Hasan Pir
İnsan, kâinat içinde özel bir varlık. Akıl ve şuur sahibi. Kâinat kitabını okuyan, ne olup bitiğini gören, tahlil eden tek yaratık.
Allah (c.c.); en basit bir mahlukunun en küçük bir ihtiyacını cevapsız bırakmazken, kendisine muhatap olarak yarattığı insan gibi büyük bir mahlukunun “ebedi yaşamak” gibi en büyük bir ihtiyacını cevapsız bırakır mı?
İnsan için en büyük ihtiyaç ise; “hiç ölmemek ve ebedi yaşamaktır…”
Allah; insanın bu en büyük ihtiyacı için ahiret yurdunu yaratmıştır.
“Peki ama, oraya hiç gidip de gelen var mı?” sorusunu zaman zaman duyarız.
EVET, ORAYA GİDİP DE GELEN VAR…
Elbetteki; dünyada iken, oraya, oralara, ahiret yurduna gidip, oraları gezip, gelip bize anlatan elbette biri var… Bu kişi, düşmanlarının bile tasdik ve ifadesiyle hiç yalan söylemeyen, hiç doğruluktan ayrılmayan Allah’ın son elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) dir.
Allah (c.c.), Peygamberimiz Hz. Muhammed’i Miraç gecesinde dünyevi vücudu ile huzuruna çıkarıp, ahiret âlemlerine götürüp, gezdirip, oraları gösterip tekrar geri getirmiştir. Peygamberimiz de oralarda gördüklerini tek tek sahabelerine anlatmıştır.
Ahiretin varlığı, bütün insanlar için dünyada duyacakları en önemli haber ve en güzel müjdedir.
Her şeye kadir, kudreti sonsuz olan Allah, ahireti yarattığını haber veriyorsa ve O’nun en sevgili kulu ve peygamberi olan Hz. Muhammed (s.a.v.) de bu haberi doğrulayıp; “Ben, Allah’ın bir mucizesi olarak Miraç’da oralara gidip, gezip, görüp, tekrar geri döndüm” diyorsa; ahiretle ilgili olarak tereddüt edip, şüpheler taşımanın bir anlamı kalır mı?
İnsana “isteme” duygusu veren ve bu duygunun karşılığı olarak insanın istediği her şeyi yaratmış olan Allah, insanın istediği en önemli şey olan “ebedi yaşamayı ve ebedi yaşanacak olan ahireti” de yaratmıştır. Çünkü O, kudreti sonsuz Allah, “Vermek istemeseydi, istemek vermezdi…”
Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun.