ÖĞRENEMİYORUZ, ÖĞRETEMİYORUZ…
Neden öğrenemiyoruz? Neden öğretemiyoruz? Çünkü:
Belirlenmiş bir eğitim ve bilim politikamız yok… Eğitim ve bilime ayrılan GSMH payı yetersiz.. Belli başlı bir politika ile yürütülmesi gereken öğretmen yetiştirme politikasından yoksunuz..
Öğrencilerin yaşam sevincine katkı sağlaması gereken okul ortamlarını kötü alışkanlıklar ve uyuşturucu tehdidine karşı korumada zorluk çekiyoruz. Kişinin, el becerilirini geliştirme, yaparak –yaşayarak öğrenme ve kendisini gerçekleştirmesine yeterince fırsat vermiyoruz. Öğrencilerin bağımsız, analitik düşünme ve yaratıcılık gibi beceriler edinmesine sınırlı imkan sağlanması gibi sebepler Öğrenme ve öğretmede en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor….
Öğrenemiyoruz ve öğrenemediğimiz içinde öğretemiyoruz. Öğrenme kapısını aralayan öğretmenleri iyi diyerek yüceltmek,kötü diyerek yermek yarine, başarılı öğretmen kavramı üzerinde durmak sanırım öğretmeğe giden yolu daha da aydınlatacaktır. .
Çocuklarımızın uğrak yerleri laboratuarlar ve kütüphaneler olmalı. Bilim ağartmalı saçlarını. Olması gereken bu iken onları dersanelere yönlendirerek, özel hoca tutarak sınav yarışçısı olarak yetiştirmeyi yeğlemek öğretmenin önündeki en büyük engeldir bence…
Neden öğrenemiyoruz? Derken saydığım sebepler içerisinde en önemlisi kuşkusuz ilk madde olarak sunduğum. “Belirlenmiş bir eğitim ve bilim politikamız yok” tümcesini biraz açmak istiyorum.
Yıllarca zihnimi meşgul eden bu gerçeği okulların 2.yarı yıla başladığı şu günlerde tekrar yorumlamaya çalışırken, yerel basında: “HEZARFEN” eğitim modeline ilham kaynağı oldu” başlığı ile yerel basında çıkan habere takıldım kaldım. (Hezarfen Ahmet Çelebi, kanat takıp galata kulesinden uçarak boğazı geçen ilk insan… Geçmesine geçti amma…. Sen nasıl uçarsın? Diye de kellesinden oldu. Şimdilerde büyük çekmece yakınlarında özel uçakların konup kalktığı mini bir hava alanının adıdır Hezarfen)..
Haber, Gümüşhane Üniversitesi’nden akademisyen Doç. Dr. Taşkın Kılıç’ın yaptığı bir çakışmayı yansıtıyor. Sayın Kılıç: “Emeğinin karşılığını bir yıl sonra almak istiyorsan buğday ek, 10 yıl sonra almak istiyorsan ağaç dik. 100 yıl sonra almak istiyorsan insan yetiştir.” Düşüncesinden yola çıkarak 3. dalga olarak bilinen dijital ve elektronik yenileşmesinden sonra 4.sanayi yenileşmesi olarak da bilişim ve internet ağını içinde barındıran bir model üzerinde duruyor ve önümüzdeki 10-20 yıl içinde bu sistemin gerçekleşeceginden söz ediyor. Ve bu yeni eğitim modeline de HEZARFAN yani “Bin fenli-çok şey bilen “eğitim modeli adını veriyor. …
Yıllarca zihnimi meşgul eden ve birkaç yıl önce denenen “FİN” modeli gibi bir model neden icat etmiyoruz? Sorusu, Doç. Dr. Taşkın Kılıç ın “Hezarfan” modeli ile cevap bulur ya da bulmaz, bilinmez ama beni son derce heyecanlandırdığını itiraf etmeliyim…
Çünkü : PISA sonuçlarının bize öğrettiği bir sonuç var..Neden öğrenemiyoruz.? Neden öğretemiyoruz….
Ekonomik İşbirliği ve kalkınma örgütü (OECD) tarafından her 3 yılda bir gerçekleştirilen PISA,(Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) 2015 yılı sonuçlarına göre, Türkiye FEN BİLİMLERİ alanında OECD ortalamasının 493 puan olduğu çalışmada Türkiye 425 puanla 72 ülke arasında 53 sırada….
Herkesin malumu olan PISA sonuçları ülkemizin eğitim kalitesini atık taşınamaz bir konuma geldiğini gösteriyor.Yani öğrenemiyor, öğretemiyoruz..
Sonuç olarak, çocuklarımızın bilim ve teknoloji yarışında dünya ölçütlerine göre geride kalmamasını istiyorsak mevcut eğitim sisteminde reorganizasyona gitme zarureti vardır… Vardır diyorum çünkü 900 saat yabancı dil dersi okuyan -bir öğrencimiz- öğretim aldığı dil dalında konuşmayı öğrenemiyor.
Ol sebeptendir ki? Bunca sorunlara rağmen Türkiye’nin bugünkü sorunu nedir? Diye bana sorarsanız?..
Hiç kuşkusuz EĞİTİM dir. Derim…