Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Sosyal Medya

Makam ve Parayla Olan İmtihan

Niyazi Karabulut Gençlik yıllarımızdaki İslami çalışmalarımızın daha samimi olduğunu söylemeye

Niyazi Karabulut

Gençlik yıllarımızdaki İslami çalışmalarımızın daha samimi olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı? Lise ve üniversite yıllarımızda bir sohbete bir konferansa bir STK’ya Allah (cc) rızası için giderdik. Üniversite yıllarında başörtüsü eylemleri bizim için bir ölüm kalım meselesiydi. İslami duyarlılıkla olaylara bakardık.

O yıllarda başörtülü kızlarımızın üniversiteye girebilmesi için mücadele ederken, devletin cadı avı başlattığı o karanlık günlerde dahi geri adım atmadık. O dönemlerde mutlaka sisteme entegre olmamızı söyleyenlerle de ayrıca mücadele ediyorduk. O dönem BÇG (Batı Çalışma Grubu) denen zulüm odağı tarafından takibata uğramamıza rağmen da yine de sesimizi en güçlü şekilde yükselttik. İnsanlık onuru, hak ve hürriyet tarafında yer alıyorduk. Moda söylemle tarihin doğru tarafındaydık.

Her kapı zilinden tedirgin olduğumuz günler geçirdik. Aradan yıllar geçti aynı safta olduğumuzu düşündüğümüz insanların nasıl savrulduğuna şahit olduk. Uğruna mücadele verdiğimiz ilkeler ne yazık ki İslamcı STK’lar ve cemaatler arasında gün geçtikçe silikleşti, yozlaştı. Kendi cemaatimden, derneğimden kimleri nereye yerleştiririm kaygısı öne çıktı.

Bugün dönüp geriye baktığımızda, derin bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Maalesef kamu malının deniz olarak kabul gördüğü bir anlayışın hâkim olduğunu görüyoruz. Bir makam ve mevkiye gelenlerin egolarını tatmin için orada olduklarını düşünmeye başladım. Bir Müslümanın işini kolaylaştırmadıkları gibi daha da yokuşa süren güruh. Üzülerek söyleyeyim her tarafta arzı endam ediyor. Makam odalarının Karunvari tefriş edildiği, egoların Firavunlaştığı bir durumu müşahade ediyorum.

Bütün hedef ve gayemiz bir makama gelip rahata kavuşmak, saltanat içerisinde yaşamak, insanlara üstten bakmak mıydı? Zulme karşı haykıramıyoruz. Yanlışlıkları, yamuklukları gerekli yerlere ulaştıramıyoruz. Eğer gerçekten adil bir dünya istiyorsak, önce kendimiz adil olacağız. Müslümanların ve STK’ların bu iç muhasebeyi çok iyi yapması, hatalarını kabul etmesi ve evrensel adalet için yeni bir yol çizmesi gerekiyor.

Şahsi çıkarlarımız doğrultusunda değil, tüm mazlumların yanında yer alan bir konumda olmalıyız. Müslümanca tavır bu olmalıdır. Bugün bizim gibi düşündüğünü sandığımız STK’lar ve cemaatler sadece kendi çıkarlarının tehdit edildiği durumlarda feveran ediyorlar; insan hakları ihlallerine evrensel bir perspektiften bakamıyorlar.

FETÖ bütün durumları kendi çıkarlarına çevirmeyi bir yöntem olarak seçmişti. Maalesef aynı hastalık birçok stk’ya bulaştı. Bulunduğunuz yerde sorumluluğunuz olduğunu hatırlatmaya gerek var mı? Ümmet adına işler yapmak için bulunduğunuz yerleri kendi şahsi çıkarlarınız için kullanmayın. Kendi doğrularınızın değil hakikatin yanında durun. Duruşunuzu kuruşa değişmeyin.

Bugün geldiğimiz noktada, hakikat şudur: Allah için hizmet eden, çaba gösteren insanların sayısı oldukça az. Maalesef bu insanların hizmetlerine de engel oluyorsunuz. Allah için, memleket için çalışan insanların emeğine gölge düşürüyorsunuz. Sorumluluğunuzun büyük olduğunu hatırlatıyor ve uyarı görevimi yapıyorum.

Bugün iktidarın arkasına gizlenerek makam ve mevki elde eden ve bize parmak sallayan kişilere söylemek istediğim şudur: sizler fırtınada gemiyi ilk terk edecek olanlarsınız. Biz ise yıllardır durduğumuz yerdeyiz ve asla terk etmeyi düşünmüyoruz. O yer hakikatin yanıdır.