MUSTAFA AKDEMİR’İN KÖŞE YAZISI
Hiç unutmuyorum. Ortaokul birince sınıfta idim… Yadigar Karabulut isminde bir matematik öğretmenimiz vardı. Matematik yazılı sınavından 100 puan almıştım ve öğretmen yazılı kâğıdımı sınıfta havaya kaldırıp “bu kâğıdın temizliği bile 100 eder” demişti. Yani hiç silip yeniden yazmadan tüm soruları doğru cevaplamıştım. Tabi ben çok mutlu olmuştum…
Hepimiz hayatımızda bir şeyler yazmışızdır, ya bir ödev, ya bir makale, ya bir şiir, ya bir kitap, ya da en azından bir sınav kâğıdı doldurmuşuzdur. Her yazdığımızı tekrar okuyup bir hata varsa hemen silip düzeltmişizdir çünkü onun en iyisi olmasını isteriz.
“Benim okuma yazmam yok, ben bir şey yazmadım” diyen varsa o da herkes gibi her gün adım adım, nakış nakış “amel defteri” dediğimiz hayatının romanını yazıyor. Öyle bir roman ki biz yazıyoruz Allah (cc) okuyor. Hayat romanını amellerimizle yazıyoruz ve yaptığımız yanlışları tövbelerimizle siliyoruz.
Allah (cc) Zilzal suresinin 7 ve 8. ayetlerinde “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükâfatını görecektir ve kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir.” buyuruyor.
Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluş olan ramazan ayinin sonuna doğru geliyoruz ve belki de bu bizim son ramazanımız… Bu fırsatı iyi değerlendirmeli ve amel defterimizdeki yanlışlarımızı tövbe ile silip güzel ameller ile doldurmaya gayret etmeliyiz. Çünkü sınav bitecek, defter elimizden alınacak ve okunup notumuz verilecek. Dünya sınavının sonuçları ahirette yazılı bir şekilde boynumuza asılacak. Rabbim bizlere o gün geldiğinde boynuna asılan levhayı gördüğünden mutlu olmayı nasip etsin.