Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Sosyal Medya

Muhalefete Güzelleme

Niyazi Karabulut Eskilerin bir sözü var  “halif, tu’raf” günümüz insanının

Niyazi Karabulut

Eskilerin bir sözü var  “halif, tu’raf” günümüz insanının anlayacağı şekilde söylersek aykırı ol ki meşhur olasın. Hatırladığım kadarıyla bir Arap atasözüdür bu. Muhalefet etmek insanın tabiatında var. İnsanlık tarihine bakın muhalefet hep var olmuş. Adem (as)dan beri muhalefet başlamış. Hatta günah işlemenin Yaratana karşı bir muhalefet olduğunu da söyleyebiliriz.

Toplumda muhalefet etmenin kötü bir şey olmadığını sorunlu olanın bizim muhalefet etme biçimimiz olduğunu da şuracıkta söyleyivereyim. Muhalefet etmek düşünce dünyasına katkıda bulunmaktır. Muhaliflik gönüllü danışmanlıktır. Hem de kapitalizmin her şeyi metaya çevirdiği bir dünyada bulunmaz bir nimet olarak görülebilir. Çünkü muhalefet yapmak ücretsiz danışmanlık müessesesidir.

Muhalefet illa ki düşmanlık anlamına gelmez; ancak suistimal edilir ve düşmanlık için vesile olarak kullanılır. Günümüzde de muhalefet kelimesi bu anlam üzerinden değerlendirilir. Özellikle siyasi muhalefet böyledir. Siyasette iktidar ve muhalefet vardır. Muhalefetin partisi vardır, sivil toplum ayağı vardır, muhalefetin düşüncesi iktidarı düşürmek ve yerine geçmek için ahlaka uysun uymasın elden geleni yapmaktır. İktidarın iyi ve faydalı olan icraatını görmemek, mevcut veya uydurma hatalarını abartarak kamuoyuna yansıtmak ve bunların üzerinden propaganda yapmak. Bu tür muhalefetin olumlu bir yanı yoktur elbette. Muhalefet iyiye iyi, kötüye kötü demeli. Yanlışı gösterdiği gibi doğruyu da göstermelidir.

Muhalefetin bir başka türü de inanca dayalı muhalefettir. Burada Kafirun Suresi’nin mealini vermek konunun anlaşılması için yeterli olacaktır. “De ki: Ey kâfirler. Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Siz de benim ibadet ettiğime ibadet edecek değilsiniz. Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim ibadet ettiğime, ibadet edecek değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana.” Bu tür muhalefetin bir imanî gereklilik olduğunu söylemek malumun ilamı olur.

Benim üzerinde durmak istediğim muhalefet ise yapıcı, eksikleri tamamlayıcı muhalefet. Ancak muhalif kelimesi bizde olumsuz bir anlama bürünmüştür. Başa çıkılamayan problemlerde her defasında suçlayacak bir marjinal veya marjinaller bulabilmiştir, yani günah keçisi… Suçlu olunan pek çok durumda, baskın kişi veya baskın grubun saldırganlığı mağdurun üzerine yapıştırılır. Ancak gerçekte hayal kırıklığı günah keçisi oluşturan kişinin veya grubun içinde yatmaktadır. Ninem şöyle derdi: “Suç altın yelek olmuş ama kimse üzerine almamış.”

Tam burada günah keçisi terimine yer vermek gerekir diye düşünüyorum. Günah keçisi teriminin yazılı ilk örneği Tevrat’ın 3. kitabı olan Levililer’de yer alan bir Yahudi ritüeli olabilir: “Hesap Günü’nde bir keçi seçildi. Uzun boylu, uzun elbiseli rahip, ellerini keçinin boynuzlarına koydu ve İsrail’in çocuklarının günahlarını itiraf etti. Sembolik olarak günah keçisine aktarıldı, doğaya götürüldü ve serbest bırakıldı. İnsanlar günahsızlaştırıldı ve suçsuz hissettiler.’’

Buna benzer bir ritüel de Mezopotamya’da 5.000 yıl önce kurulan Babil’de Akitu adı verilen bahar festivalleri düzenlenirdi. Bu festivalde suçlular veya hastalıklı olanlar sokaklarda gezdirilip kötülükleri toplar ve daha sonra şehrin dışında katledilirdi. Böylece yeni bir yıla tertemiz sayfa açıldığına inanılırdı.

Yazıyı bir hadisi şerif mealiyle sonlandıralım: Enes’in (ra) naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et.” Bunun üzerine birisi, “Ey Allah”ın Resûlü! Eğer mazlum ise yardım ederim, ancak zalimse ona nasıl yardım edeceğim?” dedi. Resûlullah buyurdu ki, “Onu zulümden uzaklaştırırsın veya onun zulmüne engel olursun. İşte bu ona yapacağın yardımdır.” (B6952 Buhârî, İkrâh, 7)