1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda Gazi olan Torul Güzeloluk köyünden Zeynel Armağan’la 19 Eylül Gaziler Günü dolayısıyla bir söyleşi gerçekleştirdik.
Halen Torul Güzeloluk köyünde ikamet eden Gazi Zeynel Armağan’la Güzeloluk köyünde görüştük ve röportaj yaptık.
Röportaj: Ali Demir
ZEYNEL ARMAĞAN KİMDİR?
1953 Yılında Torul Güzeloluk öyünde doğdum. Motor Sanat Okulu Mezunuyum. Uzun süre İstanbul’da Mersedes otobüs fabrikasında çalıştım. Yurt dışına gidişim nedeniyle Mersedes fabrikasından ayrıldım. Libya’da motur ustası olarak iki yıl çalıştıktan sonra tekrar istanbul’a döndüm ve Tekstil üzerine kendi işletmemi açtım. 2007 yılında emekli olarak çalışma hayatımı noktaladım. Yedi çocuğum var. Yazları köyüm Güzeloluk’ta, kışları ise İstanbul’da ikamet ediyorum.
ASKERLİK VE GAZİLİK SERÜVENİNİZİ ANLATIR MISIN?
1973 Yılında askerlik vazifeme Balikesir’de er olarak başladım. Acemilik dönemini Balikesir’de Ordonat sınıfında tamamladıktan sonra dağıtımla Dörtyol’daki Ordonat taburuna gittim. Burada mesleğim olan tamir işlerini yapıyordum. 1974 yılı Temmuz ayında ülkemizin Kıbrıs Barış Harekatı başlayınca, bulunduğum 39 Tümen komple Kıbrıs’a hareket etti. Ordonat askerleri olarak biz bir hafta Mersin limanında bekledik. Bu süre zarfında öncü savaşan birliklerimizdeki malzeme ve araçlarda levazımlık, yani tamir olacak durum oluşunca biz adaya hareket ettik. Çıkarma gemisi ile Girne’nin bir kıyısından Kıbrıs çıktık.
KIBRIS’TA İLK ÖNEMLİ ÇALIŞMANIZ NEREDE VE NASIL OLDU?
Rumlar, Türkiye’nin çıkarama yapacağı ihtimaline karşı Beşparmak dağlarında mevzilendikleri için, bu mevzilerin susturulup, Beşparmak dağlarında bir koridor açılması gerekiyordu. Öncü birlikler bu işi yapınca bizi bölgeye çağırdılar. Biz ordonat grubu hemen işe başlayarak bozulan araç, gereç ve silahların tamirini yaptık. Ayni şekilde ikinci harekatta da aynı çalışmalara devam ettik. Bir taraftan da kendimize ait mevzileri eşiyorduk. Önümüzde piyadeler olduğu için biz düşmana ateş etmedik ama, mevzilerimizde hazır bekliyorduk. Bu arada askerimizin bozulan araç gereçlerini herhangi bir siper olmadan büyük risk altında tamir ediyorduk.
Bir gece geç saatte bir talimat geldi. 3 km uzakta, cephe hattında bir aracımız bozulmuş. Cepheye mermi götüren bir askeri pikap. Bunun acilen tamir edilmesi gerekiyor dendi. Gecenin saat üçü başçavuşumla beraber yola çıktık. Elimizdeki harita ile hedef belirliyorduk. Ama, gittiğimiz yön Rumların olduğu bölge imiş, bizim haberimiz yoktu. Birden önümüze iki asker çıkarak bizi durdurdu. Ve gittiğimiz yolun yanlış olduğunu 200 metre arkada Rumların olduğunu belirterek bizi durdurdular. Bu yoldan yanlışlıkla giden pek çok Türk askerinin Rumların eline düştüğünü ve askerlerimize çok büyük eza ceza yaptıklarını ve şehit ettiklerini anlattılar. Hatta Rumlar o kadar hainlik yapmışlar ki, canlı canlı askerlerimizin gözümü çıkarıp, kulağını kesip geri göndermişler. Biz orada sabahı bekledik. gün ağarınca da bozulan aracı bularak tamir ettik.
İkinci Harekatımız kısa sürdü. Uçaklarımızın desteği ile kısa sürede askerimiz belirlenen hedeflere ulaştı ve zafer kazanıldı.
