İSLAM ÜLKELERİNİN FAKİRLİK VE GERİ KALMIŞLIK HALLERİNE BEDİÜZZAMAN VE ERDOĞAN’DAN TESPİTLER

HASAN PİR’İN YAZISI İslam ülkelerinin pek çoğu özellikle 19. ve 20. Yüzyıllarda dünyanın en fakir ülkeleri idi. İslam ülkelerinin dünyanın en zengin coğrafyalarında oturmalarına rağmen dünyanın en fakiri olmaları her zaman tartışılır olmuştur. 1900’ lü yılların başlarında İslam ülkelerindeki bu fakirliğin ve geri kalmışlığın “İslam’ın kendisinden” kaynaklandığı gafletine düşen bazı sözde Avrupalı aydınlar bu halleri […]

HASAN PİR’İN YAZISI

İslam ülkelerinin pek çoğu özellikle 19. ve 20. Yüzyıllarda dünyanın en fakir ülkeleri idi. İslam ülkelerinin dünyanın en zengin coğrafyalarında oturmalarına rağmen dünyanın en fakiri olmaları her zaman tartışılır olmuştur.

1900’ lü yılların başlarında İslam ülkelerindeki bu fakirliğin ve geri kalmışlığın “İslam’ın kendisinden” kaynaklandığı gafletine düşen bazı sözde Avrupalı aydınlar bu halleri ile Müslüman coğrafyasına moral bozukluğu aşılarken, Bediüzzaman gibi âlimler ise bu duruma müdahale edip, İslam ümmetindeki fakirliğin dinden gelmeyip, Avrupa ve Asya’nin tasallutundan yani sömürgeciliğinden kaynaklandığını açıklamış ve başta ülkemiz olmak üzere İslam coğrafyasının bu fakirlik ve geri kalmışlık girdabından kurtulması için moral verip çareler göstermişlerdir.

TARİHÎ BİR TESPİT

Büyük İslam Alimi Bediüzzaman  Hazretleri 1933 yılında yazdığı Risale-i Nur külliyatından Lemalar adlı eserinin 17. Lema – Yedinci nota bölümünde Avrupa kâfir zalimleri veya Asya münafıklarının özellikle Müslüman ülkelerde oynadıkları ekonomik tuzaklara dikkat çekerek şöyle diyordu:

“Âyâ, zanneder misin, bu milletin fakr-ı hali dinden gelen bir zühd ve terk-i dünyadan gelen bir tembellikten neş’et ediyor? Bu zanda hata ediyorsun. Acaba görmüyor musun ki, Çin ve Hintteki Mecusî ve Berahime ve Afrika’daki zenciler gibi, Avrupa’nın tasallutu altına giren milletler bizden daha fakirdirler?

Hem görmüyor musun ki, zarurî kuttan (zorunlu gıda) dan  ziyade (fazlası) Müslümanların elinde bırakılmıyor? Ya Avrupa kâfir zalimleri veya Asya münafıkları, desiseleriyle (hile ve aldatma) ile ya çalar veya gasp ediyor.”

BUGÜN OYNANAN OYUN DA BU DEĞİL Mİ?

Bugün oynanan oyun da bu değil midir? Dolar kurunun çeşitli oyunlarla, desise, fitne ve fesatla artırılmasıyla Türk ekonomisinin çökertilmesi hedeflenmiyor mu? Bediüzzaman Hazretleri’nin kullandığı “Desise” kelimesinin anlamı da işte tam bu dış hain ülkelerin yaptığı “Hile ve aldatmadır”

SON OYNANAN OYUNU ERDOĞAN BOZDU

Özellikle son yıllarda ABD’nin Türkiye’ye karşı güttüğü hasmane tutumda iki nokta öne çıkmıştır. Bunlardan bir tanesi terör örgütlerine verdiği destek. İkincisi de ekonomik olarak dolar kuru üzerinden Türk ekonomisini zayıflatma oyunudur.

Bazı Avrupa ülkeleri, İsrail, evangelistler ve PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin de kışkırtması ile Türkiye’nin ekonomisini çökertmek isteyen ABD ve onun şaşkın başkanı Trump’un oyununu Allah’ın izni ile Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan bozdu.

CUMHURBAŞKANIMIZ ERDOĞAN’IN KARARLI TUTUMU VE MESAJI

Bediüzzaman’ın “desise” diye tanımladığı ve bugün liderliğini ABD’nin yaptığı şer ittifakın dessas oyununu  Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan çözmüş ve olayın “Dolar kuru” oyunu adı altında Türkiye’nin çökertilmesi olayı olduğunu anlamış ve şöyle demiştir:  Kopan bunca fırtınanın sebebi nedir? Ekonomik hiçbir sebebi yok. Peki, bu işin bir adı var mıdır? Evet, vardır, bunun adı Türkiye’ye operasyon çekmektir. Provokasyonla, darbeyle yapamadıklarını şimdi parayla gerçekleştirmeye çalışıyorlar, buna açık ifadeyle ‘ekonomik savaş’ derler’. ABD’nin oyununu gördük, meydan okuyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cesareti, dik duruşu ve kararlılığı Türk ekonomisinin ve buna bağlı olarak da Türk milletinin ve İslam dünyasının ayakta durmasına ve inşallah bundan sonra da şahlanmasına neden olacaktır.

BUNDAN SONRAKİ SÜREÇTE NE YAPILMALI?

Bundan sonraki sürecin nasıl olması gerektiği ile ilgili olarak da Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de şöyle diyor:

“…İşte bu esaslara binaen, ehl-i İslâm dünyaya ve hırsa sevk etmeye ve teşvik etmeye muhtaç değildirler. Terakkiyat ve âsâyişler bununla temin edilmez. Belki mesailerinin tanzimine ve mâbeynlerindeki emniyetin tesisine ve teavün düsturunun teshiline muhtaçtırlar. Bu ihtiyaç da, dinin evâmir-i kudsiyesiyle ve takvâ ve salâbet-i diniye ile olur.” (B.S.N. 17. lema, Yedinci Nota)

*****

Allah(c.c.); Amerika, Avrupa ve Asya zalimlerinin şerlerinden ülkemizi ve İslam alemini korusun. Amin.

 

Exit mobile version