Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Niyazi KARABULUT
YAZARIN TÜM YAZILARI

“Muasır medeniyetler seviyesi” kavramı bizim için ne ifade ediyor?

Niyazi Karabulut

İlk duyduğum andan bu yana bu cümle kafamı meşgul etmiştir. Önce kelime kelime anlamaya çalışalım.

Muasır ne demek? Muasır kelimesi Türkçe bir kelime değildir. Arapça dilinden kendi dilimize geçmiştir. Özellikle Osmanlının son dönemlerinde yaygın olarak kullanılmıştır. Bu günkü Türkçe karşılığı çağdaş kelimesidir. Aynı çağda veya yüzyılda olanlar manasınadır. Medeniyet kelimesi ise insan uygarlıkları için kullanılan bir kelime olmaktadır. Medeniyet kelimesi de Arapça bir kelime olup şehirli veya toplumla uyumlu gibi anlamlar ifade etmektedir. Bu iki kelime bir araya geldiklerinde çağdaş uygarlık anlamını taşımaktadır. Aynı çağda veya yüzyılda yaşayan insanların ulaştıkları en üst sosyal seviye olarak kabul edilebilir.

Medyada, konuşmalarda “Muasır medeniyet” tartışmaları sürüyor. Herkesin şartsız kabul ettiği bir olgu gibi muasır medeniyeti yakalamak için durmadan koşturuyoruz.  Bu hedef, yeni kuşağın anlayacağı şekilde çağdaş uygarlıklar seviyesinin üzerinde olmak, çağı yakalamak anlamlarını barındırıyor. Burada şöyle bir ön kabulden söz edebiliriz. Biz çağdaş uygarlık seviyesinde olmadık çünkü biz, sosyal yönden, insani ilişkiler ve kültür bağlamında geri kalmış bir toplumuz. Fakat bulunduğumuz durumun farkında olacak kadar da kendimizi tanıyoruz bu sebeple çağdaş uygarlığı orijinal haliyle muasır medeniyetleri yakalamalıyız.  

Dünya savaşında yenik düşmüş bir imparatorluğun tarih sahnesindeki rolünün sona ermesinin ardından öz güvenini kaybetmiş bir toplum olan bizler, “muasır medeniyeti yakalamak” diye gösterilen ütopik hedefi itirazsız ve hiçbir analize tabi tutmadan zihin dünyamızda içselleştirdik. Aslında bu cümlenin orijinalinin yöneticilerimizin önde gelenleri tarafından bütün konuşmalara sos olarak eklendiği sloganlaşmış hali ile orijinali aynı değildir. Orijinalinde Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracağız…” şeklinde söylenmesi Milli kültürün lüzumunu ve bu kültürün dünyada yaşayan milletlerin istifade edeceği bir seviyeye ulaştırılması anlaşılabilir. Burada açıkça anlaşılabileceği gibi gelinecek seviye diye gösterilen hedefle amaçlanan kültürün “alafranga”lığı değil, milli kültürün güçlendirilmesi ve hatta çağdaş kültürlere kabul ettirilmesi olmalıdır.  

Cümleyi nasıl anlarsak anlayalım benim anlayışım bu cümlenin bir aşağılık kompleksi içerdiğidir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı blokunun önüne tarihi bir fırsat çıkmıştı. Bu fırsat; yaklaşık 1000 yıldır diyar-ı rum’un fatihleri ve sakinleri olan Türkleri yeniden geldikleri yere göndererek ve asimile ederek Endülüs örneğinde olduğu gibi rövanşın alınması idi. Müslümanlar Sicilya’da uzun yıllar, Endülüs’te sekiz asır kaldılar; medeniyet seviyeleri batı kültürü ile kıyas kabul edilemeyecek derecede yüksekti. Müslümanların dünyaya medeniyet ve irfan dağıttığı ve vakarlarının farkında oldukları bir fiili durum vardı. Müslümanların kendilerinin farkında oldukları bir özgüvenden sonra kendimizi medeniyetin alt seviyesinde görerek muasır medeniyet denilen hayali bir gayeye gıpta etmek gibi bir illetli düşünceyi zihin dünyamıza hangi telkinlerle kabul ettirdik? İşte ben bunu anlayamıyorum.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER