavları, senin titizlik ve evhamların… belki de sorunun psikolojiktir, psikiyatriye git” diyor. Başka bir arkadaşı Z özel hastanesinde tanıdığı çok iyi bir doktor olduğunu söylüyor. Çaresiz Ayşe Hanım tekrar yollara düşüyor. Yapılan uzun anket formları doldurmalar, tahliller, yüz yüze görüşme seansları, gidiş-gelişler, ödemeler…. Sonunda Ayşe Hanım ruh hastası olmadığını öğrenerek çok rahatlıyor, “Allaha şükür aklım yerindeymiş” deyip, seviniyor.

Ayşe hanımın göğsündeki yanma ve ağrı devam etmektedir. Ama kalp hastası, akciğer hastası ve ruh hastası olmadığını öğrenmiştir. “Eee… artık o kadar ağrıya da katlanayım…..” diye düşünmeye başlıyor.

Şimdi sizle aynı hikayenin hayali bir versiyonunu paylaşayım.

YAZININ DEVAMINI GÜNEBAKIŞ GAZETESİ’NDEN OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

 

 

Exit mobile version