Tümenimiz Girne’den sonra Magosa’ya geçti. Biz burada 8 ay kaldık ve Ben 1975 yılı Mayıs ayında tezkere alarak Türkiye’ye döndüm.
GAZİLİK NASİL BİR DUYGU?
Askerlik vazifesine gitmeden önce; ailemizden, çevremizden ve ilim ehli kişilerden aldığımız bilgi ve eğitimle Şehitliğin ve Gaziliğin Allah katındaki değerini biliyordum. Rumlarla savaşmak bize düğüne gitmek gibi geldi. Hiçbir tereddüdümüz olmadı. Savaş boyunca hep Allah’a sığındık. Ölürsek Şehit, kalırsak Gazi olacağımızı biliyorduk. Dinimizde okunması hep tavsiye edilen “Ayetelkürsi” bizim için manevi bir kalkandı. Rabbimize teslim olmuştuk. Savaşın sonunda Cenabı Allah bize şehitlik değil de gazilik nasip etti.
SAVAŞ SIRASINDA EN ÇOK DİKKATİNİZİ NE ÇEKTİ?
Silah ve malzeme tamircisi olduğum için, o zamanlar gerek silah ve gerekse araç gereçleri başta ABD olmak üzere dış devletlerden alıyorduk. Bozulan silah ve araç gerecin yedek parçalarını bulmakta zorlanıyorduk. O zaman hep duam ve hayalim, dışa bağımlı olmadan ne zaman kendi silahımızı, kendi tankımızı yapacağız diyor ve bunun bir an önce olması için Allah’a yalvarıyordum. Allah’a şükür bugün kimseye muhtaç değiliz. Duamız kabul oldu. Kendi silahımızı artık kendimiz yapıyoruz.
15 TEMMUZ 2016 DA BİR DARBE ATLATTIK. BİR GAZİ OLARAK BU DARBE İÇİN VE YENİDEN DEMOKRASİ ZAFERİMİZ İÇİN NE DİYORSUN?
15 Temmuzda FETÖCÜLERLE yaşadığımız olay; Türkiye’nin dünyadaki şer güçlerle harbidir. Dünya harbidir. Çanakkale savaşı ne ise, 15 Temmuzdaki darbe de odur. İçimizdeki Hain FETÖCÜERLE birleşen PKKlılar ve diğer şer güçler Çanakkale’de Haçlıların bir olup üzerimize saldırması gibi, hep bir olup o gece ülkemizi elimizden almak istediler. Bizi Allah kurtardı. Ben bu 15 Temmuz darbesinin atlatılmasında en büyük payeyi Başkomutanımız Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a veriyorum. Yani bu önemli savaşın en kahraman Gazisi Recep Tayyip Erdoğan’dır. Başka liderler olsa uçağa binip yurt dışına kaçardı ama, Kahraman Baş Gazimiz, Başkomutanımız Erdoğan; vatanı, milleti, namusu, bayrağı ve dini için hainlerle savaşmak üzere ülkesinden ayrılmadı. Kararlılığı, cesareti, tecrübesi ve en önemlisi de, Sırtında kefeni ve Allah’a inancı ile en önde koştu. Bu millet de inandığı ve sevdiği Cumhurbaşkanımızın ardından sokaklara sahip çıkıp Darbecilere haddini bildirdi. Dolayısıyla; Bir gazi olarak, Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın da Gaziler sınıfına katılmasından büyük mutluluk duyuyorum. Cumhurbaşkanımızın davetine icabet eden Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle o gece bir yumruk olan vatandaşlarımızı da tebrik ediyorum. Onların da her biri birer gazidir.
Biz; İstiklal Harbini de, Çanakkale Harbini de, Kıbrıs Harbini de, 15 Temmuz zaferini de milletimizin birlik ve beraberliği ile kazandık.
19 EYLÜL GAZİLER GÜNÜ DOLAYISIYLA SON SÖZÜNÜZ NE OLUR?
19 Eylül Gaziler Gününün tüm gazilerimize hayırlı olmasını diliyorum. Şunu da özellikle belirtmek istiyorum: Gerek ben, gerekse tüm gazilerimiz, vatan savunmasında gerektiğinde en ön cephede savaşa daima hazırız. Bütün gazilerimize Allah’tan uzun ömürler diliyorum.