Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Sosyal Medya

İnsanoğlu’nun sırlı yolculuğu

Hasan Pir İnsanoğlu muammalarla

Hasan Pir

İnsanoğlu muammalarla dolu bir hayat serüveni yaşamaktadır.

İnsanın dünyaya gelişi ve gidişi arasındaki bedenî ömür zamanlarının ne öncesi ve ne de sonrası insanın gözle göreceği nitelikte yerler olmadığından, insan, hayat serüveninin çok kısa bir bölümünü ancak yaşayarak bilmektedir.

İnsanoğlu, kâinatın ilk anda yaratılan malzemeleriyle, elementleriyle doğrudan ilgili olduğundan, en azından maddi bedenini teşkil eden maddeler, kâinatın ilk yaratılış anındaki maddeler olduğu için, bedeniyle dünyaya bir bebek olarak doğmadan önce de maddi dünya ile ve kâinatla irtibatlı bir tarafı bulunmaktadır.

Ortalama 0 ile 130 yıl aralığında yaşanan ömrün bitişiyle de hayatımız bitmiş olmamaktadır. Sadece dünya şartlarındaki dilim sona ermiştir. Doğuş öncesi yolculuk serüveni olduğu gibi, ölüm sonrası da yolculuk serüveni devam etmektedir.

İnsanoğlu, dünya hayatının öncesini ve ölüm sonrasını ancak ilahi kitaplara dayalı olarak bilmektedir. Kur’an-ı Kerim ise bu bilgilerin en doğru ve en emin kaynağıdır. Yani insan yolculuğunun dünü, bugünü ve yarını veya duraklarını görmek isteyen Kur’an-ı Kerim’i ve onun en birinci tefsiri olan Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (a.s.v.) Hadislerini incelemelidir.

İnsanın ilk çekirdeğinin, tohumunun oluşumunda kullanılan malzemelerin yolculuğu, işin belki de ilk serüvenidir. Bunlardan hiçbirimizin haberi yoktur. Çünkü, bu iş bize bırakılmadan yaratıcımız, ustamız olan Allah tarafından planlanıp, icra edilmektedir. Biz o geçtiğimiz evreleri ve durakları şimdi daha yeni öğreniyoruz. İlmin gelişmesine rağmen çoğunu da hâlâ bilememekteyiz.

Anne rahminde maddi vücuda ruhun yerleşmesi zamanı da çok önemlidir. Beden ruhun evidir. Ruh, ilk seyahatine ruhlar âleminden çıkar ve takdir edildiği bedenle, o bedenin bulunduğu anne rahminde buluşana kadar yolculuğunu tek yapar. Bedenle buluştuktan sonra ise, ölüm anına kadar yolculuğuna evi olan bu bedenle devam eder. İslami kaynaklara göre her ruh, bu dünyaya bir defa ve bir bedenle gelir. Ölümden sonra tekrar bir başka bedenle dünyaya gelmesi, yani reenkarnasyon mümkün değildir. Allah’ın vadettiği ölümden sonraki diriliş ise ancak Haşir’le olacaktır.

Dini kaynaklarda insan vücudu bir saraya benzetilmiştir. İnsanın vücut sarayını oluşturan cevherlerin ve yapı taşlarının bir kısmı ruhlar âleminden, bir kısmı misal âleminden ve Levh-i Mahfuz’dan ve diğer bir kısmı da hava âleminden, nur âleminden, elementler âleminden gelmiştir.

Elementler âleminden geliş; anne ve babanın yediği kimisi Hint’ten, kimisi Çin’den, kimisi okyanuslardan, kimisi güneyden, kimisi kuzeyden gelen yiyecekler vasıtasıyla yapı taşlarının teşekkül etmesi olayıdır. Dolayısıyla insanın ilk yaratılış tohumlarında neredeyse dünyanın her tarafından getirilen maddeler yer almaktadır. Bir su damlasının oluşması için gerekli olan bulutların rüzgârlar vasıtasıyla nerelerden nerelere götürüldüğü düşünülürse, çok da kolay olmayan bu dağınık malzeme birlikteliği Yüce Allah’ın emri ve izniyle anne ve babanın vücudunda bir insanın oluşumuna hazır hale getirilmektedir.

İnsanın yaratılışındaki gerek maddi, gerekse manevi malzeme yoğunluğu ve çeşitliliği bile öncelikle insanı yapan ustanın bütün kâinata hükmü geçen bir Yaratıcı olduğunu göstermektedir.

