Ölüm anındaki sözler çok önemlidir. Çünkü o son sözler, geride kalanlara bir vasiyet olduğu gibi, yaşanan bir ömrün de bir bakıma özetidir.
İslâm Peygamberi Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’’in son sözleri, Müslümanlar için çok önemli mesajlardır. Efendimiz’in ölüm döşeğinde son sözü “namazdır”, “namazınızı bırakmayın, namazınızı kılın” cümleleridir.
Doğduğu anda da, hayatı boyunca da hep ümmetini düşünen ve ahirette de ümmetinin şefaatçisi olacak olan Peygamberimizin son nefesinde söylediği “namazı bırakmayın” mesajlarını çok iyi değerlendirmek gerekir.
Her şeyden önce namaz; kulun Allah’a imanının, onu sevmesinin en önemli belgesidir.
Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’inde namaz kılmayı emretmektedir. Bu emir defalarca tekrarlanmaktadır. Kur’an-ı Kerim’in 94 ayetinde çeşitli vesilelerle namazdan bahsedilmektedir. Peygamberimiz de hayatı boyunca hep namaz hakikatinin üzerinde durmuş, onun tebliğcisi olmuştur.
Peygamberimizin hadislerinde namaz, dinin direği olarak ifade edilmektedir. Aslında bu ifade bile namazın ehemmiyetini gözler önüne sermektedir.
Namazı insanlar için farz kılan Allah (c.c.), namaz ibadetinin içinde pek çok sırları da saklamıştır.
Her şeyden önce namazın ana unsurları olan ( kıyam, rükû ve secde ) halleri şeklen Arapça “âdem” yazmaktadır. Namazda ayakta duruş yani kıyam hali elif, rükû hali dal, secde hali ise mim harflerini oluşturmaktadır. Bu üç harfin birleşmesiyle de Arapça âdem kelimesi ortaya çıkmaktadır ki, âdem, Türkçe’de “insan” kelimesinin karşılığıdır.
Namazdaki (âdem) yazısı; namazın âdemoğlu için önemini vurgulayan çok önemli bir ayrıntıdır. Demek ki insanoğlu; gerçek manada yani Allah’ın istediği tarzda “âdem-insan” olma özelliğini ancak namazda yakalayabilmektedir.
İslâm’ın beş şartından birisi olan namaz; Cenab-ı Allah tarafından, her yirmi dört saat zarfında tayin edilen vakitlerde, manevî huzuruna yapılan bir davettir.
Namaz, kul ile Allah arasında yüksek bir yakınlık ve bağ kurma vesilesidir.
Namazın manası ise; Cenab-ı Hakk’ı tesbih, ta’zim ve şükürdür.
Namazda ruhun, kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem vücuda da ağır bir yük değildir.
Beş vakit namazını kılanlar için çok önemli bir müjde de; namaz kılanın, diğer dünyevî hayırlı ve mubah işlerinin, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü almasıdır. Beş vakit namazını kılan bir insan, bu surette bütün ömür sermayesini âhirete mâl edilebilmektedir. Fâni ömrü bir cihette bakileşmektedir.
Diğer taraftan; dini literatürde her mü’minin namazının, onun bir nevi miracı olduğu da ifade edilmektedir.
Namaz aynı zamanda İslâm’ın beş şartının da bir fihristesi durumundadır. İslâm âlimleri, namaz sırasında Kâbe’ye yönelmeyle hac ibadetinin; namazda yeme, içme olmaması ve dünyevî söz konuşulmaması nedeniyle oruç ibadetinin; namaz kılınan elbiselerindeki eskimeyle zekât ibadetinin de bir numune olarak namazın içinde temsil edildiğini ifade etmektedirler. Kelime-i şehadet ise namazın zaten her yerinde bulunmaktadır.
Namazla ilgili olarak yine İslâm âlimlerinin yaptığı bir diğer tespit de, namazın, idrakli ve idraksiz mahlûkatın ihtiyarî ve fıtrî ibadetlerinin de numunelerini içine almasıdır. Meselâ: insan, namazda kıyamda iken bitki ve ağaçları temsil etmekte, rükûda dört ayaklı mahlûkatı, secde de ise sürüngenleri temsil etmektedir. Ayrıca, insan namazda; secdede, rükûda, kıyamda bulunan meleklerin ibadetlerini de temsil etmektedir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) namaza karşı olan hassasiyeti ve sevgisi bizler için çok önemli bir rehber – örnek olmalıdır.
Son söz olarak diyoruz ki; insanın; yaratılış kimliği olan (âdem) yazısıyla namazda buluşması kadar güzel bir fotoğraf karesi olabilir mi?
Beş vakit namaz kılma alışkanlığının bütün hayatımızı içine alan sürekli bir ibadet haline dönüşmesi dileğiyle…