Okyanusun Dibindeki Ayaklı Balık Niçin Yürüyor?
Uzm.Dr. Selçuk ESKİÇUBUK
Uçan kuş, yüzen balık, yürüyen dört ayaklı hayvanlar, sürünen böcekler ve yılanlar gibi sözler bize çok tanıdık gelir. Ama derin denizlerde pespembe renkli fışkıran sulardan, 350 derece sıcaklıktaki hidrotermal bacalardan, insanlar için zehirli olan gazların içinde yaşayan mikroskobik canlılardan veya yürüyen kırmızı bir balıktan bahsedilse size bir hikâye gibi gelebilir. Fakat şimdi okuyacağınız bu yazı ise bilim insanlarının bizleri hayrete düşüren yeni keşiflerinden birini size gösterecektir.
Fransız okyanus uzmanı, Kaptan Cousteau 1943 yılında modern otonom dalgıç giysisini icat etmişti. Aynı zamanda “SP-350” adında 2 kişilik bir denizaltı inşa etmiştir. Bu denizaltı 350 metre derinliğe kadar inebilme özelliğine sahiptir. Başarılı dalış operasyonları sonrasında 500 metre derinliğe kadar inebilen 2 taşıt daha geliştirmiştir. 1950’de Calypso adlı gemiyi satın aldı. Bu gemi, deniz altı dünyasını halka tanıtmak için kullanıldı. Çektiği belgeseller ile denizlerdeki gizemin kapısını araladı ve insanlığı deniz altının büyüleyici güzelliklerine bir adım daha yaklaştırdı. 1957 yılında Kaptan Cousteau, Monako Okyanus Araştırmaları Müzesi’nin başında yer almıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin Bilimler Akademisi’ne kabul edilmiştir. 1974 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde “Cousteau Society” isimli vakfı kurmuştur. Bu vakfın günümüzde yüz binin üzerinde üyesi bulunmaktadır. Kaptan Cousteau 1977 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ödüllendirilmiştir.
İnsanoğlu her zaman denizlerde yaşayan canlıları merak etmiş, nefesinin gittiği yere kadar gidip araştırmışlardır. Daha sonra teknik imkânlar gelişince tüplü dalışlarla daha derinlere dalmak mümkün olmuştur. Tüplü dalışta rekor 332 metredir. Ama daha sonra denizaltılarla daha derinlere ulaşılıp gözlemlenebilmiştir.
Okyanuslar dünyamızın dörtte üçünü kaplar ama onların hakkında o kadar az şey bilinir ki. Çünkü buralarda araştırma yapmak zordur, teknolojik donanım ve araştırmacı bilim insanları ister. Onları finanse edecek devlet ister. Günümüzde Okyanuslarda araştırma yapan birçok ülke var. %70’i Hristiyan, %25’i ateist olan Şili böyle araştırmalar yapan ülkelerden biri. Bu devlete ait Schmidt Okyanus Enstitüsü de araştırma yapan bir kurum. Gemilerinin adı da Falkor.
Bilim insanları bu gemiyle daha önce Kuzey Amerika’daki Kaliforniya Körfezi’nin yaklaşık 2.000 metre altındaki okyanus tabanında araştırma yaptılar. Buradaki volkanik hidrotermal bacalardan çıkan sular 350°C’ydi. Kulelerin yüzeyi, şimdiye kadar bilinmeyen çeşitli canlılarla kaplıydı ve buralar sanki doğal bir araştırma laboratuvarıydı. Bazı bacalardan pespembe renkte sıvılar çıkıyordu. Buradaki canlılar metallerin yanı sıra, metan, hidrojen sülfür gibi zehirli maddelerin de yoğun olduğu sularda yaşıyorlardı. Allah, bizler için zehirli olan gazları, bazı mikroskobik canlılar için hayat kaynağı olarak yaratmıştı.
Günümüzde teknik imkânlar gelişmiş ve okyanusların dibine dalan insansız su altı araçları (ROV – Remotely Operated Vehicles) kullanılmaya başlamıştır. Bunlar uzaktan kontrol edilebilen, su altında belirli görevleri yerine getiren robotik sistemlerdir. Bu araçlar, herhangi bir dalış ekibi ya da dalgıca gerek duyulmadan kıyıdan veya araştırma gemisinde bulunan operatör tarafından kullanılmaktadır. Okyanusların dibinde yüksek bir basınç vardır ve derinliklere güneş ışığı da ulaşamaz. Derinlerde araştırma yapmak için bu tür teknik donanımlar gereklidir. Tabii bunları finanse edecek devlet ve oralarda araştırma yapacak bilim insanlarına da ihtiyaç vardır.
Kur’an 1400 sene önce medeniyetin gelişmesiyle bulunan dalgıç elbiseleri ve donanımları, denizaltılar ve okyanus derinliklerine dalan insansız sualtı araçları yokken bize bir haber vermişti. Neydi o semalardan gelen haber?