İNSANIN YOLCULUK MERHALELERİ VE DURAKLARI

Yüce Allah’ın, insanı yaratmayı murat edişinden sonra, insanın yaratılış dizaynında pek çok dönem ve merhalelerin bulunduğunu görmekteyiz.

İnsan yaratılışında ruhla beden birleşmesi öncesi ve sonrasındaki gizemli seyahatin safhaları ve durakları ise İslami kaynaklarda şöyle sıralanmaktadır:

Yolculuğun birinci merhalesi: Ruhların yaratılmasıdır.

İkinci merhale: İnsanın cesedini teşkil edecek atom ve hücrelerin kâinatta cansız ve dağınık bir şekilde bulunmasıdır.

Üçüncü merhale: İnsan cesedini teşkil edecek atom ve hücrelerin elementlerde yer alış dönemidir.

Dördüncü merhale: İnsan cesedini teşkil edecek atom ve hücrelerin yer aldığı elementlerin insanın yiyecek ve içeceklerinin içinde yer alması dönemidir.

Beşinci merhale: Yemek ve içmek suretiyle, insan vücudunu teşkil edecek atom ve hücrelerin bulunduğu elementlerin anne ve babaların vücuduna geçmesi dönemidir.

Altıncı merhale: İnsan vücudunu teşkil edecek atom ve hücrelerin anne ve babalarda üreme maddesine dönüşmesi dönemidir.

Yedinci merhale: Anne rahmine yerleşme dönemidir.

Sekizinci merhale: Anne rahminde (alaka) zigot, döllenmiş hücre dönemidir.

Dokuzuncu merhale: Anne rahminde (mudga) embriyo, et parçası dönemidir.

Onuncu merhale: Et, kemik ve azaların belirdiği dönemdir.

On birinci merhale: (Hadis-i Şerif’e göre) dördüncü ayda ruhun bedenle buluşması dönemidir.

On ikinci merhale: Dünyaya geliş ve bebeklik dönemidir.

On üçüncü merhale: Çocukluk dönemidir.

On dördüncü merhale: Gençlik dönemidir.

On beşinci merhale: İhtiyarlık dönemidir.

On altıncı merhale: Kabirdir.

On yedinci merhale: Berzah âlemidir.

On sekizinci merhale: Haşir alemidir.

On dokuzuncu merhale: Sırat köprüsüdür.

Yirminci merhale: Ahiret yurdudur.

Bu merhalelerin ve durakların her birinin özellikleri İslami kaynaklarda çok geniş olarak anlatılmaktadır.

İnsan hayatını sadece doğumla ölüm arası hayatla sınırlandırmak, insana büyük bir zulüm olacağı gibi, insanın Yaratıcısı Yüce Allah’ı da (haşa) tanımamak ve acizlikle suçlamak olur.

Allah (c.c.) kudreti sonsuz bir yaratıcıdır. Dilediği anda dilediğini yaratır. Ölüm sonrası hayatı yarattığını söylemişse mesele bitmiştir. 

Mümkün bir meselenin gayet kuvvetli bir gerekçesi var ise, bunu yapacak ustanın da kudretinde ve kuvvetinde bir noksaniyet yok ise; ona mümkün değil, belki olmuş nazarıyla bakmak gerekir. Bu husus önemli bir mantık kuralıdır.

Kabir hayatı ve ondan sonraki yolculuk duraklarının, haşrin, ahiretin, cennet ve cehennemin yaratılması olayına da böyle bakmak gerekir.

BU YOLCULUK GERÇEĞİNİ GÖREN İNSAN NE YAPMALIDIR?

Aklı başında bir insan, Dünya’nın durmayıp gittiğini görmelidir. Dünya ile beraber İnsanın da gittiğini, ihtiyarladığını görmelidir. Ömür yolculuğunda hiçbir şey kararında kalmıyor, değişiyor. Hastalıklar ve ihtiyarlık bu değişimin ve ölümün yaklaştığının öncü habercileridir.

İnsan bu tabloları yaşarken, kabirden sonraki yeni yolculuk durakları için azığını hazırlamak zorundadır. Oralarda geçerli azıklar ise ancak dünyada yapılan ibadetlerdir.

Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel hepimizin uyanması ve yolculuk hazırlıklarını tamamlaması dilek ve duasıyla…