OKULLARDA HEM MODERN BİLGİLERİN HEM DE DİNÎ BİLGİLERİN BERABER VERİLMESİNİN AMACI NEDİR?
Midemizin, gözümüzün ve kulağımızı gıdası ayrı ayrıdır.
Gözün gıdası güzel manzaralar, kulağın ise seslerdir.
Aynen öyle de aklın gıdası ile kalbin gıdası da farklıdır.
Aklın gıdası ilim, mantık, bilim ve fenlerdir. Kalbin gıdası ise Yaratıcıyı tanımak, ona iman ve ibadet etmek, ahlak kurallarını bilip, ona göre yaşamaktır.
Sadece kalbini besleyenler, mutaassıp olurlar; inançlarını taklitten kurtaramazlar. Zira tahkiki bir iman ilimden geçer. Sadece aklını doyuranlar ise itikadi konularda şüpheden kurtulamazlar. Zira imanın yeri kalptir.
Bu bağlamda; Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Hazretleri; yüz yıl önce 1915 yılında MÜNAZARAT adlı eserinde bu konuyu gündeme getirip şöyle yazmıştır.
İşte o tespitler:
“Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.”
“Vicdanın ışığı din ilimleridir. Aklın ışığı ise modern ilimlerdir. İkisinin kaynaşması ve birleşmesiyle gerçekler ortaya çıkar. O ili yol ile talebenin gayreti harekete geçer. Bunlar ayrıldıkları vakit, birincisinde taassup, ikincisinde ise hile ve şüphe meydana gelir.”