“Allah, bütün canlıları sudan yarattı. İşte bunlardan bir kısmı karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üzerinde yürür, kimisi dört ayak üzerinde yürür. Allah, dilediğini yaratır. Çünkü Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir” (Nur, 45)
Evet, Kur’an böyle haber veriyordu, hatta kâinata bakmamızı ve bir kitap gibi onu okumamızı emrediyordu?
“De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da Allah’ın varlıkları ilk defa nasıl yarattığına ibretle bakın”(Ankebut, 20).
“İnkâr edenler, gökler ve yer bitişik iken onları ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görmezler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?”(Enbiya,30).
Eskiden beri bilinen bazı yürüyen balık türleri vardı. Genellikle bunlar suda yaşar ve karada da hareket edebilen özelliklere sahiplerdi. Bu balıklar gelgitler sırasında avlanmak için karaya çıkarlar ve suda avlanırlar. Bu balıklara örnek olarak şunları verebiliriz:
Periophthalmus argentilineatus ,P. barbarus, P. chrysospilos, P. darwini, P. gracilis, P. kalolo, P. magnuspinnatus, P. malaccensis, P. minutus, P. novemradiatus, P. sobrinus, P. takita, P. variabilis, P. waltoni.
Bu balıkların dışında yürüyen kedi balığı (Clarias mykiss) olarak bilinen istilacı bir balık türü de vardır. Clarias batrachus denilen bir türü dünyadaki en tehlikeli 100 canlıdan biri olarak tanımlanmaktadır. Bu balık takımı dünyada 2400 balık türünü ve 34 adet familyayı kapsamaktadır.
Pasifik Okyanusu’nun derinliklerini keşfetmek için Schmidt Okyanus Enstitüsü’nün Falkor isimli araştırma gemisiyle 2024’ün başlarında bilim insanları yeni araştırma yapmak için yola çıktılar. Şili açıklarında güneydoğu pasifik okyanusunun derinliklerinde buldukları parlak kırmızı tığ işi derisi olan ve yürüyen bir balık çok büyük bir ilgi odağı oldu. Robotik su altı aracı ( ROV) kullanarak okyanusun derinliklerine 4.3 km kadar derine indiler, 52 bin km kareden fazla bir alanın haritasını çıkardılar. Burada yaşayan bu balık ile 4 yeni deniz dağı ve 100 den fazla yeni tür keşfettiler.
Bu yeni keşfedilen ayaklı balığın parlak kırmızı renkli tığ işi gibi görünen derisi ile pörtlek gözleri vardı. Şimdiye kadar bilinen yürüyen balıkların aksine bu derin denizlerin dibinde yaşıyordu. Muhtemelen keşfedilecek başka türleri de vardı.
Tabiatta varlıklar âleminde zıt şeyleri yaratmak, kaosa engel olmak ve ekolojik dengeyi kurmak, Allah’ın ilim, irade hikmet, güç ve sanatının sonsuzluğunun ifadesidir. Kâinattaki hiçbir şey kör, sağır ve şuursuz tabiatın eseri olamaz. Varlıklar üzerinde tek tek ve hepsinin oluşturduğu bütün üzerinde O’nun mühürleri vardı. Bunlar öyle tarifi herkese göre değişen “evrim ve doğal seleksiyon” gibi şuursuz, iradesiz ve ilimsiz iki kelime ile anlatılacak kadar basit işler değildir. Bu konuda düşünüp mantıksal akıl yürütme yaparsak kâinatın sahibini buluruz.
“O inkârcılar, Allah’ın varlıkları ilk defa nasıl yarattığını, sonra da yaratılışı tekrar ettiğini görmez ve en son yeniden yaratacağı üzerinde hiç düşünmezler mi?”(Ankebut,19).
KAYNAK
*https://www.suustunde.com/tr/content-details/kaptan-cousteau.html?ContentID=64
*https://schmidtocean.org/underwater-mountains-harbor-abundant-life/
*https://www.teknogundemi.com/sili-aciklarinda-bulunan-parlak-kirmizi-tig-isi-derisi-olan-yuruyen-b https://schmidtocean.org/ alik/
*https://www.hurriyet.com.tr/mahmure/yuruyen-kedi-baligi-nedir-ozellikleri-nelerdir-ve-yenir-mi-turleri-ve-nerede-yasar-bilgiler-42055356
*Rona,E. Derinlerin Bilinmeyen Renkleri.https://kurious.ku.edu.tr/haberler/derinlerin-bilinmeyen-renkleri/
*Teknogündemi. Yürüyen Balık Nasıl Beslenir? Türleri Nelerdir? Yürüyen Balıkların Özellikleri Nedir? https://www.teknogundemi.com/yuruyen-balik-nasil-beslenir-turleri-nelerdir-yuruyen-baliklarin-ozellikleri-nedir/
******
Haber Kaynağı www.bilimlerisigindayaratilis.org
Aktif kaynak link: