ALTAN EKMEN YAZDI
Dünya, 2020 yılında kendine ve insanoğluna çok ince bir ayar yaptı. Milyonlarca yıldır biriken tortulardan, tozdan dumandan kurtulmak için adeta silkelenerek kendini yeniden kurmak ve ayarlarını gözden geçirmek istedi.
Dünya, aç gözlü, doymak bilmeyen, sınır tanımayan, hesap kitap yapmadan doğal kaynakları fütursuzca yok eden ve tabiatın dengesini alt üst eden insanoğluna gerekli cevabı verdi ve okkalı bir şamar indirdi.
İnsanoğlu bu şamarın şokunu üzerinden atabilmiş değil. Neye uğradığını şaşırmış durumda. Görünmeyecek kadar küçücük bir virüs karşısında tarumar olmuş, eli ayağı tutmaz duruma gelmiştir.
Söylerken dahi gururdan kibir abidesine dönüştürdüğü Bilim çağı, Uzay çağı, Bilgi çağı gibi kavramların hepsi bu görünmez yaratığa hesap vermek için defter-i kebir ellerinde kapıda sıra beklemektedirler. Yok ettikleri ormanların, yaşama alanını daralttıkları yabam hayatının, kirlettikleri denizlerin hatta okyanusların, havaya karıştırdıkları zehirli gazların, yuvasını bozdukları balıkların, etine göz diktikleri kaplumbağaların, yılanların, yarasaların ve dahi nice yabani hayvanların ahını ahaste ahaste çıkarıyorlar. Bu öyle bir hesap ki, 5 bin yıldır geliştirdikleri teknolojik silahların ve kimyasal ilaçların yok edemediği bir mikroskobik canlı karşısında diz çöken 8 milyar insanın “ beni geç komşumu al” diye yalvardığı amansız bir hesap…
Daha 1970 li yıllarda “iki göz bi mabeyn”diye tarif edilen köy evinde 10 kişi ile bir arada yaşayan insanoğlu 1980’ li yıllarda 100 m2 bir daireye sahip olma hayalleri kurarken, artık,250 hatta 280 m2 evlere bir çocukla sığamaz oldu.
Tüketim çılgınlığı, lüks yaşam, gösteriş ve şatafat uğruna israf ve heba edilen kaynaklar, kesilen ağaçlar, imara açılan tarım arazileri bunların sonucunda bozulan ekosistem…Tabiatta insanlar, hayvan ve bitkilerin üçünün birbiriyle uyum içerisinde oldukları aynı zamanda birbirlerini dengeleyip denetledikleri ilahi bir denge mevcut. İnsanın, bu ekosistemde toprağı havalandırması ve tohumları bir yerden başka bir yere taşıyarak bitkilerin çoğalmasına yardım eden “gübre böceğine” bile ihtiyacı olduğunun bilince olmasıdır ekosistem. Havadaki oksijen ve kirli havanın temizlenmesi için bitkilerin varlığı olmadan insanın nefes bile alamayacağının bilinmesidir eko sistem… Denizlerden buharlaştıktan sonra yağmur olarak yeryüzüne düşen su damlacıklarının birleşerek sele ve tufana dönüşmemesi, verimli toprakları erozyonla taşımaması için çayıra , ota , çöpe, yaprağa dala, ağaca ve ağacın köklerine ihtiyaç duymamızdır ekosistem.
“Ey ben hiçbirine de inanmam; hayvanların, bitkilerin, denizin, havanın benim zekamın karşısında bir önemi ve ehemmiyeti yoktur; denizi kirletir suyu damıtır içerim, havayı kirletir, filtreden geçirir temizlerim, kendimi değil de hayvanları mı düşüneceğim” dersen, dünyanın seni hesaba çekmesi karşısında böyle aciz kalakalırsın.
Üzerine bastığın toprağın, tuttuğun ağaç dalının, kokladığın çiçeğin, içtiğin suyun, seyrettiğin martının, yediğin ekmeğin cümlesinin hukuku karşısında, cümlesinin senin üzerinde olan hakkı karşısında veremediğin cevabın hesabıdır bu. Ve bu hesap henüz ön görüşme aşamasındadır. Dünya henüz insanoğlunu kısa bir hesaba çekmiş, kuvvetli bir şekilde uyarmıştır. Muhtemeldir ki; bu sorun birkaç aya kalmaz atlatılacak, hayat kaldığı yerden eskisi kadar olmasa da akmaya devam edecektir.
Şahsi kanaatim odur ki, bu virüsle başlayan salgın felaketi insanoğlunu bekleyen felaketlerin çok küçük bir parçasıdır. Bizlerin çabaları ve gayreti ile son bulacaktır. Peki ya bu felaket dünyanın tamamında görülecek bir kuraklık ve kıtlık şeklinde görülürse hangi tedbir, hangi çaba bizi birbirimizi yemekten kurtarabilir. Bir virüs salgını artınca ABD’ lilerin çoğu silah alma kuyruğuna girmiş. (ileride bir yağma olursa malımızı koruruz diye) Ya küresel bir kuraklıkta bitecek su ve yiyecek kaynakları sonrasında halkın ne yapacağını hayal etsenize..!
İnsanoğlu ! Senin yaşaman dünyada var olan nebatat ve hayvanların yaşamasına bağlı; senin lüks yaşantın ve israfın ise onların azalması ve yok olmasına sebep olmaktadır. Bu üçlü denklemde maalesef ki çarpan etkisi sensin. Dünyayı korumak ve yok etmek iradesinde hayvanların ve bitkilerin direkt akıl yürüterek sonuca müdahaleleri söz konusu değilse, kendi bindiğin dalı kesme..!
Şimdiden bu “ince ayar” sınavını kaybedenler ve kazananlar var…
Kimler kaybetti?
-Belirti göstermeden insandan insana bulaşma özelliği olan bir salgın hastalığı hafife alanlar ve bunu bir basit grip hastalığı sananlar ya da küresel bir oyun olarak gören ülkeler (İngiltere , ABD, italya ,Türkmenistan)
-Sağlıklı innsanların maske takmasına gerek yok diyen bilim insanları ,
-Kele paçacılar, gargaracılar ve komplo teorisyenleri,
-Marsa insansız araç gönderme teknolojisine sahip olduğu halde küresel bir salgına karşı hazırlık yapmayan ve ülkesinde solunum cihazı üretemeyen devletler,
-Her derde deva bulduklarını söyleyerek halkı sömüren fakat virüs salgınında dillerini yutan: sahte üfürükçüler, şıhlar, falcılar vb…
KİMLER KAZANDI:
-Basın bu sınavı başarıyla geçti. Halkı doğru bilgilendirdi, hurafeci ve bilimden uzak yorum yapan bazı profesör ünvanlı doktorlara tv programlarında yer vermeyerek halkın kafasının karışmasının önüne geçti.
-Değişik uç fikirler ileri süreyim de ünüm artsın demeden bilimsel doğru bilgilerle halkı aydınlatan Türkiye Bilim Kurulu üyeleri bu sınavı kazandı.
…
Dünyada bu sorunun üstesinden gelmede zorlanan ve başka ülkelerin sipariş ettiği maskeleri el koyacak kadar aciz olan güçlü devletlerin yanında halkına kargo yoluyla evlere teslim edilmek üzere kişi başı haftalık 5 maske yollama kabiliyeti olan devletimize müteşekkiriz. Bunun yanında belediyelerinde bu sürece katkı koymak istemeleri gayet doğalken devletimizin bu yetkiyi onlardan almış olması sonrasında bir alicenaplık yaparak kararını tekrar gözden geçirmesini bir vatandaş olarak talep ederiz.
2020 yılına benzemeyen yıllarda görüşmek dileği ile…