İmtihan: Allah (c.c.)’ın; kullarını gerek varlıkta, gerekse darlıkta, gerek sağlıkta, gerekse hastalıkta ama hayatın her anında ve her alanında sınaması ve denemesidir.
Allah, kullarını olaylar karşısında imtihan etmekte ve bu imtihanlarda kuluna “sabır, tahammül, teslimiyet ve tevekkül” notu vermektedir.
İnsanoğlu, hayat sahasında gerek bedenî ve gerekse ruhî pek çok rahatsızlıkla karşılaşabilir. Yaşadığı bir olay karşısında sinirlenen, strese giren bir insanın önünde bu halini yorumlayacağı iki yol vardır. Bu yaşadığı hâle ya ilahî bir imtihan olarak bakacak, ya da sorunlar girdabında çözümsüzlüğü yaşayacaktır.
İmtihanı yapan, imtihanı yaptığı kişiyi bir amaç için sınava tabi tutar. Kul, bunun bilincinde olunca, hastalıklar da, stres ve sıkıntılar da çok hafifleşir, basitleşir, ufalır… Bu imtihanlardaki soruların en güzel cevabı ise “SABIR” da gizlidir.
Hastalıklar, dertler, belalar karşısında en büyük ilaç “sabır” olarak kabul edilmiştir. Sabır gücünü, sabır ilacını kullanmadığımız takdirde o zaman suni, sakinleştirici ilaç arayışları başlamaktadır.
Son zamanlarda, pek çok insanın en küçük bir rahatsızlıktan bile sakinleştirici ilaç kullanmak istediğini görmek mümkündür.
Sakinleştirici ilaçlar kullanımı ile başlayan sürecin nerede biteceği ise pek de çok bilinmemektedir. Çoğu kez ilaca bağlı ve bağımlı bir hayat sürüp gitmektedir…
Allah (c.c.) tarafından ve onun Peygamberi Hz. Muhammed (a.s.v.) tarafından tavsiye dilen SABIR ilacını kullanmak, aynı zamanda, Allah’ın bir emrini ve Peygamberin de bir sünnetini yerine getirmek demek olur ki, bunun sonunda hem sevap kazanıp, hem de bela ve musibetlerden uzak kalmak, kâr içinde kâr değil midir?
Doktorlarımızın, hastalarına ilaç kullanımlarından önce en önemli tavsiyesi yine “sabırdır”. İlaçların en kısa sürede, en verimli şekilde yararlı olmalarında da yine hastaların sabırlı olma reflekslerini kullanmaları istenmektedir.
Her bela ve musibete kâfi gelecek olan en büyük sakinleştirici SABIR ilacını kullanmayı alışkanlık haline getirmek zorundayız. Hiçbir yan etkisi olmayan sabır ilacını hem kendimiz kullanıp, hem de çevremize tavsiye etmeliyiz.
Kur’an-ı Kerim’in 103. Suresi olan Asr suresinde Yüce Allah mealen şöyle buyurmaktadır: “Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).”
Hastalıklar ve musibetlerde sabır ilacını kullanmanın çok önemli diğer bir faydası da sabrın “ümit” le desteklenmiş olmasıdır. Hele hele en devasız dertlerde bile “Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemesi” emri, her derdin, her hastalığın en emin çaresidir. Yüce Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’in Zümer suresi 53. Ayeti kerimesinde “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin” Buyurmaktadır.
Kul, her daim Allah’ın rahmetinden ümit beklemek zorundadır. Ayet-i Kerime açık ve hüküm kesindir. Kul, Allah’ın rahmetinden ümit kesemez. Allah’ın rahmetini ummak ise en önemli sabırlardan biridir.
Yazımızı, Risale-i Nur külliyatı yazarı Bediüzzaman Hazretleri’nin sabırla ilgili sözleri ile bitirelim:
“Ey sabırsız nefsim! Sen üç sabırla mükellefsin:
Birisi, taat üstünde (Allah’ın emirlerine uymada) sabırdır.
Birisi, mâsiyetten (günah işlememe konusunda) sabırdır.
Diğeri, musibete karşı (musibetlere, belalara, felaketlere karşı) sabırdır.
Aklın varsa, şu üçüncü ikazdaki temsilde görünen hakikati rehber tut, merdâne “Yâ Sabûr” de, üç sabrı omuzuna al. Cenâb-ı Hakkın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musibete kâfi gelebilir; ve o kuvvetle dayan.” (Sözler, 21.Söz)
Güzel günler dileğiyle.